Korkusuz
Ümit Zileli

“Tayyip Bey bundan sonra daha açık oynayacak!”

Türkiye, karanlığın en boğucu yerinde debelenir hale geldi...

Din istismarının artık açıkça, Anayasa ve Cumhuriyet yasaları hiçe sayılarak yapıldığı bir dönemden geçiyoruz... Adım adım Gerici bir “Yeni Türkiye” inşa etme çalışmaları artık fütursuzca sürdürülüyor...

Hukuk sisteminin, bu Yeni Türkiye hedefinin bir parçası olarak hizmet vermesi için son olarak “Çoklu Baro” sistemi de Meclis’ten geçirildi... İktidar, yüksek oranda kan kaybını önleyebilmek için, zaten 1991 yılından bu yana bir bölümü ibadete açık olan Ayasofya’yı yine yargıyı kullanarak camiye çevirdi...

Şu sıralarda ise kadına şiddeti önlemeye yönelik “İstanbul Sözleşmesi” tarikatların desteğindeki iktidarın hedefinde! Tam bu tartışmalar alevlenmişken, bir yürek yakan haber Muğla’nın Ula İlçesi’nden geldi; 5 gündür kayıp olan 27  yaşındaki Pınar Gültekin’in eski erkek arkadaşı tarafından vahşice boğularak öldürüldüğü ve bedeninin ormana atıldığı ortaya çıktı...

Erkek sıfatındaki yaratıklar tarafından öldürülen kadın sayısı, insanı dehşete düşürecek denli artmış vaziyette; yalnızca geçen yıl öldürülen 474 kadının 134’ünün kocaları, 25’inin eski eşleri ve 51’inin de birlikte oldukları erkek tarafından katledildiklerini biliyor muydunuz?!. İşte kadına şiddetin önlenmesiyle ilgili Avrupa Konseyi Sözleşmesi bu nedenlerle 2011 Nisan ayında kabul edilmiş, 2014 yılında da yürürlüğe girmişti...

O tarihten bugüne gerici, yobaz çevreler İstanbul Sözleşmesi’ne sürekli olarak kin kustu ve iptali için elinden geleni yaptı. İktidar şimdi bu sözleşmeyi ortadan kaldırmak için uğraşıyor. Neden peki? Çünkü bu sözleşme iktidar partisinin kadına yaklaşımı ile taban tabana zıt da onun için!

-Çünkü kadın denince “Cennet anaların ayaklarının altındadır” soyut sloganından başka kadının özgürlüğü ve bağımsızlığına dair her şey bu iktidarın kabusudur da onun için!..

Aksaçlılar sesleniyor!


Tam 101 kişi...

Farklı kesimlerden, farklı geçmişlerden, farklı siyasetlerden gelen içlerinde el bile sıkışmayacak, aynı masaya oturmayacak kişilerinde bulunduğu Liberalinden solcusuna, muhafazakarından cumhuriyetçisine, Atatürkçüsüne 101 siyasetçi, sanatçı, bilim insanı, gazeteci, yazar, ekonomist aynı bildiri altına imza attılar...

Okurken, gerçeklerin ne denli keskin bir tehdidi yansıttığını apaçık görüyor, buz kesiyorsunuz!  Kendilerine “Aksaçlılar” diyen bu deneyimli isimlerin birleştiği ortak nokta ise şu:

-Ülkemiz bugüne kadar böyle bir karanlık yaşamamıştı!

Anayasanın fiilen askıya alındığını, yargının, kolluk güçlerinin tamamen Saray’ın emri altında olduğunu, Cumhuriyetin teminatı olan bütün kurumların tek tek işlemez hale geldiğini haykıran Aksaçlılar şu büyük tehdide dikkat çekiyor:

-Cephelere bölünüyoruz. Aramıza nifak sokuluyor ki, dindarı laiki, sünnisi alevisi, sağcısı solcusu, Türkü Kürdü, genci yaşlısı bu gidişata “dur” desin!

Bu “bilge” haykırış, gençlere de şu uyarıyı yapıyor:

-Size dayatılan bölünmeleri, düşmanlıkları, sahte cepheleri aşın, birlik olun, sesinizi yükseltin. Özgürlüklerimize, aşımıza ekmeğimize, yaşam tarzlarımıza sahip çıkma, haklarımızı talep etme zamanıdır...

Bu bildiri çok ama çok önemli; karanlığın koyuluğu yukarıda söz ettiğim gibi, asla bir araya gelmeyeceği düşünülen kanaat önderlerini dahi yan yana imza atma konumuna getirmişse durum çok vahim demektir:

-Türkiye çok büyük bir tehdit altında, tehlike içindedir demektir!

“Erdoğan gemileri yaktı mı?!”


Bakın, muhafazakar kesimin önemli isimlerinden, yıllardır iktidarı eleştiren Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren dünkü yazısında ne diyordu:

-Erdoğan’a yakınlığı bulunan çevrelerde “Tayyip Bey, bundan sonra siyasi hayatında yapmayı hedeflediği şeyleri birer birer yapacak” kulis bilgisi devreye sokuldu!

Ne demek istiyordu Taşgetiren; onu da şu sözcüklerle açıkladı:

-Hani, ‘Daha açık oynayacak” türünden bir iddia idi bu!..

Benim anladığım ise neredeyse 25 yıl önce söylediği “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” sözlerinin artık hayat geçirilme aşamasına gelmiş olmasıdır...

Kulis bilgilerini yazılarına niçin yansıtmadığını da şu dikkat çekici yorumla anlatıyordu Taşgetiren:

-Bir, kulis ‘Erdoğan gemileri yaktı’ izlenimi vereceği için, ve iki, ben gemileri yakmaya zemin hazırlayacak şartların oluştuğuna dair bir izlenimi henüz iktidar cenahından almadığım için...
Bir de bu tür işler, bünyesinde biraz ‘siyasetin son merhalesinin yaşandığı’ izlenimini vereceği için... ‘Erdoğan böyle bir psikoloji mi yaşıyor?’ sorusuna cevap veremiyordum!


Gerçekten çok ilginç, iddialı soru ve yanıtlarla bezeli bir yazı. Akla hemen yüzyılların o ünlü özdeyişini getiriyor, ister istemez:

-Benden sonra tufan!..