Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Ya ikisi de FETÖCÜ ya ikisi de müfteri...

Yıl 1444...

Sultan II. Mehmet (Henüz “Fatih” değildi) 12 yaşında ve fakat padişah...

Çünkü...

Babası II. Murat hem savaş yorgunu...

Hem de ömrünün kalan yıllarını ibadetle geçirmek istiyor (Kimine göreyse işrette...)

II. Murat’ın yokluğunu, padişahın da çocukluğunu bahane eden Haçlılar bir ordu oluşturup Osmanlı topraklarına girdiler...

Çocuk padişah, bunu bildiği halde İstanbul’a dönmeyen babasına bir mektup yazdı...

Ve şöyle dedi:

“Padişah bensem emrediyorum ordularınızın başına geçiniz. Eğer padişah siz iseniz lütfen ordularınızın başına geçiniz...”



Bu cümle oyunlarına mantıkta “Kıyas” denir...

Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, iktidar partisi genel başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanı da olan Erdoğan için:

“FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağı” dedi...

Erdoğan durur mu?.

O da dün FETÖ’nün en önemli ayağının Kılıçdaroğlu olduğunu söyledi...



Şimdiii...

Kıyas yoluyla bu iki önermeyi ciddiye alırsak ortaya bir büyük felâket çıkıyor...

Eğer...

Her iki lider de doğru söylüyorsa...

Hem iktidar partisi genel başkanı ve cumhurbaşkanı FETÖ’cü...

Hem ana muhalefet partisi lideri FETÖ’cü...



Yok, eğer ikisi de doğru söylemiyorlarsa...

Hem iktidar partisi genel başkanı ve cumhurbaşkanı müfteri...

Hem ana muhalefet partisi lideri müfteri...



Hâsılı...

Durumumuz parlak değil...

O halde en doğrusu, millet olarak ikisini de siyaset minderinin dışına çıkarıp bırakmak...

Nasıl?..

Sandık yoluyla...

ÇIKARLARI ÇATIŞINCA BAŞLATIRLAR SAVAŞI


AKP Genel Başkanı Erdoğan dün şöyle bir açıklama yaptı:

“Rejimi her yerde vururuz...”...

“Rejim” kim mi?..

Tabii ki meşru Suriye hükümetinin ordusu...

“Her yer” neresi?..

Elbette Suriye toprakları...



Erdoğan’ın sonunda Rusya ile de kavgalı hale düşmesine sebep olan açıklamalarını dinledikçe...

Ya da okudukça...

İçimden hep şu satırları mırıldanıyorum:

“Vatan millet hep palavra 

savaşlar da bahane...

Bu düzende tek kural var:

Artmalı hep sermaye...

Kapıların arkasında 

bölüşürler pazarı...

Çıkarları çatışınca,

başlatırlar savaşı...”...



Bu şiir Bertholt Brecht’in...

İnan hakları savunucusu...

Savaş karşıtı o güzel insanın...

Ne güzel söylemiş...

Ama ne kadar da acı...

LİDERLER TEPİŞİYOR, İNSANLAR EZİLİYOR...

Dünya ülkelerini yöneten mevcut liderlerin hiçbirinde 21. Yüzyıl liderliği yok...

Nedir 21. Yüzyılın liderliği?..

Aslında sadece siyasi değil bütün liderlerin ve hatta bütün insanlığın temel özellikleri olacak...



İletişim yeteneği...

Uzlaşma yeteneği...

Yardımlaşma yeteneği...

Paylaşım yeteneği...

Yaratıcı yetenek...



Bölgemizde ve hatta dünyanın pek çok bölgesinde neden savaşlar (En çok da iç savaşlar) var?..

Ülkeleri yönetenlerin liderlik yetenekleri olmadığı için...

Liderlerin halklarına doğruları değil, işlerine gelenleri söylemeleri yüzünden...

Medyaların gerçekleri değil, muktedirin hoşuna giden haberleri yapmaları yüzünden...



Meselâ...

Rusya Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Kuruluşlar Departmanı Başkanı Pyotr İlyiçev dedi ki:

“Suriye ordusu ve Rus güçlerinin İdlib’de bulunduğu noktalar her gün ateş altında. Rusya oturup bekleyemecek...”...



Bu, şu demek...

İdlib’de Rusya ve Suriye güçleri “saldıran” değil, saldırıya uğrayan...

Oysa biz Türkler bunun tam tersini biliyoruz...



Taraflardan hangisi doğru söylüyor ben şahsen emin değilim ama...

Şundan eminim...

Olan, ülkelerde yaşayan insanlara oluyor...

Liderler tepişiyor, insanlar eziliyor...

KÖTÜ BE... ÇOK KÖTÜ...


Mecliste AKP grup toplantısında Genel Başkan Erdoğan konuşuyor...

Bir vatandaş, kısa bir sessizlik anında:

“Sayın Cumhurbaşkanım... 15 Temmuz’a katıldım diye beni işimden gücümden ettiler. Çoluğum çocuğum aç. Bana yardım edin. Mahkeme kararını tanıyın” diye haykırıyor...



Sonra ne oluyor?..

Bilmiyoruz?..

Çünkü...

Bir görevli, vatandaşın yanına giderken kameranın da açısı değişiyor...

Barkovizyona da Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarıyla ilgili video yansıtılıyor...



Bu bir haber mi?..

Haber...

Demokrasilerde halkın en temel hak ve özgürlüklerinden biri de “haber alma özgürlüğü” değil mi?..

Evet...

E hani ne oldu o özgürlüğe?..

O haykırıştan sonra ne olduğunu merak etmeyeniniz var mı?..

Yok...



En az o kadar acı olanı...

Vatandaş “...Bana yardım edin. Mahkeme kararını tanıyın” diye haykırıyor...

Demek ki Cumhurbaşkanının tanımadığı bir mahkeme kararı var ortada...



Kötü be...

Çok kötü...

Oysa bir zamanlar yargımızla nasıl da övünürdük...

Bugün ise mahkeme kararına en çok saygı duyması gerekenler...

Yurttaşının aç kalacağını bile bile mahkeme kararlarını uygulamıyorlar...