Korkusuz
Can Ataklı

Vatan uğruna iki bacağını kaybetmesine değil, haksızlığın acısına artık dayanamadı

ÜZÜLDÜM

Vatan uğruna iki bacağını kaybetmesine değil, haksızlığın acısına artık dayanamadı


Umut Oran, Türk siyasetinin yüz akı isimlerinden biri.

Her ne kadar şu sıralar partisi tarafından görevlendirilmediği için bir köşede oturuyor gibi zannedilse de, tam tersine Umut Oran belki aktif siyaset yaşamından daha fazla çabalıyor.

Her yere koşmaya çalışıyor.

İnsanlara gidiyor, dertlerini dinliyor, çareler arıyor, çözüm için çalmadık kapı bırakmıyor.

Hayli zamandır görmüyordum Umut Oran’ı.

Geçen hafta mesaj kutumda bir mesajı olduğunu görüce çok sevindim.

Heyecanla mesajını okudum.

Ama okurken yüreğim dağlandı adeta.

Bir süre yutkunamadım bile.

Kaybettiğimiz bir gazinin ardından yazmıştı Umut Oran.

Öyle dokunaklı, öyle samimi, öyle gerçekti ki, sizlerle de paylaşmak istedim.

Gelin bu vatan uğruna iki bacağını birden kaybeden, ama sonrasında kendisi gibi olan tüm gaziler için mücadele ederken iktidar tarafından örselenen bu gazimizi, Umut Oran’ın kaleminden öğrenelim;



Bu sabah bir kahramanın ölüm haberiyle uyandım ve irkildim. Ozan, boğuk bir sesle telefonda “Başımız sağ olsun! Baran hayata gözlerini bu sabah yumdu” dedi. Dostum BARAN TİMUÇİN Güneydoğu Gazisiydi. 3 Ekim 2008’de Hakkari/Aktütün’deki hain PKK terör saldırısında 2 bacağını kaybetmişti. Aynı saldırıda 17 silah arkadaşı kahraman Mehmetçiklerimiz de şehit olmuşlardı.

Baran; o kalleş, hain saldırının izlerini hem vücudunda hem de ruhunda hep taşıdı ama doğrudan yana, haktan yana mücadelesini de hiç eksik etmedi.

Özellikle son 20 yıldır AKP siyasetinin gazilerimize karşı uyguladığı yanlış ve haksız politikalara karşı hiç sessiz kalmadı, hiç korkmadı, hep en yüksek perdeden haykırdı, hakkını aradı.

Bu yüzden işinden atıldı!

Aylığını kestiler, çapulcu dediler, sektör dediler, zaman zaman siyasi iktidarın emirleri sonucu fiziki müdahalelere maruz kaldı, darp edildi ama hiç susmadı... Gazilerimizin haklarını aramaya ve konuşmaya devam etti. Hiç unutmuyorum O’na en çok dokunan şey; siyasi iktidarın terörist başı Öcalan ile masada devlet adına pazarlık yapmasıydı.

Gazi Baran’ın şu sözleri hala kulağımda çınlıyor: “Madem terörist başı ile masaya oturacaklardı; biz neden kollarımızı, bacaklarımızı, gözlerimizi verdik? Vatan için can ver, sonra çekil köşeye sektör ol! Bu güzel bir sektörse herkes bu sektöre katılsın!”

İşte böyle haykırmıştı. Bugün vatan için, millet için vücudunu siper etmiş bir kahraman daha bu dünyadan göçtü gitti. Bence yaptığı fedakarlığın, gösterdiği kahramanlığın maddi/manevi karşılığını göremeden ayrıldı aramızdan.

Başta iktidar olmak üzere, devleti yöneten siyasi iradenin, TBMM’de yer alan tüm siyasi partilerin ve tabi ki 85 milyonun borcu var kahraman Gazilerimize.

TBMM ve siyasi iktidar; gazilerimizi el üstünde tutmalı, bir dediklerini iki ettirmemeli ve onların haklarıyla ilgili tüm yasalar biran evvel oybirliğiyle çıkmalı ve uygulanmalı.
Mekanın cennet olsun BARAN Kardeşim, rahat uyu, gözün arkada kalmasın.


ÇOK GÜLDÜM

Gel de bu halimize gülme


Haberi sosyal medyada gördüm.

Bursaspor İkinci Başkanı Emin Adanur yazmış.

İş için Macaristan’a gitmiş geçenlerde.

Yanına 7 bin Euro almış.

Budapeşte’de işini halletmiş oradan Amsterdam’a geçmiş.

Euro çok pahalı hale geldiği için oldukça tutumlu davranmış.

Uçak bileti gidiş dönüş önceden ödenmiş zaten, Adanur bu gezide nakit olarak 520 Euro harcamış.

Adanur “Ne olur ne olmaz, yanımda nakit de bulunsun” diye aldığı 7 bin Euro için gitmeden önce 11.14’ten 78 bin lira ödemiş.

Döndükten sonra elinde kalan 6 bin 480 Euroyu tekrar TL’ye çevirmiş.

Euro o sırada 12.3’e yükseldiği için eline 80 bin lira geçmiş.

Komik değil mi?

Gülüyoruz tabii de aslında hüngür hüngür ağlamamız gerekmiyor mu?

NOSTALJİ

Bu ne fotoğrafı biliyor musunuz?


Yıl 1930.

Aylardan Kasım.

30 Kasım.

Yer Taksim Stadı.



Bundan 90 yıl önce de vardı Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti.

Tribünler tıklım tıklım dolardı İstanbul’un bu iki büyük takımı karşı karşıya geldiğinde.

O zamanın seyircileri de işte böyleydi.

Üstelik en ön sıralarda kadınlar da yerlerini alırlardı.

Küfür, kavga olmazdı.

Millet ağız tadıyla maç seyretmeye gelirdi.

O günlere özenmiyorum, “Keşke o günler gelse” de demiyorum.

Ama şu insanlara bakınca ister istemez biraz imreniyorum.

Ya siz?

Bİ SORALIM BAKALIM

Düşman kim, Kurtuluş Savaşı da nereden çıktı?


Dolar her konuşmasında biraz daha yükseliyor AKP genel başkanının.

Ama tuhaf bir inatla ekonomik olarak yaptıklarının doğru olduğuna inanıyor.

Millete sesleniş konuşmasında yine yüksek düzeyde ekonomik bilgiler verdi kamuoyuna.

“Öyle olursa böyle olur, böyle yapınca da şöyle oluyor” diye anlattı yeni ekonomik planlarını.

Yine hayali düşmanlardan söz etti.

“Ülkemizi eskiden yaptıkları gibi denklemin dışına itmek isteyenler kur, faiz, fiyat artışları üzerinden oyun oynuyorlarmış” örneğin.

Ama bunlar kim belli değil.

AKP genel başkanı, “bunları görüyormuş ve kendi planını ortaya koyma iradesi” gösteriyormuş.

Yine “Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu ekonomik kurtuluş savaşından zaferle çıkacağımızı” belirtiyor.

İyi de her gün “Ekonomi harika, dünya bize parmak ısırıyor, artık biz de süper güç olduk” diye milletin beynini yıkadıktan sonra nereden çıktı bu “ekonomik kurtuluş savaşı” anlayan beri gelsin.

ÖNERİ

Faizleri önce devlet alacaklarından kaldırın


Öncelikle AKP genel başkanı çok şikayetçi faizlerden.

Her ne kadar ekonomi biliminde yeri olmasa da “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” diyor.

Gerçi Erdoğan için hiç fark etmiyor, çünkü o faiz konusunu yarattığı kötü ekonomi yönetimini gizlemek için olsa gerek “Faiz haramdır, biz bunu bitireceğiz” söylemine sarılıp bir algı yaratmaya çalışıyor.

Nitekim bu düzenden yararlananlar da faizin haram olması üzerinden söylem geliştirerek hedefi şaşırtıyorlar.

Ancak anlamadığım şu, faiz haramsa şu sorulara cevap bulmamız zor.

■ Haramın mertebesi olur mu?

■ Faiz yüksek olursa daha mı fazla haram sayılıyor?

■ Faizler düşürüldükçe haram katsayısı da azalacak mı?

■ Diyelim ki faizler yüzde 1’e kadar düşürüldü, “Bu kadar harama şükür” denilecek mi?

Şimdi gelelim işin can alıcı bir başka noktasına.

Erdoğan ve çevresi faiz dendi mi hep bankaların kredilere uyguladığı faizi konuşuyor.

Erdoğan ne dedi en son; “Faizleri düşürdük, TÜSİAD buna rağmen neden yatırım yapmıyor, çünkü dertleri başka.”

Ama nedense bankaların müşterilerine verdiği kredi kartları faizlerine hiç ses etmiyor.

Haydi “kredi faizler düşerse onlar da düşer” diyelim, peki devletin alacağına uyguladığı faizi nereye koyacağız?

Harçların, cezaların, ödenmeyen borçların faizleri neden hiç konuşulmuyor.

Üstelik devletin bu alanlarda uyguladığı faizler mevcut kredi faizlerinin çok üzerinde.

Her konuda mı saptırma yapılır, halk yanlış yönlendirilir?

Madem faize karşılar ve haram sayıyorlar, o zaman öncelikle devletin alacaklarındaki faizler kaldırılsın.

Yaparlar mı?

Yok yapamazlar, öyle bir para kazanıyorlar ki buradan...