Korkusuz

Üzerinde çok düşünülmesi gereken bir mektup!..

Üzerinde çok düşünülmesi gereken bir mektup!..
Seçim tartışmalarında sadece Cumhurbaşkanı adayları ve de Cumhurbaşkanlığı değişimi üzerine ağırlıklı olarak odaklandığımız bir gerçek. Ahalide Cumhurbaşkanı seçimi ile her şey hallolacak Türkiye’nin sorunları hal yoluna girecek gibi de bir yerleşik algı var. Ve, Cumhurbaşkanı adayları ile birlikte yürüyen sistem tartışması... Ancak, Türkiye’nin sağlıklı demokratik yapıya kavuşabilmesi için bazı önemli kilometre taşları ya unutuluyor ya da ıskalanıyor... Onları hatırlatmakta sadece bizim görevimiz ve işimiz değil!..

İYİ Parti Kurucular Kurulu üyesi, emekli mülki idare amiri Bilal Karaca’dan çok manidar bir mektup aldım. Her satırının üzerinde çook derin düşünülmesi gerektiğini düşündüm. Ve değerli okurlarımızın dikkatlerine sunuyorum;

“Sayın TAKAN,

Muhalefetin gündemine pek gelmeyen ama önemli gördüğüm bir hususu sizinle paylaşmak istedim. Millet İttifakı anket sonuçlarına bakarak ve de haklı olarak seçimi kazanacağını ve iktidarı güle oynaya devralacakları gibi bir naifliğe kapılmış durumda. Ancak ‘endişeli şaibeliler’ ile ‘endişeli derinciler’i gözardı etmektedir. Bu konudaki düşüncelerimi aşağıda izaha çalıştım. Umarım farkındalığa katkı sağlar. Saygı ve hürmetlerimle.

DOĞUM KOLAY OLMAYACAK

Türkiye, Cumhuriyetin 100. Yaşında yeni bir doğuma hazırlanıyor. Erdoğan’ın şahsı üzerinden inşa edilen otoriter-tek adamcı düzenin yıkılarak, muhalefetin ‘güçlendirilmiş Parlamenter sistem’ adıyla kavramlaştırdığı, Gazi Meclis’in manevi şahsında temsil edilen Millet İradesi’ni devlet yönetimine hâkim kılacak bir yeni düzenin tesis edilmesine tanıklık edeceğimizi umuyoruz.

Tüm kamuoyu araştırmaları, Cumhur İttifakı’nın yapılacak ilk seçimi kaybedeceğinin sinyallerini veriyor. Ancak, ‘düşük’ olmazsa eğer, bu doğum çok sancılı olacak gibi görünüyor. Normal demokrasilerde olduğu üzere, kaybedenin kaderine razı olup kazanana başarı dileyerek görevi devrettiği bir tavır beklersek safdillik yapmış oluruz. Çünkü siyasi iktidarı elinde bulunduran yapı sadece bir partiden ibaret değil. AK PARTİ toplumun bir kesimini politik bakımdan temsil etmenin dışında, aynı zamanda dini bir otorite, kamu görevlerini hemşerilik ve akrabalık üzerinden dağıtan feodal bir aşiret konseyi ve dahi kamu servetini yandaşlar arasında üleştiren, Saray’ın yeni elit kapitalistlerine devlet hazinesinden sermaye aktaran bir ulusal finans örgütüdür.

★★★

Dolayısıyla Erdoğan’ın kurduğu düzenden beslenip semiren türedi holdingler, hiçbir liyakat kriteri uygulanmadan kamuda kadrolaşan ve üst düzeylere atanan, üçer beşer maaş alan bürokrasi iktidarın değişmesinden ciddi endişe duymaktadır. AK PARTİ iktidarında meşru olup olmadığını sorgulamadan küpünü dolduran şaibeli iş adamları gelecekte küplerini dolduramamaktan, dolan küplerinin geri boşaltılacağından, hatta hesap vermek zorunda bırakılacaklarından korkmaktadırlar. Bu yüzden yeni düzene geçişi engellemek için sürekli tahkimat yapmaktadırlar. (Ayartarak parti kurmayı teşvik, finansal destek, muhalefet içinde çıkıntılık yaptırma, medya eliyle ihtilaf alanları peydahlama vb.)

Bunlarla birlikte, Okyanus Ötesi Güçlerin kurduğu kumpaslar ile siyaset üzerindeki kontrolünü kaybetmeye başlayan ‘derin’ yapıların, 2015 Haziran seçimleri sonrasında Erdoğan-Bahçeli ikilisi üzerinden geliştirdiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile farklı renge bürünmüş yeni bir ‘derin vesayet düzeni’ inşa edilmiştir. AK PARTİ mi devleti ele geçirdi, yoksa devlet mi AK PARTİ’yi ele geçirdi çok emin değiliz. Ama emin olduğumuz şey; siyaset alanının ‘Derin Devlet’in oyun sahasına dönüşmüş olmasıdır. Bu sonucu elde etmek için Türkiye bir dizi illegal ‘ameliyata’ maruz bırakılmıştır.

★★★

Sonuçları yargısal alana tekabül edebilecek bu örtülü operasyonların sosyo-politik zeminini oluşturan, toplumsal meşruiyetini sağlayan odaklar, yaşanacak bir iktidar değişikliğinde kendilerinden hesap sorulabileceğinden endişelidirler. Kaldı ki, Anayasal güvencelerine rağmen hesap vermek zorunda bırakılan 12 Eylül komutanlarının kırk yıl sonra maruz kaldıkları muamele bu endişeleri daha da artırmaktadır.

Hal böyle iken, bu endişeli kesimlerin muhtemel iktidar adayları ile bir ‘devri sabık’ mutabakatına varmadan, ya da herhangi bir güvenceye kavuşmadan güle oynaya iktidarı teslim etmeleri beklenemez. Muhalefet bu gerçekler karşısında, ‘düşük doğum’ riskini ortadan kaldıracak, doğumun sancılarını azaltacak, kazasız belasız iktidarı devralmayı sağlayacak tedbirleri daha şimdiden geliştirmek zorundadır.

Demokratik siyaset ‘ikna’ya, siyasal iktidar ise ‘rıza’ya dayanır. Bu yüzden Millet İttifakı’nın temel hedefi, toplumun rızasını ve iradesini bünyesinde barındıran TBMM’de etkili ve güçlü bir çoğunluğu sağlamak olmalıdır. Sadece Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanarak parlamento seçimleri ihmal edilmemelidir. Tam aksine muhalefetin başarısı karşısında endişe duyan kesimlerin demokrasi dışı cür’et ve direncini kıracak tek güç Aziz Türk Milleti, tek sığınak ise Gazi Meclis’tir.”

★★★

Bilal Karaca’nın satırları üzerindeki siyahlamalar şahsım tarafından yapıldı. Karaca, ne kadar da net ve anlaşılır bir üslupla kaleme almış değil mi?.. Bu çok önemli  mektuba benim de ufak bir katkım olsun;

Seçim sandığının sağlıklı bir şekilde önümüze gelebilmesi için çok duyarlı ve dikkatli olmalıyız!..

★★★

Ulu Tanrı, tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.