Korkusuz

Tuncay Özilhan’a Migros çağrısı!

Tuncay Özilhan’a Migros çağrısı!
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, 2021 yılının son günlerinde kürsüye çıkmış,  AKP iktidarına ‘’demokrasi, hak ve özgürlük’’ çağrısı yapmıştı. Özilhan’ın hiçbir inandırıcılığı olmayan bu sözlerini KRT TV’de eleştirmiş ve “Ülkenin bu noktaya gelmesinden siz de sorumlusunuz. Üç beş kuruşluk karlarınız için yıllarca AKP’ye destek verdiniz’’ demiştim.

ÖZİLHAN NE ANLATTI?

TV’de yaptığım konuşma, kısa sürede etkisini gösterdi.  TV programı o gece reyting sıralamasında en üstlere yerleşti. Konuşmanın  videosu Youtube’ta yüzbinler tarafından izlendi. TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan ise programdan bir gün sonra aradı ve “Biz her zaman konuştuk. 5 yıl önce de benzer eleştirileri dile getirdik. Bizi üzdünüz’’ dedi. Özilhan’a TV’de dile getirdiğim eleştirileri yineledim ve  yaptığımız konuşmayı kamuoyuna aktaracağımı söyledim.

Tuncay Özilhan, o gün yaptığımız konuşmada, sahibi olduğu grupta 86 bin kişinin çalıştığını ve bu kişilere karşı sorumluluk taşıdığını da ifade etmişti.

Ne demek istediğini anlıyordum…

ÖZİLHAN’IN DEMOKRASİ SINAVI

Şu sıralar, Tuncay Özilhan’ın ‘’sorumluluk taşıyorum’’ diyerek öne sürdüğü 86 bin işçinin önemli bir bölümü ‘’ekmek’’leri için mücadele ediyor. Özilhan’ın sahibi olduğu Migros’ta çalışan işçiler, kendilerine dayatılan yüzde 8’lik sefalet zammına karşı en demokratik haklarını kullanıyor ve direniyor. İşçiler ve bağlı bulundukları DGD-Sen “saat ücretine 4 TL daha zam’’ istiyor.

Evet yanlış okumadınız: 4 Türk Lirası… 

Yani; bir ekmek parası daha….

400 MİLYON NERE, 4 TL NERE…

Geçen yıl ortalama 400 MİLYON TL kar eden Migros ise işçilere saat başına 4 TL daha zammı çok görüyor! Çok görmekle kalmıyor; direnişe katıldığı tespit edilen 250 işçi, bir gecede kovuluyor! Üstelik bunun için polis de devreye sokuluyor ve işçiler çalıştıkları depodan zorla çıkarılıyor.

Bir yanda 400 Milyon TL’lik bir kar; diğer yanda saat başına istenen 4 TL’lik zam talebi…

Kapitalizmin vahşi yüzü kendisini bir kez daha gösteriyor!

Üstelik tüm bu olup bitenler, daha üç ay önce TÜSİAD adına kürsüye çıkarak ‘’demokrasi, hak ve özgürlük dersi’’ veren Tuncay Özilhan’ın şirketinde yaşanıyor.

Biz şimdi hangi Tuncay Özilhan’a inanacağız?

TÜSİAD’ın kürsüsünde yüksek perdeden ‘’hak ve özgürlükler dersi’’ veren Özilhan’a mı yoksa zam istediği için 250 kişiyi polis zoruyla binadan çıkarttıran ve kovan Özilhan’a mı?



ÇOK NET DEĞİL Mİ?

Kendi adıma söyleyeyim; benim için 2. örnek geçerlidir! TÜSİAD’çı Tuncay Özilhan, 400 milyon TL kazandığı şirketini var eden işçilere saat başı 4 TL zammı çok görmüş, ‘’HAK’’kını isteyen işçileri kovdurarak, kürsüde söylediği sözlere kendisinin bile inanmadığını göstermiştir.

Ancak biz yine de Tuncay Özilhan’a bir şans verelim ve şu çağrıyı yapalım:

TÜSİAD kürsüsüne çıkıp YİK Başkanı olarak konuşurken, söylediklerinizin ciddiye alınmasını istiyorsanız; kovdurduğunuz işçileri geri alın ve onlardan özür dileyin. İstedikleri zammı yapın… Sendikayı da ‘’hak ve özgürlük mücadelesi’’nin temsilcisi olarak kabul edin.

Eğer bunları yapmayacaksanız, ‘’demokrasi, hak ve özgürlük’’ kavramlarını bir daha ağzınıza almayın!

Millet İttifakı ‘demokrasi’ istiyor ama...


Millet İttifakı’nı oluşturan ve oluşturacak olan partilerin genel başkanları cumartesi günü Çankaya Belediyesi’nin Ahlatlıbel Tesisleri’nde bir araya gelecek. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, “yuvarlak masa’’da oturarak, parlamenter sisteme ve demokrasiye geçişi konuşacak.

Ancak 6 partinin genel başkanının da ‘’unuttuğu’’ bir kavram var: Parti içi demokrasinin olmazsa olmaz koşulu üyeye dayalı ön seçim

Hiçbir partinin mutabakat metninde bu kavram yok. Milletvekilleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve parti yöneticilerinin ÜYELER TARAFINDAN seçilmesini hiç kimse dert etmiyor!

NE FARK VAR?

Bir milletvekilini Millet İttifakı iktidarında da GENEL BAŞKANLAR atayacaksa, o milletvekili “Güçlü Parlamento’’yu nasıl oluşturacak? Siyasi geleceği genel başkanının iki dudağı arasında olan bir siyasetçi, nasıl konuşacak?

Hiçbir genel başkanın ÜYELERİN SEÇTİĞİ MİLLETVEKİLİ formülüne sıcak bakmadığı ortada. ABD’deki partiler, başkan adaylarını bile parti üyelerine belirletirken, Türkiye’deki siyasi partiler bu demokratik uygulamadan ısrarla kaçıyor. Bu yüzden, söylediklerinin inandırıcılığı da olmuyor.

HALK FARKINDA…

Bir başka sorun da şu:

Cumartesi günü masaya yatırılacak olan mutakabat metinleri partilerin yetkili kurullarında konuşulmadan kabul ediliyor. Kurultay ya da kongre yapılarak onay alınması gibi demokratik teamüller işletilmiyor. Genel başkanlar sınırsız bir şekilde yetkilendiriliyor. Ve her şeye BAŞKANLAR karar veriyor. Tüm partiler AKP TİPİ BAŞKANLIK modeliyle yönetiliyor ama herkes başkanlığa karşıymış gibi davranıyor. Bunu da halkın görmediği sanılıyor.