Korkusuz
Ümit Zileli

Yeni Ortaçağ’ın anatomisi!

Adını hiç eğip bükmeden, baştan koyalım:

-Yeni Ortaçağ!..

Dünya üçüncü bin yıla, kan revan içinde, krizlerin, açlık ve yoksulluğun, savaşların insanlığı silindir gibi ezip geçtiği iktidar ve güç kavgasının doruğa çıktığı bir kaos ortamında girdi...

Bir yanda 21. yüzyılı kaybetmemek, sömürü düzenini sürdürmek için her türlü ahlaksızlığı kendinde hak gören, milyonlarca insanın ölümü, sürgünü, tecavüze uğraması karşısında kılını bile kıpırdatmayan süper güçler... Diğer yanda bu güçlerin kuyruğuna takılmış, kendi ikballeri uğruna halklarını tarlaya sürer gibi savaşa sürükleyen, ülkelerini yangın yerine döndüren diktatörler, krallar, sultanlar!..

Beyaz adamın dünyanın dümenini ele geçirdiği, sömürgecilik sayesinde zenginlikleri gasp ettiği yüzyıllar içinde ülkeler arası eşitsizliğin, adaletsizliğin çapı da devasa boyutlara ulaştı. Öyle ki; en büyük teknolojik atılımların yapıldığı, bağımsızlık savaşlarının zirveye çıktığı 20. yüzyılda iki büyük dünya savaşı, yüzlerce bölgesel, yerel savaşlar yaşandı!..

Büyük güçlerin istediği, işaret ettiği piyonlar iktidara getirildi. Petrolün, yeraltı zenginliklerinin bulunduğu topraklar emperyalizmin eliyle pasta keser gibi bölündü, yapay devletçikler kuruldu ve tesadüfe bakın (!) her birinin başına bir diktatör, kral, sultan oturtuldu!..

Her süper gücün bir arka bahçesi vardı artık; aralarındaki yazılı olmayan anlaşmaya göre, birbirlerinin arka bahçesindeki “tavuklara” kış demek yasaktı, herkes efendi gibi kendi hinterlandını sömürecekti!..

-20’nci yüzyılın sonuna doğru anlaşma bozuldu!..

Çapsızların satranç oyunu!..


Bozuldu, çünkü süper güçlerden biri ağır rekabete, büyük yarışa daha fazla dayanamayıp devrilmişti!..

Artık dünyada yalnızca bir süper güç vardı: ABD!.. Tabii bir de çokuluslu dev şirketler... Yapılacak olan şey gayet basitti:

-Dünyayı siyasi olarak ABD, ekonomik olarak da bu dev şirketler yönetecek, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar da yoldaki engelleri temizleyecekti!.. Adı bile konmuştu: Yeni Dünya Düzeni!..

Tabii, bu düzenin sürebilmesi için gerekli olan çok önemli bir ayrıntı vardı:

–Ulus devletlerin tarihe gömülmesi!..

Mesela bu düzenin beyin takımından John Nasbitt, 1990’ların ilk yarısında gayet açıkça şöyle diyordu:

-Dünyanın artık 180 değil, bin 80 ülkeye ihtiyacı var; teknolojik altyapısını tamamlamış, yeni düzene entegre olmuş, Kent Devletlerine!..

Japon asıllı Amerikalı siyaset bilimci Francis Fukuyama ise “Tarihin Sonu ve Son İnsan” kitabında daha da ileri gidiyor, insanlık tarihine damgasını vuran ideolojiler savaşının artık liberalizmin ve liberal demokrasinin kesin zaferiyle sonuçlandığını ve tarihe bir nokta koymak gerektiğini ileri sürüyordu!.. Bir diğer ifadeyle artık insanlığı mutluluk ve zenginlik dolu yıllar bekliyordu!.. Fukuyama yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra yanıldığını açıklayarak özür dileyecekti!..

2000’li yılların başına dek geçen süre hem dünya halklarının gözünü boyama, diğer taraftan da hazırlık dönemiydi... Neye hazırlık peki?..

-Tek dünya devleti düzenine!..

Cicim yılları 2001’de 11 Eylül saldırısı, ardından Afganistan ve Irak’ın işgaliyle sona erdi! Bush yönetimindeki ABD yıllardır üzerinde çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) yürürlüğe sokmuştu!.. Plan basitti; zamanın Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice bunu gayet veciz bir ifadeyle açıklamıştı zaten:

-Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya 22 ülke yeniden dizayn edilecekti!..

Balkanlar, Doğu Avrupa halledilmişti zaten. Arap baharları, Irak, Libya ve Suriye’nin halledilmesi hep bu planın senaryolarıydı. Sırada İran ve tabii Türkiye’de vardı!.. Ancak gayet iyi işleyen plan Suriye’de tıkanıverdi... Dünya artık tek kutuplu, istediğini devşireceğin, istediğini iktidar yapacağın dünya değildi...

-Rusya “bir dakika” demişti!..

Filler ve çimenler!..


Üstelik Rusya tek başına da değildi...

Yanında Çin gibi dünya liderliği konusunda gayet iddialı bir dev vardı!.. Dünyanın bir çok ülkesi de bu işbirliğine sıcak bakıyor, yanında yer alıyordu!.. Suriye’de yıllar süren “vekalet savaşları” ABD’nin ve taraftarlarının yenilgisiyle sonuçlandı!.. Bunu bizzat üst düzey Amerikalılar itiraf ediyordu.

Ancak ABD bırakmaya yanaşmıyordu. Siz bakmayın ABD başkanlarının afra tafralarına, her kafadan bir ses çıkmasına, orada karar verici Pentagon’dur, bir diğer tabirle Amerikan Derin Devleti’dir!..

ABD ve tabii ki stratejik ortakları İngiltere ve İsrail biliyorlar ki Suriye’de istediklerini yapamazlarsa, ‘BOP’ hayalini gömmek zorunda kalacak, 21. yüzyıl hedeflerini de kaybedeceklerdir!..

İşte bugün çapsız liderciklerin beş para etmez stratejileri, taktikleriyle milyonlarca insanın yaşamıyla kumar oynadığı bir panayır haline bu nedenle gelmiş bulunuyor dünya!.. Bu kanlı, çirkin, pespaye oyun maalesef sürecek; ta ki taraflardan biri pes edene dek!.. Kısacası daha uzun süre filler tepişecek, çimenler yani mazlum milyonlar  ezilecek!..

-İşte emperyalizm budur!

Birkaç yıl önce “hangi rezil oyunun” içinde piyon olarak kavrulduğumuzu göstermek için kaleme aldığım bu yazıyı biraz güncelleyerek sizlerle paylaşmak istedim...

-Hangi gayya kuyusunda çırpındığımızı hatırlamak yararlı olur diye düşündüm!..