Korkusuz
Can Ataklı

Taşımalı eğitimle köyler, tarikat ve cemaatlerin eline bırakıldı

BUNU YAZMAK GEREK

Taşımalı eğitimle köyler, tarikat ve cemaatlerin eline bırakıldı




Fotoğrafı görünce önce güldüm, sonra canım sıkıldı.

Çünkü küçücük bir köyde neredeyse duvarları birbirine değecek yakınlıkta üç cami birden yapmak acaba kimin aklıydı?

Bilenlere sorduğumda aldığım cevap da şaşırtıcıydı.

“Köylerde birbiriyle husumet içinde olan aileler ellerine biraz geçince hemen bir cami yaptırıp üste çıkmaya çalışır” dediler.

“Biri de okul yapsa olmaz mı?” diye sorduğumda ise alaycı biçimde “Okul yapınca işe yaramaz ki, cami olacak ki dindar olduğunu gösterip güçlü olasın” cevabını veriyorlar.

Fotoğrafı sizlerle paylaşmayı düşündüğümde aklıma birden bir ay kadar önce eğitimci Turgut Ünlü’nün gönderdiği “Taşımalı eğitim garabeti” başlıklı yazı geldi.

68 kuşağının önemli isimlerinden Turgut Ünlü, Atatürk’ten bu yana eğitim sistemini anlatan hayli kapsamlı bir değerlendirme yazısı yazmıştı.

Tamamını buraya sığdırmam mümkün değil.

Ancak camilerin çok olduğu okulların ise hiç olmadığı köylerle ilgili bölüm sanıyorum sizin de çok ilginizi çekecektir.

Çok çarpıcı rakamların olduğu bu bölümü sizlere sunuyorum;

Gazi M. Kemal Atatürk’ün genç yaşta ve zamansız ölümü, 2’inci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın çıkışı, savaşa girmediğimiz halde, savaşın olumsuzluklarından büyük etkileniş, özellikle köylümüzü sarsmaya başlamıştı.

Aydınlanma çabalarının getirdiği uyanış ne yazık ki, emperyalizme bağımlılık başlangıçlarından itibaren finans kapital ve tefeci bezirgan hacıağalarca, onların iktidarlarınca engellenmeye başlandı. Sonuçlar malum.

Ağır değil montaj sanayi anlayışı, köy ve köylülerin bilinçli ihmal edilişi, örgütlendirilmemeleri, tarıma desteklerle teknolojinin sokulmaması, ithalci, üretici değil, ihracatçı, tüketici bağımlı politikalar köylerden yoğun göçleri getirdi.

Şehirler köy-kent garabetine büründü. Köyler tefeci bezirganların sarmalına terkedildi. Köylerinde kalabilenler yine de son zamanlara kadar üretimlerini sürdürdüler.

Ancak, özellikle son 20 yıldır uygulan “dincileştirme” anlayışının politikaları, köyleri boşalttı. Yerini cami imam, vaizlerine, tarikat-cemaatlere terk etti.

Köy aydınlanmasının meşaleleri okulların büyük kısmı kapatıldı, büyükşehir yapılan illerin köyleri mahalle statüsüne çevrildi. Kapatılan okulların öğrencileri de “taşımalı eğitim” kapsamına alındı.

  • Türkiye’de 34 bin 434 olan köy sayısı; 12 Kasım 2012 tarihi itibari ile 30 büyükşehirdeki 16 bin 220 köy, mahalleye dönüştürülünce 18 bin 214’e düştü. (1053 beldede mahalleye dönüştürülmüştü)

  • 2002 yılında 25 bin 87 köy okulumuz vardı. Günümüzde bu okulların 20 bin 243’ü kapatıldı. Öğrenci sayısı da 3 milyon 275 bin 458’den 622 bin 795’e düştü.

  • “Öğrenci sayısının azlığı” nedeniyle okulları kapatılan bu köylerimizde şu an; 49 bin 813 cami, 60 bin 808 imam ve 12 bin 28 müezzin bulunmaktadır.

  • Okulları kapatılan köylerdeki çocukların ağırlıklı olduğu TAŞIMALI EĞİTİM ile 1 milyon 152 bin öğrenci köylerinden 973 ilçeye taşınmakta, taşıma ve yemek giderleri olarak da devlet TAŞIMALI EĞİTİME her yıl milyarlarca lira ödeme yapmaktadır. (Geçen yıl 12.5 milyar TL)


SONUÇ:

  • En iyi okul, öğrenciye en yakın okuldur. Bu yok edilmiştir.

  • Okul ve öğretmenin çıkarıldığı köyler, karanlığa, tarikat ve cemaatlere terk edilmiştir.

  • Köylerin daha da terk edilmesine neden olunmuştur.

  • Tarımın, üretimin azalmasına, tarım topraklarının elden çıkarılmasına yol açmıştır.

  • Halkın büyük sıkıntılara katlanarak ödediği vergiler, plansızca taşımalı eğitime harcanır olmuştur.

  • Taşıma ve yemek ihalelerinin hep aynı kişilere, siyasi nedenlerle ilçe milli eğitim müdürlüklerince verilir olması  çokça söylenir olmuştur.

  • “Cumhuriyetin Kaleleri” olarak görülen okullar çürümeye terk edilmiş, büyük zararlar oluşmuştur.


ÇÖZÜM

  • “Mevcut iktidar bu uygulamadan hemen vazgeçmelidir” dersek boşuna söylemiş olur isek; o zaman önümüzdeki seçimlerde iktidara geleceklere sözümüz,


Taşımalı eğitim uygulamasından hemen vazgeçiniz

Zorunlu 8 yıllık ilköğretim uygulaması olacak şekilde okul ve öğretmen planlamasını yapıp, çabuk yaşama geçiriniz.

Türkiye’nin tarıma, bilimsel tarımsal üretime geçme zorunluluğunun mutlak olacağı önümüzdeki süreçte, köy okullarımızla yeniden buluşalım.

Bİ SORALIM BAKALIM

Soylu bu yeni örgütle ilgili ayrıntıları ne zaman açıklayacak


Sokaklarda bombaların patlamasını hayli zamandır unutmuştuk.

Ama geçen hafta üst üste iki ayrı patlama hepimizi sarstı.

“Yine o günlere mi dönülecek?” korkusu elbette birçok vatandaşın zihnini kurcalamaya başladı.

Patlamalardan biri Bursa’da yaşandı, diğeri İstanbul’da.

Her ikisin de failleri ben bu yazıyı yazdığım saate kadar yakalanmamıştı.

Ancak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bombacıların kim olduklarını bildiklerini söyledi.

İki de örgüt adı açıkladı.

İkisinin adını da daha önce hiç duymamıştık.

“Kim oldukları bilinen!” bu teröristlerle ilgili Soylu’ya bazı sorularım var.

Örneğin bakanın adını verdiği örgütlerden şu ana kadar yakalanan biri var mı?

Eğer hala yoksa örgütün adını anında bilen polis bunlardan birini neden yakalamadı?

Bu örgüt ne zamandan beri biliniyor?

Bugüne kadar hangi eylemleri yaptılar?

Kurucusu kim elemanları kimlerden oluşuyor ve sayısal gücü nedir?

Silah ve bomba yapımı için malzemeleri nasıl buluyorlar?

Her olayda çalışan mobese kameraları bu olaylarda neden etkili olamadı?

Zor sorular olmasa gerek, tabii cevap verirler mi onu bilemem...

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Yeni parti SİHA gitmeyince; Zelenski, Bayraktar’ı kötüledi


Pazar akşamı Erdoğan, Zelenski ile bir telefon konuşması yaptı.

Resmi açıklamada “İki lider son durumu değerlendirdi” gibi ifadeler kullanıldı.

Zelenski Türkiye’den “ekstra bir yardım istedi mi?” veya “Bayraktar SİHA’larının durumunu sordu mu?” bilmiyoruz.

Ama muhtemelen sormuştur.

Çünkü Zelenski, Erdoğan ile görüşmeden çok kısa bir süre önce savaşta kullandıkları Bayraktar TB-2 SİHA’larının işe yaramadığını açıklamıştı.

Zelenski “Tüm saygımla, Türk Bayraktar insansız hava araçlarının savaşa hiçbir etkisi olmadığını ve reklamı yapılan gibi olmadığını söylemek isterim” demişti. Peki hakkında şarkı bile bestelenen Bayraktar bir anda neden kötü oldu acaba?

Dış ilişkiler uzmanı bir arkadaşım “Ukrayna savaş nedeniyle daha önce sipariş ettiği Bayraktar’ları alamıyor. Bunun için de Erdoğan iktidarını suçluyor. SİHA’ların gelmeyeceğini anlayınca hırsını işin sorumlusu olduğunu düşündüğü damadın ticari itibarına darbe vurarak çıkarmak istiyor” dedi.

Şimdi merakım Erdoğan’ın bu görüşmede SİHA’ları bir şekilde Zelenski’ye ulaştırma sözü verip vermediği yönünde.

Bİ SORALIM BAKALIM

Operasyonlar tamam da kafamızda soru kalmamalı


Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, günlerce Irak’ın kuzeyine yapılan Pençe Operasyonu’nu anlattı.

Saray medyası da operasyonu büyük puntolarla ve “terörün can çekiştiği” başlıkları ile verdi.

Şimdiki nesil için bu başlıklar belki önemli geliyordur ama neredeyse 50 yıldır gazetecilik yapan bizler gibi insanlar içinse bu laflar çok bayat ve anlamsız.

Çünkü son 40 yıl içinde hiç abartmıyorum en az 40 kere “Terör bitiyor, can çekişiyorlar, nereye kaçacaklarını bilmiyorlar, panik içindeler” başlıklarını kullanmışızdır.

Bu nedenle şimdiki operasyona ve sonrasında yapılan hamasi açıklamalara ister istemez bu gözle bakıyorum yine.

Elbette Silahlı Kuvvetler, ülke güvenliği için bu tür operasyonları yapacaktır.

Ancak bunun olması ve hepimizin bunu desteklemesi bir tarafa kamuoyunun bilmesi gereken bazı cevapların da olduğunu düşünüyorum.

Örneğin Pençe Operasyonu’nda resmi açıklamalara göre ne yazık ki 6 şehidimiz var.

Peki onca büyük bir güçle ve çoğu havadan yapılan bombalamalarla yapılan operasyonda nasıl oluyor da bu kadar çok şehit veriyoruz?

Bizlere gönderilen fotoğraf ve videolarda patlamalar, yangınlar, dumanlar var, ama nerelerin vurulduğu konusunda hiçbir fikrimiz olmuyor...

Bu operasyonlarda kaç terörist etkisiz hale getirildi?

Bu teröristlerin PKK içindeki önemi nedir?

40 yıldır bilinen PKK liderlerinden herhangi biri ya da en yakınlarındaki kişiler bu operasyondan zarar gördü mü?

Neden bu tür operasyonlarda hiç canlı yakalanıp yargılanan olmuyor?

Silahlı kuvvetler sadece öldürerek mi terörün biteceğini düşünüyor?

Sürekli olarak yüksek sayılar verilerek “etkisiz hale getirdik” cümlesi kamuoyu nu çok mu mutlu ediyor, ya da yetkililer böyle olduğunu mu varsayıyor?

Irak, “Toprak bütünlüğümüzü bozuyorsun” diyor; bu iki ülke arasında bir savaşa neden olabilir mi?