Korkusuz
Ümit Zileli

UnutMADIMAKlımda!..

O gün doğan çocuklar bugün 27 yaşında...

Tarihin en vahşi, en gaddar ve en barbar katliamının yaşandığı Sivas’ta 2 Temmuz 1993 akşamı meşale misali cayır cayır yanan Madımak Oteli’nde 35 insan yanarak, dumandan boğularak can verdi... Ölenlerden 33’ü 4. Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri için kente gelen misafirler, ikisi ise otel çalışanıydı...

Dışarıda ise alkışlarla, ıslıklarla, sloganlarla o masum insanların feryatlar içinde ölümlerini izleyen kudurmuş bir güruh vardı...

-Tüm dünya bu aşağılık katliamı izledi canlı yayında, güvenlik güçleri ise her şey bittikten sonra olay yerine ulaşmayı başardı!..

Neler olacağı, neler yaşanabileceği birkaç gündür bazı yerel gazetelerde yer alan “savaş çağrısı” şeklindeki haberlerden, 2 Temmuz günü ise “Bugün hesap günüdür” başlıklı bildirilerden belliydi.

En büyük nefret dili ise şenliklerin onur konuğu Aziz Nesin’i hedef alıyordu... O gün Cuma namazının ardından kalabalık bir güruh etkinliklerin yapıldığı kültür merkezine doğru yürüyüşe geçti. “Sivas laiklere mezar olacak” sloganıyla yürüyenler önce merkezin önündeki “Halk Ozanları” heykelini yıktı, boynuna ip bağlayıp sürükledi. Kalabalık giderek artıyor, ancak ortada güvenlik görevlisi görünmüyordu...

Vilayet binasında ise Vali, Tugay Komutanı, Emniyet Müdürü ve Belediye Başkanı ne yapılacağını tartışıyorlardı. Vali gayet rahattı, “Tamamen güvenliğimizi aldık, Tokat’tan, Kayseri’den yardım geliyor” diyordu...

-O yardımcı güçler Sivas’a 8 saat sonra, insanlar yakıldıktan, yanık et kokusu ortalığı sardıktan sonra gelebildiler!..

“Halkımız zarar görmemiştir!”


Sayısı iyice artan güruhun yeni hedefi Madımak Oteli’ydi...

Otelin önüne geldiklerinde sayıları 15 bini bulmuştu... Saat 17.00 civarında otelin önünde camı çerçeveyi indirmeye başladılar. İçeri girmeye çalıştılar ancak içerdekilerin can havliyle oluşturduğu barikatları aşamadılar...

Gözü dönmüş kalabalık saat 19.00’da oteli dört bir tarafından ateşe verdi... Kısa sürede alevler ve kesif duman binayı kavurmaya başladı. İçerdekilerden bir bölümü en üst kattan her türlü engelleme girişimine rağmen diğer binalara geçmeyi başararak kurtuldular...

Aziz Nesin ve diğer birkaç kişi, itfaiye merdivenini kullanarak aşağıya indirildi ve olayın baş faillerinden Cafer Erçakmak ile bir kısım güruh tarafından darp edildiler...

Ve içeride kalanlar, 66 yaşındaki Asım Bezirci’den 12 yaşındaki Koray Kaya’ya tam 33 can alevlere yenik düştü... Metin altıok, Behçet Aysan, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Hasret Gültekin gibi şair ve ozanlar da bu görülmemiş alçaklığın kurbanlarıydı...

Devlet, Ankara’dan Sivas’a, o 8 saat televizyonlardan canlı yayınlanan vahşeti ne yazık ki önleyemedi, eli kolu bağlı izledi yalnızca... Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, her şey olup bittikten donra çıkıp şu açıklamayı yaptı:

-Çok şükür otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir!

Katliamın davası hâlâ sürüyor!..


Sonrası 27 yıldır süren acının öyküsü maalesef...

15 bin kişinin katıldığı olaylarda, gözaltına alınan kişi sayısı 128 idi! Elebaşı oldukları görüntüler ve tanıklıklardan ortaya çıkanların neredeyse hiçbiri yakalanamadı... Aziz Nesin’e saldıran Refah Partili Meclis Üyesi Cafer Erçakmak, çok uzun yıllar sonra Sivas’ta, polis merkezine 500 metre mesafedeki oğlunun evinde öldü. Yani yıllarca elini kolunu sallaya sallaya dolaşmıştı!

Bitmeyen davalar, Yargıtay’dan defalarca dönen mahkeme kararları derken ortaya bir de “zamanaşımı” sorunu çıktı. Zamanaşımı olmaması için bu katliamın “insanlığa karşı suçlar” kapsamına alınması gerekiyordu. Bunun için Meclis’e önergeler verildi ancak tümü de AKP’nin oylarıyla reddedildi! Bu nedenle birçok fail zamanaşımı sayesinde kurtuldu...

Peki, Madımak Oteli ne oldu dersiniz?

-Kebapçı oldu!

Uzun yıllarda öyle kaldı; müzeye dönüştürülmesi istendi ancak katliamdan 18 yıl sonra, müze değil Bilim ve Kültür Merkezi’ne çevrilmesi kararı aldı iktidar. Girişine de anı köşesi konuldu.  O anı köşesine de yaşamını yitiren aydınların yanı sıra saldırganlardan olup olaylar esnasında ölen iki kişinin adı da yazıldı, iyi mi!

Haa, bir de 2002’de İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı, katliamdan müebbet hapse mahkum olan bir kişiye, ırkçılık konusundaki kompozisyonu nedeniyle “İnsan Hakları ödülü” verdi! Skandal ortaya çıkınca ödül iptal edildi!

Geriye unutulması mümkün olmayan kalp ağrıları kaldı... Tıpkı şu haykırışta olduğu gibi:

-Eğer yaşadıklarımız kötü bir rüyaysa, rüyanın sonunu da söyleyeyim size. 2 Temmuz 1993 günü annemin gözünde yaş yerine kan vardı. Büyüdü gözündeki kan pıhtısı. Bir gün ayağa da kalkamaz oldu...