Korkusuz

Vallahi de billahi de baydı artık!..

Vallahi de billahi de baydı artık!..
Şu Pazartesi günü bir gelse de, şu üstünde büyük fırtınalar kopartılan Biden- Erdoğan görüşmesi bir gerçekleşip bitse de rahata ersek... Ağzımızın tadıyla yalana boğulsak... Misal; 10 dakikalık görüşmenin bizdekiler tarafından kamuoyuna pompalanan 1 saatlik içeriği ile haşır neşir olsak, 2 gün sonra da unutup gitsek!..

Gazetecilik hayatımda, hiiç böyle bir döneme şahit olmamıştım. Şöyle;

Bugüne kadar sırtında bu kadar kambur ve ağır yükle bir NATO, bir BM zirvesine ve de liderler düzeyinde ikili görüşmelere giden bir iktidar hatırlamıyorum...

S-400... CAATSA yaptırımları... Halkbank davası... Reza Zarrab... Suriye... Libya... Afganistan... Ukrayna... Doğu Akdeniz... Kıbrıs... İnsan hakları... Yargı bağımsızlığı... İstanbul sözleşmesi... Derin ekonomik sıkıntılar ve bu yüzden bağımlılıklar... Üstü Sedat Peker videoları soslu!..

Tüm dünyanın ve doğal olarak bizim de gözümüz pazartesi günü Brüksel’de yapılacak NATO zirvesinde. Büyük kırılmaların ve büyük problemlerin yaşandığı böyle bir dönemi hatırlamıyorum. ABD-Türkiye ilişkileri tarihi dip noktasında... Biden koltuğa oturduktan sonra 5 aydır ilişkiler dondu... Yandaşlar üst perdeden atıp tutuyorlar ama iktidarın durumu şaşkın ördek misali!..

★★★

İktidar kanadındaki kafa karışıklıkları ve görüş ayrılıkları -hatta ben buna ayrı telden çalmalar ve üfürmeler diyeceğim- had safhada...

Sarayın akıl hocası SETA’cılar kibirli ve Türkiye’den vazgeçilmez diye atıp tutuyor. ABD ve NATO’nun “Türkiye’nin etkin rolünden vazgeçemeyeceğini” iddia ediyorlar. Aslında bir zamanlar ünlü başdanışman Cüneyd Zapsu’nun Washington’da Tayyip Erdoğan için söylediği “deliğe süpürmeyin”i güncelleyip “Erdoğan’dan vazgeçmeyin”  diyorlar!.. Söylemi, günü şartlarına göre güncellediler!..

Ve yine öyle saçma bir hava var ki bizdekilerde... Görüşmenin çok olumlu geçeceğini düşünüyorlar. Bu nasıl bir öngörü anlamak mümkün değil. Karşı taraf Nuh diyor peygamber demiyor...

Savunma Bakanı Hulusi Akar ise son günlerde verdiği açık mesajlarla saray politikalarından farklı bir çizgi izliyor.

Somut olarak örnekleyelim;

Saray danışmanı SETA’cı, Sabah Gazetesi yazarı Burhanettin Duran, dünkü köşe yazısında “Erdoğan-Biden görüşmesi ne getirir?” başlığı altında şunları söylüyor;

“Washington’daki ‘Türkiye’yi ihmal edelim, tarafına bakmayalım’ havası dağılmış durumda. ‘Sorunları paranteze alarak işbirliğine yönelelim’ eğilimi ağır basıyor.

Bu sebeple Brüksel’de S-400 meselesinde Erdoğan ile Biden arasında gerilim bekleyenlere katılmıyorum. Bu konu gündemde olsa da aslında dondurulmuş bir gerilim alanı artık.

Ortadoğu’dan çekilmenin hiç de kolay olmadığını fark eden Biden yönetiminin Türkiye ile ilişkilerin daha kötüye gitmesinden elde edeceği hiçbir fayda yok.

Yani Biden’ın başkan yardımcısı olduğu dönemde yakından tanıdığı Erdoğan ile gerilimi tercih etmesi için ortada makul bir gerekçe yok.”

★★★

Biden ve NATO’ya tepeden baka görünen saraycılara karşın Savunma Bakanı Hulusi Akar, alttan alıyor, farklı bir çizgi izliyor. Akar’ın son açıklamalarından alıntılar;

“Türkiye olarak inancımız odur ki NATO, varoluş gerekçesini korumakta ve NATO’nun önemi giderek artmaktadır. Bu nedenle ittifak daha da güçlendirilmeli ve NATO’nun gerçek bir müttefiklik ruhu içinde çalışması sağlanmalıdır. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye, İttifak’ın yükünü ve tüm değerlerini paylaşarak NATO’yu kendi güvenliğinin merkezine koymakta ve aynı zamanda NATO’nun güvenliğinin merkezinde yer almaktadır. Yine NATO’ya kuvvet katkısında birinci, komuta yapısı dahil, NATO misyon, harekat ve karargahlarına yaklaşık 3 bin personel ile iştirak ederek sıralamada ilk beş ülke arasındadır. Bunun yanı sıra gayri safi milli hasılasının yaklaşık yüzde 2’lik oranı ile askeri bütçeye en fazla katkı sağlayan ilk 8 ülke arasında yer almaktadır. Özellikle belirtmek isterim ki Türkiye, bölgesindeki risk, tehdit ve tehlikeler ile meşguliyetine rağmen İttifak’ın tatbikatlar, kuvvet yapısı ve kadrolarına kesintisiz bir şekilde katkı sağlamaya devam etmekte, NATO ve Avrupa’nın sınırlarını teröre, kaçakçılığa ve insan kaçakçılığına karşı korumak için ne gerekiyorsa yapmaktadır.”

Saray SETA’cılarının S-400’ler konusundaki üstenci tavrına karşılık da Hulusi Akar alttan alan bir politika izliyor;

“Ülkemize yönelik risk ve tehditlerin en üst düzeye yükseldiği bir dönemde hava savunma sistemlerinin temini için müttefiklerimizle görüşerek ABD’den Patriot, Fransa-İtalya’dan SAMP-T alma girişimlerinde bulunduk. Ancak bu, çeşitli nedenlerle mümkün olmadı. Bunun üzerine istediğimiz şartları sağlayan Rusya’dan S-400 hava ve füze savunma sistemlerini satın aldık. Bunları gizli saklı yapmadık, gizli bir gündemimiz hiçbir zaman olmadı. Bu sistemleri almaktaki temel amacımız, ülkemizi ve 84 milyon vatandaşımızı havadan gelecek muhtemel tehditlere karşı savunmaktır. Muhataplarımızın bu konuda teknik anlamda kaygısını ele almaya hazır olduğumuzu da defalarca belirttik. Görüşmelerde açık ve şeffaf davranıyoruz. Makul ve mantıklı çözümler her zaman mümkün. Türkiye’nin NATO’ya katkısı ve NATO’nun Türkiye ile iş birliği, F-35’lerden, S-400’lerden çok daha derin ve kapsamlıdır. Bunu, NATO Genel Sekreteri Sayın Stoltenberg de açıkça ifade etmiştir. Sonuç olarak, Türkiye’nin içinde olduğu NATO, daha anlamlı ve daha güçlüdür ve geleceğe daha emin adımlarla ilerleyecektir.”

★★★

Geçen yılın sonlarına doğru Tayyip Erdoğan, özellikle Doğu Akdeniz’de yaşanan gerginliklerden sonra AB ve ABD’den gelen baskılar, yaptırım tehditleri sonrasında “Türkiye Avrupa’nın bir parçası olmak istiyor” demişti. Kahin olmak gerekmez!.. İşte hem AB hem de ABD liderleri Erdoğan’a bunu hatırlatacaklar ve “Batı’nın parçası olduğunu göster. NATO çerçevesinde yapabileceklerin var onu göster” diyecekler ve yapılması gerekenleri tekrar söyleyecekler.

Burada daha da ilginç olan, Biden-Erdoğan görüşmesinin formatı... İki lider baş başa mı görüşecek, heyetler de olacak mı? Benim yabancı medyada gördüğüm haberlerden sanki baş başa olacak gibi bir izlenim edindim. Öyle olunca da insanın aklına 5 Kasım 2007 Washington’da Erdoğan-Bush görüşmesi geliyor. Sonrasında olup bitenleri biliyoruz!..

Kısacık hatırlatayım; Kumpas ve açılım süreci başlamıştı!..

★★★

Ulu Tanrı, tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.