Korkusuz
Can Ataklı

Valla helal olsun Soylu’ya!

ACAİP YAZILAR

Valla helal olsun Soylu’ya!


Deprem sabahı ne oldu?

Aradan 20 gün geçtikten sonra medyamızın bazı kalemleri birden bu sorunun peşine düştü.

Eee, tabii ancak yoğun çalışmalardan başlarını kaldırabildiler.

Uzunca bire süre ya devekuşu gibi başlarını kuma gömmüşlerdi ya da “Aman başıma bir açılmasın” telaşı içinde “Canım biraz aksamalar olsa da devletimiz görevinin başında” kervanına katılmışlardı.

Şimdi hava mı yumuşadı anlamadım birden “Deprem sabahı ne oldu” merakına kaptırdılar kendilerini.

Oysa deprem sabahı olanlarla ilgili bazı bilgiler aslında dolaşıyordu orta yerde.

Nedense hiçbir gazeteci bu bilgilere itibar etmedi.

Siyasi partiler görmezden geldi.

Televizyonlarda her konunun uzmanı kimi akademisyenler de hiç karışmamayı tercih etti.

Sonra bir anda dediler ki “Asker deprem sabahı alana çıkacaktı.”

Peki ne olmuştu?

AKP Genel Başkanı “Bu iş AFAD’ı falan aşar” demişti.

AFAD’ı aşar, o halde asker de görevde olmalı.

Ama işe bakın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Olmaz” demiş.

Neden?

Çünkü kendisi AFAD’ın başındaymış, her türlü afete hazırlarmış, bu nedenle askere hiç gerek yokmuş.

Olaya bakar mısınız?

Kimi gazetecilerin yazdığına göre Milli Savunma Bakanı depremden birkaç dakika sonra ayaktaymış, deprem bölgesindeki askeri birliklerden bilgileri almış, yarım saat içinde başta genelkurmay başkanı olmak üzere tüm kuvvet komutanları ile konuyu değerlendirmiş, saat 05.10’da Erdoğan’ı uyandırıp bilgi vermiş, hatta depremden askeri birliklerin de etkilendiğini ve maalesef üç askerimizin şehit olduğunu söylemiş ve göreve hazır olduklarını bildirmiş.

Bunun üzerine Erdoğan da “Silahlı kuvvetlerimiz derhal gereken müdahaleyi yapsın” emri vermiş.

Milli Savunma Bakanı hemen ilgili komutanları aramış, gereken talimatları vermiş, asker sahaya çıkmış.

Ki.

Tam bu sırada Süleyman Soylu durumu öğrenmiş.

“Olmaz” demiş.

Milli Savunma Bakanı da bunun üzerine askeri geri çekmiş.

Valla helal olsun Süleyman Soylu’ya.

Ne kadar iradeli ne kadar dirayetli ne kadar cesur değil mi?

Her cümleye “Sayın cumhurbaşkanımızın verdiği talimatla” diye başlayan bir bakan, belki de bu hükümetin tüm dönemlerinin en önemli olayında verilen en önemli karara tek başına, bizzat kendisi, şahsen karşı çıkmış ve askeri durdurmuş.

Eyyy kimi gazeteciler;

Bizimle kafa mı buluyorsunuz?

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Odamdaki o fotoğrafın hikayesi




Youtube kanalımı izleyenler çalışma ofisimdeki Atatürk fotoğrafını her gün görüyorlar.

Bu fotoğraf günlük konuşmalarımı yaptığım masanın sol arkasında duruyor.

İş Bankası Beylerbeyi eski şube müdürü hediye etmişti.

Bir tane de hafta sonu konuşmalarımı yaptığım masanın arkasında asılı olan başka Atatürk fotoğrafı var.

O da bir izleyicimin hediyesi.

Geçen hafta emekli Orgeneral Hurşit Tolon aradı.

“Can Bey videonuzu izlerken çok heyecanlandım, çünkü arkanızdaki Atatürk fotoğrafının benim için çok büyük bir anlamı var” dedi.

Tabii ben de meraklandım, “Değerli komutanım, anlatırsanız çok sevinirim” dedim.

Tolon “Bu fotoğrafın aslı bende, çünkü Atatürk’ü karşılayanlar arasında benim dedem de var” diye anlatmaya başladı.

Bu fotoğraf Atatürk’ün İzmit ziyareti sırasında çekilmiş.

Tolon “Karşılama mı uğurlama mı tam bilmiyorum, ama dizilişe bakılırsa uğurlama olmalı” dedikten sonra şu bilgileri verdi;

Fotoğrafın çekildiği tarih 5 Haziran 1928.

Atatürk’ün elini uzattığı selam veren Tümgeneral Mehmet Aşık Atlı

O tarihteki görevi “mıntıka komutanı” kolordu komutanı gibi.

Komutanın görev yeri Adapazarı, 2. Süvari Tümen Komutanı, İzmir’e giren 2. Süvari Tümeni Komutanı’ymış.

O tarihte albaymış, soyadını da bizzat Atatürk vermiş, süvari komutanı olduğu için.

Atatürk’ün hemen sağındaki kişi İzmit Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Halil Fikri Tolon. Hurşit Tolon’un dedesi.

1932’de emekli olmuş.

Hemen yanındaki yarbay, komutanın yardımcısı.

Atatürk’ün arkasındaki sivil dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya

Atatürk’ün arkasındaki yaveri Yarbay Resuhi Savaş

Fotoğraftaki kadın İzmit Valisi Eşref Bey’in eşi.

Atatürk’ün her fotoğrafı çok önemli ve anlamlı.

KOMİK

Cevap çok basit; onlar dersine çalışmış


Fıkrayı Sözcü gazetesinde sevgili meslek büyüğüm ve öğretmenim Rahmi Turan’ın köşesinde okudum.

Camide hoca vaaz verirken “Deprem bir kaderdir, Allah bizleri imtihan ediyor” deyince cemaatten biri kalkıp sormuş “Hocam neden Allah hep bizi imtihan ediyor da Almanları, İngilizleri Japonları imtihan etmiyor?”

Cevabı çok basit; çünkü onlar derslerine çalışıyorlar, girdikleri imtihanlardan da başarı ile çıkıyorlar.

Biz ise hem çalışmıyoruz hem de sorular önceden verilmesine rağmen zahmet edip bakmıyoruz bile.

SOSYAL MEDYADAN

Türk’le evli 72 yaşındaki Rus kadının Türkiye gözlemleri


Sosyal medya hesaplarımdan birine gelen mesajı beğenip saklamıştım.

Bugün de sizlere sunmak istiyorum.

Bir Türk’le evlenen Rus kadının gözüyle Türkiye nasıl bir ülke görelim bakalım.

“Kırık Türkçe” bizzat Rus kadının kaleminden çıkmış;

Ben Türkiye’ye geldi, evlendi.

Türk erkek Türk kadınlar çok yemek seviyor.

Hep çeşit istiyor.

Biraz oturuyor hemen yemek soruyor.

Sonra hasta olmak anlatmayı çok seviyor.

Şikâyet çok.

Kadınlar kendine zaman ayırmak bilmiyor.

Hasta olmak bekliyor, doktora gitmek sonra doktor diyecek; dinlen çok yoruldun bunu bahane ederek hep hastalık konuşarak geçiriyor.

Çocuklar hep televizyon başında.

Eşimin oğlu evlendi torun televizyon başında.

Geline; “Çocuk seni az görüyor onları çok görüyor. Zihninde sen az onlar çok. Reklamları ezberlemiş. Öyle ezberlemiş istiyor, anne reddedince ağlıyor. İşte böyle ağlıyor sonra yine istiyor yine ağlıyor. 3 gün, 4 gün sonra anneyle arada çatışma oluyor. Şimdi saygı nasıl olsun? Kapat onu çocuk seni seyretsin seni anlasın senin güzelliğin onun beyninde yer etsin” dedim.

Kimse anlamıyor çocukların beyni kimlerle doluyor?

Sen çocuğu doğurdun.

Sen hatırlıyorsun onu kundakladı büyüttün

Sen hatırlıyorsun.

O bunları bilmiyor.

Karnını bile televizyon başında doyuruyorsun senin yüzüne bakmıyor o çizgi filme bakıyor.

Sonra diyor ki “Çocuk yüzümüze bakmıyor hiperaktif.”

Çünkü çocuğun beynini televizyon artık yeniden tasarladı.

Sonra çocuk o çizgi kahramanların vitrinde kostümünü görüyor istiyor ağlıyor çünkü çocuk aslında artık onlara ait oldu.

Kardeşi ile oynarken bile “oradaki karakterler gibi davranıyor ve o karakterler gibi konuşuyor”. Diyorum ki; “Bak çocuk babası gibi değil senin gibi değil konuşması televizyon gibi.”

Kadınlar çok konuşuyor hiç susmuyor.

Düşünmeden konuşmak Türkiye’de çok.

“Hep hastalıklar çok konuşmaktan” diyorum bana ters bakıyorlar.

Tiroid hasta “Çok yiyorsun ve çok konuşuyorsun” diyorum bana kızıyor.

Bana çok konuştukları zaman hemen elimle reddediyorum diyorum ki “Çok konuştun ben yoruldum.

Çünkü dinlerken beyin doluyor ve ısınıyor.”

Susuyorlar o zaman.

Çünkü kalp de yoruluyor.

Türk kadını güzel şeyler konuşmayı bilmiyor hep şikâyet.

Kocasından şikâyet ediyor, ailesinden şikâyet ediyor, çocuğundan şikâyet ediyor kendinden şikâyet ediyor.

1 saat çay içiyor

Çay içerken gönül demlenir fakat öyle olmuyor herkesin sinirleri kabarıyor sonra herkes evine gidiyor bu sefer ne oluyor hastalık oluyor.