Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Vay efendim vay...

Kalp ve damar cerrahisi uzmanı Dr. Banu Küçükpolat isimli “güzel” bir hanımefendi:

Bir TV kanalında önce tıbbi bilgi ve deneyimlerini paylaşmış...

Sonra da...

Programı sunan hanımefendinin talebi üzerine 9/8 ritmiyle dans etmiş...





Vay efendim vay...

Bay/Bayan ne kadar asık surat ve “ahlak bekçisi” varsa...

Banu Hanımefendi’ye karşı saldırıya geçmiş...

TTB (Türk Tabipler Birliği) de hakkında inceleme başlatmış...



Yahu ne zaman bu kadar asık suratlı bir millet haline geldik biz böyle?..

Ne yani?..

Herkes Erdoğan ve Bahçeli gibi asık surat olmak zorunda mı?..

Onlar gülmüyorlarsa...

Bizler de mi gülmeyeceğiz?..

AKLIM ALMIYOR...


Milletin hemen hemen yarısı...

Belki yarısından çoğu:

Danstan veya göbek atmaktan nefret ediyor...



Canlarım be...

Doktor Küçükpolat’ın dans edişini ayıplayan doktor meslektaşlarıyla...

Her türlü müziği ve dansı yasaklayan radikal İslamcılar (Mesela Taliban, IŞİD) arasında ne fark var?..

BAŞTAN MI ÇIKTILAR?..


Şen, şakrak, güler yüzlü bu Doktor Hanımefendi’ye yapılan saldırı karşısında düşündüm de...

Acaba...

Banu hanımı izleyen bu (Sözde) aydın insanlar...

Ve...

Kadın etini, hele bir de oynarken gören kindar ve dindar olan erkekler...

Baştan mı çıktılar?..

İzlerken cünüp mu oldular?..



Yoksa...

Bunların kimileri...

Aşırı heyecanlanıp kalp krizi mi geçirdiler?..

Veya:

Heyecandan tansiyonu fırlayanlar felç mi oldular?..



Hay Allah...

Bu nasıl bir aydın kafası anlayan varsa lütfen bana da anlatsın...

DİKKAT, DİKKAT, DİKKAT!...


Üniversite yıllarımda her hafta sonu, İstanbul’dan Kırklareli’ne giderdim...

Genelde de benim yolculuk yaptığım saatte otobüsün (Magirüs) şoförü Koca Memet (Mehmet) olurdu...

Ve genelde...

Hemen onun yanındaki (Hostes) koltuğa otururdum...





Yol boyunca kısa aralıklarla da olsa sohbet ederdik...

O, biz gençlerin düşüncelerini öğrenmeye çalışırdı...

Ben de onun tecrübelerinden yararlanmaya çabalamak amacıyla sorular sorardım...



Yine böyle bir yolculukta:

“Memet aga otobüs kullanırken seni en çok ne korkutur?” diye sordum:

“Yoldayken bi sığırdan bi de toptan korkarım kardeşim” dedi...

“Neden?”...

“İkisinin de arkasında mutlaka bi çocuk vardır da ondan...”.



SÖZCÜ’de okuduğum bir haber başlığı şöyleydi:

“Ankara’nın Altındağ İlçesi’nde, arkadaşlarıyla kovalamaca oynarken aniden yola çıkan Suriye uyruklu Yusuf el Cuma (7), midibüsün altında kalarak hayatını kaybetti...”.



İşte bu haber bana...

Bizim Koca Memet aganın:

O büyük tecrübesini hatırlattı...



Yok, hayır...

Yusuf’un ölümüne sebep olan midibüsün sürücüsünü suçlamıyorum...

Ama...

Dikkat, dikkat, dikkat!...

GARA GARA DÜŞÜNÜYOR...


Felaket tellallığını sevmem...

Yapmam da...

Zira...



Umut olmadan yaşanamayacağına...

Umut olmadan başarılamayacağına...

Umut olmadan sorunların çözülemeyeceğine inananlardanım...



Az sonra okuyacağınız haberi de “felaket haberciliği” yapmak amacıyla vermiyorum...

Tedbir alınması için hatırlatıyorum...



Canlarım...

Türkiye ekonomisinin tehlike çizgisi:

Petrolün varilinin 75 doları bulduğu gündür...



Çünkü...

Petrolün varili 75 doları geçtiği andan itibaren cari açık anormal artış gösterir...

Haliyle...

Ekonomi yönetimi (Siz ona “Erdoğan” deyin...):

Cari açığı frenlemenin yollarını aramaya başlar...



Petrol ithalatından kısılamayacağına göre. Diğer dış alımlardan vazgeçilir...



Bu ise...

Hem yurt içi üretimi...

Hem de fiyatları olumsuz etkiler...



Ve canlarım korkulan oldu...

Brend petrol varili 80 doları geçti...



Şimdi Erdoğan belli etmese de:

Damadının şivesiyle söyleyeyim:

“Gara gara düşünüyor...”.

HER YER KARANLIK...


Günlerce Soçi’de yapılacak Erdoğan-Putin görüşmesi tartışıldı medyada...

Görüşme bitti...

Neredeyse konu üzerine haber bile yok...

Olanlar da suyuna tirit...



Neden?..

Dağ fare mi doğurdu?..





Hayır...

Ama...

Putin ve Erdoğan, müzakere sonrası gazetecilerin karşısına çıkmadılar...

Haliyle:

Sorulara muhatap olmadılar...

Yine haliyle...

Görüşme hakkında bilgi vermediler...



Gözünü sevdiğim şeffaflığı...

Sen ne güzel şeysin öyle...

Ama...



Sen olmayınca...

Her yer karanlık...

O mevkî de hiç:

Pür nur değil...

OLMAZ ÖYLE ŞEY...


İddia o ki:

Erdoğan, Putin’den yeni parti S-400 istemiş...



İyi de...

Henüz, eskileri aktif hale getirmemişken...

Yenileri nereye koyacağız?..