Korkusuz

Yargıdaki facianın 40 saniyelik öyküsü...

Yargıdaki facianın 40 saniyelik öyküsü...
AKP iktidarı, milyonlarca insanın çevreyi, doğayı, çiçeği, böceği, suyu ve yaşam hakkını savunduğu GEZİ’yi bir türlü unutamıyor. AKP iktidarının en ağır travmalarından biri haline gelen GEZİ’den ve Gezi’ye katılanlardan yargı yoluyla intikam alınıyor.

AKP istiyor ki; bir daha hiç kimse sokağa çıkıp Türkiye’yi savunmasın!

AKP istiyor ki; milyonlarca yurttaş, ülkenin yağmalanmasına sessiz kalsın...…

AKP istiyor ki; bu ülkenin yurtseverleri, Gezi’de yağdırılan cezaları görerek korksun ve kabuğuna çekilsin...…

İşte bu yüzden, tarihin en acımasız kararlarından birine imza attılar.

İşte bu yüzden, Osman Kavala’ya daha önce beraat ettiği davadan, bu kez müebbet hapis cezası verdirdiler!

KAÇACAKMIŞ!

Tutuksuz sanıklar Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi de bu hukuksuzluktan nasibini aldılar! İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, her bir sanığa 18’er yıl hapis cezası verdi. Üstelik, önceki gün ceza alan Çiğdem Mater, davaya katılmak için yurt dışından gelmişti. Mahkeme, Çiğdem Mater’i “Kaçma şüphesi var’’ diyerek hapse yolladı.

GEZİ davası için ne söylesek boş...


Bu davanın, hukuki, vicdani ve insani bir yanı olmadığı için, dosya üzerine hiçbir şey yazmak istemiyorum. Çünkü; dava dosyasında tek bir delil bile yok! Ancak belli ki; kesin ve katı bir talimat var! O yüzden, hukuki değerlendirme yapmayı -kendi adıma- boşa vakit kaybı olarak görüyorum. Avukatlar bu konuda gerekli açıklamaları yapacak ve hukukun uygulanması için mücadele edeceklerdir.

Bu dava, ülkesini savunan milyonlarca insana gözdağı verme ve onlardan intikam alma davasıdır. Başka da bir şey değildir!

Bugünkü yazımda hem hafızalarımızı tazelemek hem de yargının bu hale nasıl getirildiğini hatırlatarak tarihe bir not düşmek istiyorum.

Devam edelim...

AKP’li avukatlar hakim kürsüsünde...


Gezi davası sanıklarına pazartesi günü ceza yağdıran 13. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Murat Bircan’ın AKP milletvekili aday adayı olduğu ortaya çıktı.

Komediye bakın!

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AKP’li üst düzey isimlerin bizzat müdahil olduğu bu davaya, AKP’li olduğu alenileşmiş bir ‘hakim’ bakacak, ‘tarafsız’ ve ‘adil’ bir karar verecekti!

Böyle bir şey mümkün mü!

Tabii ki değildi!

Bir kere, siyasi kimliği alenileşmiş bir hukukçunun hem hakim olması, hem de böylesi siyasi bir davaya bakabilmesi hukukun en temel ilkelerine aykırıdır. Ancak ne yazık ki; AKP iktidarı bu yolu acımasızca açarak adalet tabutuna son çiviyi, 2016, 2017 ve 2018’de çaktı. Ve yargımız bugünlere geldi.

Şimdi yeniden o günlere dönelim...…

Hakim ve savcı yapılmayan AKP’li kalmadı!


CHP İstanbul Milletvekilliği görevimi sürdürürken, 2017 yılının Nisan ayında gelen bir bilgi üzerine ‘Hakim ve Savcı Atamaları’ listesinde yer alan isimleri tek tek inceledim.

Sonuç korkunçtu!

Dönemin ve bugünün Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yönetimindeki kurum, AKP eski İl Başkanı, Kadın Kolları Başkanı, Milletvekili Adayı, Gençlik Kolları Başkanı, İl Yönetim Kurulu Üyesi ne kadar avukat varsa, neredeyse tamamını savcı ve hakim olarak atamıştı.

Bilgileri kesinleştirdikten hemen sonra TBMM’de bir basın toplantısı düzenledim ve isimleri tek tek deşifre ettim. O günkü basın toplantısında “Adalet tabutuna son çiviyi çakıyorsunuz. Türkiye’ye bu kötülüğü yapmayın. Partili Savcı ve Hakimlik geleneğini başlatmayın” diye tepki gösterdim.

Çünkü; neredeyse 1000’i aşkın AKP’li avukat, hakim ve savcı olarak atanmış, kritik yerlerde göreve başlamıştı.

En az bunun kadar korkunç olan başka bir durum ise şuydu:

AKP’liler sınavı geçemiyor diye...


AKP, sessiz sedasız çıkardığı bir yönetmelikle, teşkilatlarında görev yapan avukatları savcı ve hakim olarak atayabilmek için yazılı sınavda alınması gereken 70 puan şartını kaldırmıştı. Böylece, AKP’li bir avukat yazılıda 30 puan bile alsa, ilk basamağı geçme hakkını kazanıyordu. Gerisi zaten kolaydı. Çünkü; sınavın ikinci basamağı “mülakat” denilen yöntemdi.

‘Mülakat’ dediklerine bakmayın; zaten ortada bir mülakat vs de yoktu...…

Altı aday aynı anda salona giriyor, her biri ‘sorulan’ soruları 40 saniye içinde yanıtlıyordu. Adalet Bakanlığı’na bağlı kurul ise zaten cevaplara değil, adayın başvuru formundaki “referans” kısmına bakıyordu. AKP bu yöntemle 1000’in üzerindeki aktif üyesini savcı ve hakim yaptı.

“Mülakat”ları yapan ekibin başında bulunan dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Basri Bağcı ise bu “başarısı” sonrası AKP tarafından Yargıtay üyeliğine atandı. Ve aynı Bağcı, yine AKP tarafından bir süre sonra AİHM’e yargıç olarak önerildi.

BUGÜNLERE BÖYLE GELİNDİ…

Kuşkusuz ki; Basri Bağcı’nın önce Yargıtay üyeliğine atanması ardından ise AİHM’e önerilmesi boşuna değildi. Böyle cesur davranacak ve parti kadrolarını 40 saniyelik mülakatla savcı ve hakim olarak atayacak kişi az bulunurdu!

Gezi davasında ceza yağdıran mahkemenin bir hakiminin, AKP’li olduğunu görünce, aklıma o mücadeleyi verdiğim ve bu yüzden HSK’nın bazı üyeleri tarafından CHP’ye şikayet edildiğim günler geldi.

O gün, adalet tabutuna son çivinin çakılmasını engelleyebilsek, bugün pervasızca cezalar veremeyeceklerdi.