Korkusuz
Ümit Zileli

Tarihe altın harflerle geçen TBMM Başkanı!

Türkiye Büyük Millet Meclisi uzun süredir tatilde...

Koronavirüs nedeniyle tabii! İyi güzel de; üç günde 3.5 milyon kişinin gezdiği AVM’ler açılırken, yasaksız günlerde caddeler, parklar, sahiller adeta karnaval şenliğine bürünürken, mesela, virüsün merkezi İstanbul’da, Mısır Çarşısı’nda, Caddebostan’da, Şişli’de insanlar neredeyse omuz omuza yürürken, otoyollarda trafik adeta durma noktasında seyrederken TBMM’nin kapalı olması biraz tuhaf olmuyor mu?..

Muhalefet partileri de bunu sorgulayıp, şöyle bir soru attı ortaya:

-AVM’ler milyonlarca kişiyi ağırlarken, Meclis’in kapalı olması ayıp değil midir?!.

Öyle ya, 600 milletvekili, çalışanlar, sekreterya, korumalar filan toplasanız bin 500, 2 bin kişi!.. Üstelik her türlü korumanın kolaylıkla sağlanmasına bütçesi de elverişli Meclis’in kapalı olması “görüntü” olarak da şık durmuyor...

Biz böyle düşünürken, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ortaya çıktı ve hepimizin bi güzel ağzının payını verdi; Meclis’in niçin açık olmadığını da gayet veciz 4 sözcükten oluşan bir cümleyle açıklayıverdi:

-Gündemde acil bir şey yok!..

Aslında doğruluk payı çok yüksek bir açıklamaydı; Meclis, zaten uzun zamandır yalnızca AKP’li Cumhurbaşkanı’nın “acil” dediği gündemlerle toplandığı ve istediği yasayı çıkardığı için Şentop haklıydı!..

-Ancak, yine de yukarıdaki veciz açıklamasıyla Tarih Baba’nın “kara kaplı defterine” altın harflerle yazılmayı hak etti!..

Türkiyem, cennet vatanım!


Ayrıca, acil olan ne vardı Tanrı aşkına?..

Ekonomi deseniz, damat Hazine Bakanı Bey’in açıklamalarına göre uçuyordu; gerçi, tee 2019’da “Bu yıl 2.5 milyon kişi istihdam edilecek” diye söz vermiş, ancak bırakın istihdamı, bir yıl içinde milyonlarca kişi daha işinden gücünden olmuş, açlık sınırı 2 bin 500 liraya yaklaşıp asgari ücreti bile sollamış, yoksulluk sınırı ise 8 bin 500 liraya yaklaşmış, yüz binlerce işletme iflas bayrağını çekmiş, fabrikalar kapanmıştı ama olsun, o kadar kusur “kadı kızında” bile olurdu!..

Dolar, almış başını gitmiş, en büyük Türk büyüklerinin açıklamalarından öğrendiğimize göre, üç tane alçak banka, güzelim ülkemize tuzak kurmuş, dış güçlerin ve iç hainlerin yardımlarıyla bu yükseliş olmuştu... Ancak anlayamadığım şey; bu namussuz bankalardan biri Türkiye’de de bir bankanın sahibiydi ve o banka da Merkez Bankası ortakları arasındaydı! Üstelik, bu üç bankaya “ayar verildiği” gün Bakan Bey, telekonferans yoluyla bu bankaların da içinde olduğu finans çevrelerinden borç istiyordu... Neyse, en iyisini biz bilecek değildik ya, vardı mutlaka bir hikmeti!..

Türkiye istatistik Kurumu’nun son açıklamalarına göre enflasyon düşme eğilimine girmişti, işsiz sayımız da 500 küsur bin gerilemişti; sevindik tabii! Gerçi. bazı “ekonomist” kılıklı bozguncu, TÜİK verileriyle halkın çarşı pazar ekonomisi arasında neredeyse 20 puan gibi devasa farklılıklar olduğunu, işsiz sayında gerilemenin masal olduğunu, insanların iş aramaktan vazgeçtiğini söylüyordu ama olsun, biz büyüklerimizin söylediklerine bakmalıydık, değil mi ya...

Bunların TBMM ile ne alakası var!


Dış politika deseniz, şahane yürüyordu işte...

Gerçi Suriye’de, Irak’ta, Libya’da neler oluyor haberimiz yoktu; biz sıradan ahaliden söz ediyorum tabii, büyüklerimizden değil... Gazetelerde TV’lerde hiç bir haber olmayınca da her şey güllük gülistanlık gidiyordu doğal olarak!..

Tabii, arada bazı “kaçaklar” oluyordu; mesela Libya’da fırtınalar koptuğuna, Hafter’in kendisini “Başkan” ilan ettiğine dair haberler geliyordu... Yanlış anlaşılmasın, sayın medyamızdan değil yabancı medyadan!

Bizdeki yandaş arkadaşların yayın organlarında ise “Hafter’in çok zor durumda olduğu” yolunda haberler çıkıyordu... Bizim Dışişleri de “Elçiliğimiz hedef alınırsa Hafter güçlerini meşru hedef ilan ederiz” açıklaması yapıyordu. Biz yarım akıllılar da “Hafter nasıl oluyor da hem çok zor durumda olup, aynı zamanda ülkemizi tehdit ediyor” diye düşünüyorduk!..

Bazı kendini bilmezler “Rusya ile papaz olmanın” eşiğinde olduğumuzu, Suriye’de rotayı tekrar ABD’ye çevirdiğimizi, Asrın Liderimizin Başkan Trump’a mektup yazıp “Aman yaptırım uygulamayın” dediğini filan anlatıyorlardı ama yandaş medyada bu konularla ilgili en ufak bir satır dahi çıkmadığı için inanılması zordu yani!

-Ayrıca şu yukarıda yazdıklarımın TBMM ile ilgisi, alakası neydi acaba?

Zaten bunları Saray, gayet güzel idare etmiyor muydu yani? Bir taraftan berber ve kuaförlerin çalışma saatlerine, yaşlı yurttaşların izinle sokağa çıkışına dek her ayrıntıyı düşünen, diğer tarafta dünya meselelerine son derece vakıf, bir kararname ile bir talimatla her şeyi bir çırpıda halledecek bir partili Cumhurbaşkanı yok muydu Beştepe’de...

Ne olacaktı TBMM açık olacaktı da; her kafadan bir ses çıkacak, dünyadan bihaber muhalefet her şeye engel olacak, kanunlar gecikecek, kavga, gerginlik falan olacaktı...

-Bakın, ne güzel kavgasız gürültüsüz, bir çatlak, gecikme olmadan yürüyor işte işler!

Hem, yakında CHP’nin “çanına ot tıkamak” için, İş Bankası hisselerine çöreklenmek için acil çağrı gelecek...

-O zaman TBMM’nin açık halini de göreceksiniz!..