Korkusuz
Ümit Zileli

Yandaş yazar kendi yazısını unutursa ne olur?..

Hazin olur tabii!..

Aslına bakarsanız, özellikle 90’lardan itibaren, yandaş, tetikçi, liberal paydaş, özel tarihçi, siyasal İslamcı gibi etiketlerle tanımlanmaya başlayan gazeteci ve yazarlar, yazılarında tarihi ekip, bükmeye, olayları abartmaya, yüceltmeye kalkıştıkları siyasetçilerle ilgili inanılması biraz zor hikayeler anlatmaya, rakamları, insanları, yerleri karıştırmaya, hayali olaylar uydurmaya başlamış, epey de alışmışlardı!..

Önceleri şöyle yapıyorlardı; biri, bir yazı döşüyor, atıp tutuyor, yeni bir tarih yazıyor, daha sonra başka biri köşesinde bu yazıyı dipnot olarak kullanıp sözünü ediyor, bir başka paydaş bu defa o iki yazıyı köşesine taşıyıp dipnot yapıyordu... O zaman ne oluyordu peki?

-Ne olacak, ilk yazıyı döşenenin attığı palavra, sanki tarihi bir gerçeklikmiş gibi okuyucuya kakalanmış, sanki belgelenmiş oluyordu!..

Baktılar ki, bu sistem gayet iyi yürüyor, bir çok yerde, bir çok konuda aynı yolu kullanmaya başladılar. Giderek bir “özel tarih” yarattılar! İki binlere gelindiğinde iyice fütursuzlaşmaya, bu hayattan çekip gitmiş, tarih olmuş insanları da attıkları palavralara tanık olarak göstermeye, yalanlarına meze yapmaya bile yeltendiler!..

E, tabii bu yolu kullanmanın da bir diyeti vardı; öylesine hazin hatalar yapıp öylesine sert kayalara çarptıkları oluyordu ki, ele güne karşı rezil oluyorlar, attıkları palavralar, yedirmeye çalıştıkları yalanlar boş bir eldiven gibi suratlarında patlıyordu!..

-Ama onlar, hiç vazgeçmediler!..



“Kes ulan!”


Ancak iş, kendi yazısını unutup bir süre sonra yine aynı konuda bambaşka bir şey yazmaya varınca daha da hazin okuyordu tabii!

Hürriyet Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, iktidara yakın, içerden haber alabilen biri olarak genellikle takip ettiğim bir gazeteci... Sıkı bir “Reis” yanlısı olduğunu biliyorum. Geçmişte, yukarıda yazdığım türden “paslaşmalara” tevessül edip etmediğini ise bilmiyorum, en azından tanık olmadım...

Selvi, yaklaşık 5 ay kadar önce, 13 Şubat 2020’de köşesinde bir yazı kaleme aldı. Orada aynen şunu yazdı:

-Bir MGK toplantısında ise Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur hükümeti itham eden bir konuşma yapıyor. Başbakan’ın uyarısına rağmen Eruygur aynı tonda konuşmasını sürdürünce, Erdoğan masaya vurup “Kes ulan!” diye bağırıyor.

Selvi’nin yazdığı bu iddia 2004 yılında, Fetullah Gülen ile ilgili “terör örgütü” konuşmalarının yapıldığı ve takip kararının alındığı, altında Başbakan Erdoğan’ın da imzasının bulunduğu Milli Güvenlik Toplantısı’nda geçiyordu. Ayrıca ilk kez ortaya atılmıyordu; 2013 yılında da aynı iddia Taraf Gazetesi tarafından manşetten “Gülen’i bitirme planı” başlığıyla duyurulmuş, Ülke TV’de genel yayın Yönetmeni Hasan Öztürk tarafından dile getirilmişti...

Bu iddia daha sonra unutuldu gitti. Ta’ki Selvi yazıncaya kadar. O zaman da pek üstünde durulmadı aslında...



Yazdığını unutmayacaksın kardeşim!..


Gelelim günümüze...

Selvi dün köşesinde aynı iddiayı bir kez daha yazdı. Ehh, iktidar zor durumda, oylar başaşağı gidiyor, bu türden “kahramanlık menkıbelerine” ihtiyaç var tabii! Ancak yazar, bu kez olayı bambaşka bir şekilde anlatıyordu!. Bakın ne diyordu:

-MGK toplantısında Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk, irtica konulu uzun konuşmasında hükümeti hedef alınca Başbakan Erdoğan önce “doğru konuşmuyorsun” diyor. Konuşmasını bitirmesi için uyarıyor. Ama Asparuk konuşmaya devam edince masaya sert bir şekilde vurup “Kes ulan” diye bağırıyor.

İşte bir yazarın “hazin” çöküşü de tam bu noktada başlıyor; Aynı olay, aynı mekanda iki ayrı orgeneralden söz ediyor Selvi, ilk yazdığında, Başbakan’ın “Kes ulan” diye bağırdığı kişi Jandarma Gene Komutanı Şener Eruygur iken, ikinci yazıda Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk oluveriyor. İddiaya ayrıca Başbakanın “doğru konuşmuyorsun” uyarısı ve masaya “sert vuruşu” da monte ediliyor!..

Yandaş yazar, hayran olduğu kişiyi övmeye çalışırken, bir destan yazmaya uğraşırken bir anda komik duruma düşüveriyor...

-Gerçekten yazık, gerçekten hazin!..

Kıssadan hisse: Yazarken dikkat edeceksin, yazdığının doğru olup olmaması bir yana, daha 5 ay önce yazdığın yazıyı unutmayacaksın canım kardeşim!..