Korkusuz
Ümit Zileli

Yaşamın asgarisi olur mu?!.

Yıl sonu yaklaştı ya, yine Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor...

Koca koca adamlar, anlı şanlı işveren temsilcileri, sendika temsilcileri Çalış(a)ma Bakanı başkanlığında toplanacak, işçiye verilecek asgari yani “en az” ücrete karar verecekler! Geçen yıl sahnelenen piyesten hiçbir farkı olmayacağını gönül rahatlığı içinde söyleyebilirim! Hatırlayın; 2019 sonunda, 2020’nin ücreti toplantılar boyu tartışılmış, sonunda ilgililerin önceden bildiği “sır ücret” açıklanmıştı:

-Brüt 2 bin 943 TL, net 2 bin 324 TL 70 Kuruş!..

Ne kadar da adaletliydi; devletin bu ücretten alacağı vergi dahil, kuruşuna kadar hesaplanmıştı valla! Gerçi işçinin önemli bölümü, salgın hastalık nedeniyle iktidarın aldığı kararlar sonucu bu parayı bile göremedi, yarısı kadar paralarla açlığın pençesinde yaşama tutunmaya çalıştı...

-Ne kadar tutunabildiyse artık!..

Şimdi sıra 2021’in asgari ücretinde... Yine günler boyu saatlerce asgari ücret ne olsun, Asgari Geçim İndirimi (AGİ) nasıl hesaplansın diye kafa patlatılacak, işveren temsilcisi yine geçen yıl olduğu gibi “Önemli olan işini kaybetmemek” çıkışını tekrarlayacak, Bakan Hanımefendi ya da onu temsil eden her kimse, “Önceliğimiz çalışanların iş durumunu korumak” diyerek işverenin “göz korkutma manevrasına” destek çıkacak...

İşçi temsilcileri deseniz, yine “Asgari ücret vergi dışı kalsın”, “En az şu kadar olmalı” diyecek hatta toplantıyı bile terk edeceği tartışmalar yaşanacak...

Sonuçta daha önceden kafalara kazınmış rakam açıklanacak, “Oldu da bitti maşallah, iyi olur inşallah” nidaları arasında gelecek yıl buluşmak üzere dağılınacak...

-Perde inecek! 

★★★

Açlık ve yoksulluk sınırının ulaştığı nokta!


Türk-İş ise dün açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı...

Konfederasyonun araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gereken aylık gıda harcaması, dikkatinizi çekerim, yalnızca beslenme için gerekli tutar ne kadar biliyor musunuz?

-2 bin 517 TL!

Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması gereken aylık harcamaların toplam tutarı ne peki sizce? Zahmet etmeyin ben söyleyeyim:

-8 bin 198 TL!

Ha, bir de bekar bir çalışanın “yaşama maliyeti” var, bu maliyetin aylık tutarını da hesaplanış Türk-İş:

-3 bin 074 TL

Yoksulluk sınırı olan 8 bin 198 TL’nin içinde herhangi “lüks” sınıfına girecek en ufak bir nesne yok; öyle sinema, tiyatro, lokanta, tatil filan düşünmeyin yani! Üstelik bu yalnızca 4 kişilik bir aile üzerinden yapılan bir araştırma!

Şimdi, yaşamsal soru şu:

-Bu ülkede ayda kaç eve 8 bin küsur TL para giriyor?..

Pardon, duyamadım! Etrafınıza bakın, araştırın bakalım kaç aile bulabileceksiniz... Bu ülkenin insanları acımasız bir cenderenin arasında acımasızca öğütülüyor! Asgari adı altında açlıkla yoksulluk arasına sıkışmış bir şekilde yaşamın en asgarisine tutunmaya çalışıyor!

Yaşamın asgarisi olmaz efendiler, devleti yönetenlerin görevi yurttaşlarını olabilecek en iyi, en mutlu, huzurlu şekilde yaşatmaktır...

-Beceremiyorsa da gitmektir!

★★★

Kusura bakmayın bana inandırıcı gelmedi!


Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, tam 119 gün sonra günlük korona virüs vaka sayısını açıkladı:

-28 bin 351!

Neden açıkladı peki? Kamuoyu baskısına dayanamadı diyenler çoğunlukta. Bence yanlış; bize başından beri dayatılan bu tablolarla dünyanın daha fazla aldatılamayacağını gördüler, ayrıca yeterli aşı alınabilmesi için gerçek rakamlara ihtiyaç var da ondan!

Ayrıca, kimse kusura bakmasın ama, bu rakamların da gerçeği yansıttığına inanamıyorum. Konuştuğum uzman hekimler, profesörler gerçek rakamın açıklananın en az üç katı olduğunu söylemeyi sürdürüyorlar!

Bir de TV programlarında, ilk başlarda kahkahayla güldüğüm, son zamanlarda da giderek asabımı bozan bir kara komedi oynanıyor: Kerameti kendinden menkul bir takım tipler hep şu algıyı yaratmaya çalışıyor:

-Sağlık Bakanı elinden geleni yapıyor, süreci de gayet iyi götürdü ama bazı engelleri aşamıyor!

Tanrı aşkına, aşamıyorsa niçin istifa etmiyor? Ayrıca başarılı götürdüğü sürecin sonunda, üstelik açıkladığı 28 bin küsür vakayla dahi Türkiye’nin dünyada geldiği yere bakalım:

-Türkiye, açıklanan verilere göre artık Avrupa’da birinci, dünyada ise beşinci sırada!