Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Tehlikeyi görünce boyun eğen geçince dünyaya kafa tutan zihniyet...

Osmanlı’dan itibaren hemen tüm yenilikler çok büyük yenilgilerden (Cumhuriyet devrimleri hariç) sonra...

Ya da...

Kapıya dayanmış çok büyük tehlikeleri savuşturabilmek; Avrupalı devletlerin (1950’den sonra bir de ABD’nin) desteğini alabilmek amacıyla yapıldı...

Ne var ki...

Başlatılan bütün yenilikler veya önlem almak için hazırlanan programlar, her seferinde yarıda bırakıldı...



Sözün özü...

Tehlike kapıya dayandığında yenilik hareketleri başlatıldı...

Tehlike “geçer gibi” olunca yenilik hareketlerinden vazgeçildi...

Yani...

Yumurta kapıya gelince başlayan yenileşme hareketleri, tehlike geçer gibi olunca rafa kaldırıldı...



Örnek mi?..

Tanzimat Fermanı...

Islahat Hattı Hümayunu...

Meşrutiyetin ilanı...

1961 Anayasası...

İmzalanan bütün IMF Anlaşmaları...

İstanbul Sözleşmesi...

S 400’ler...

Rusya ile imzalanan İdlib mutabakatı...

Pandemi dönemi...



21. Yüzyılda Mehter Takımı’na kutsiyet atfeden…

“Ver mehteri” diyerek halkı iki adım ileri bir adım geri taşıyan bir zihniyetten başka ne beklersiniz ki?

EKONOMİYİ SAĞLIĞIN ÖNÜNE KOYDUK...


Pandemi süreci ne zaman başladı?..

2020 Mart ayı başlarında...

Turizm sezonunun açılışına 45 gün kala yani...



İşsizlikte rekor üstüne rekor kırıyorduk ama...

Kimin umurundaydı...

Asıl tehlike...

Gelmek yerine sürekli çıkış yapan küresel sermayeye acil ihtiyaç vardı...

Bunun tek yolu kalmıştı: Turizm gelirleri...



Tüm dünyaya gösteriş olsun, turist akımı kesilmesin diye “Koronavirüsüyle en sıkı mücadele eden ülkelerden biri gibi görünmek” aşkıyla, Sağlık Bakanımız’dan “hayali” bir kahraman yaratıldı...

Tehlike geçer gibi olunca...

Sağlık Bakanı’nın kahraman olduğu unutuldu...



Son günlerde...

Mütevazı ve yoksul bir doktorun, nasıl olup da 18 yılda dünyanın en zengin hastane patronu olduğu tartışılıyor...



Buna bir de ekonomi de nefessiz kalışını ekleyin...

Her türlü tedbirden vazgeçtik...

Pandemi sürecinde en yoğun vaka ve ölüm oranına sahip ülkelerden turist gelsin diye kapılarımızı açtık...

Sonuç:

Günlük vaka sayısı, iyileşen hasta sayısını geçti...

HİÇBİR KATKILARI OLMADI...


Türk hükümetlerinin ya da Türk politikacılarının veya Türk halkının; insanlığın uygarlaşmasına katkısı oldu mu?..

Bundan sonra olacak mı?..



Kendi cevabımı vereyim...

Hiçbir katkıları olmadı...

Bundan sonra da (Kısa vadede) olacağa benzemiyor...



Orta gelir tuzağını bir türlü aşamayan...

Rezerv para bulamazsa ekonomisini büyütemeyen...

Yarı demokrat yarı otoriter bir rejimle hemen her alanda patinaj çeken bir ülke:

Hükümetlerinin, politikacılarının ve halkının; insanlığın uygarlaşmasına katkısı olabilir mi?..

DEMOKRATİK SABIR


Canlarım benim…

21. yüzyılın birinci çeyreği bitiyor...

Demokrasimizi
geliştiremedik...

Yarı demokratik yarı otoriter bir rejimde; ekonomimizi büyütmek için patinaj çekiyoruz...

İnsani gelişmişliğimizi ise Osmanlı dönemine çekmek için de çabalıyoruz...



Yazık oluyor halkımıza...

Çok yazık oluyor ama...

Elimizden hiçbir şey gelmiyor...

Demokratik sabrımıza sığınıp bekliyoruz...

GERİLEYİŞ SÜRECİ


Yaklaşık yüz seneyi Osmanlı, yüz yılı da Cumhuriyet döneminde olmak üzere hep kedinin kuyruğunu kovalaması gibi yenilikleri kovaladık durduk...

Ancak...

Ne kedi kuyruğunu yakalayabildi...

Ne de ilerleyebildik...

Son 7 yıldır ise...

18. yüzyılın ikinci yarısındaki gerileyiş sürecine döndük.



Bilhassa Cumhuriyet döneminde, ekonomide bir şeyler başarır gibi göründük...

Ekonomik güç olarak orta sıralarda yer aldık ama...

İnsani gelişmişlik açısından dünyanın en yoksul ülkelerinin insanları ile aynı seviyede gelişebildik...


SİZ ÖZLEMEDİNİZ Mİ?..


Bir röportaj sırasında Demirel’e gazeteci soruyor:

“İsmet İnönü ile aranızda bir sıkıntı mı var?”

Demirel’in cevabı:

“O arkasına koskoca Kurtuluş Savaşı’nı almış bir kahraman. Ben kimim ki onunla bir sıkıntım olabilsin?”



Demirel’in ilk başbakanlık dönemi, Anıtkabir ziyaret ediliyor.

Demirel protokol gereği önde yürüyor. Bu durumdan rahatsız.

Adımlarını yavaşlatarak İsmet Paşa’nın yanına gelmesini bekliyor.

Bunu fark eden Paşa hızlıca Demirel’e yanaşıyor ve

“Yürü, yürü rahat ol, sen başbakansın. Protokol kimsenin değerini düşürmez” diyor.

Siyaset ve zarafet iç içe geçmiş.

Ne güzel bir görüntü.

Nezaket, tavır, birleştiricilik, hoşgörü...



Az önce okuduklarınız Prof. İlber Ortaylı’dan alıntı...

“Eski liderleri özlüyorum” dediğim için beni eleştiren dostlara bu diyalogları hatırlatıp soruyorum:

“Siz özlemediniz mi?..”