Korkusuz
Can Ataklı

Tam “Kaz Dağları artık kurtuldu” diye sevinirken yeni darbe geldi

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Tam “Kaz Dağları artık kurtuldu” diye sevinirken yeni darbe geldi


Kaz Dağları’nda altın olduğu söylendi.

Güzel haber tabii, altını kendi ülkemizden çıkarırsak harika...

Ama öyle olmuyor bizde işler biliyorsunuz.

Türk madenciler altın çıkarmayı bilmedikleri için ya da öyle sanıldığından yabancılar üşüşüyor hemen.

Daha önce Almanlar gelmişti, Bergama’da maden ocağı kurmuşlardı.

Sonra Kaz Dağları da arama alanı içine girdi.

Altın bulmak iyi de bunu çıkarmak için yapılanlar bazen kötü sonuçlar veriyor.

Kaz Dağları’nda altın araması için ruhsat verilen bir Kanadalı şirket tam 350 bin ağaç kesti.

Çünkü altının aranacağı yerin üstü ormanlık alan.

Bunun tepkisi de çok büyük oldu.



Her ne kadar jandarma gaz ve su sıkarak Kaz Dağları’ndaki doğa katliamını önlemeye çalışanları bezdirmeye çalışsa da binlerce insan gece gündüz demeden direndi.

Bir süre önce Kanadalı Alamos Gold şirketinin ruhsatının yenilenmediği öğrenildi.

Bu elbette çevreciler arasında büyük sevinç yarattı.

Doğa katliamı 350 bin ağaç kesildikten sonra durdurulmuştu hiç olmazsa.

Sıra katledilen alanın yeniden ağaçlandırılmasına gelmişti.

Akıllara profesör doktor Doğan Kantarcı geldi.

Şimdi 82 yaşında olan Kantarcı, 1994 yılında korkunç bir yangında yok olan Gelibolu’yu yeniden yeşillendirmişti.

Doğan Kantarcı, “Çağırsalar giderim, hiçbir karşılık da istemem, bu bir vatan görevi” demiş bir gazeteye.

“Hangisi?” derseniz Hürriyet...

Peki kim çağıracak?

Tarım ve Orman Bakanlığı.

Bakanlık şu ana kadar Kantarcı’yı davet etmemiş ama altın madeni ruhsatı yenilenmediği için bölgenin tekrar ağaçlandırılacağını açıklamış.

Tabii 350 bin ağacın kesilmesinden sonra çoraklaşan bir arazinin yeniden orman haline getirilmesi çok zor.

Zaten Doğan Kantarcı da “Çok zor ama olanaksız değil. Gelibolu’da öğrencilerimin de katkısıyla 4 bin hektarlık arazide yıllarca çalıştık ve başarılı olduk” demiş.

Altın aramak için yapılan katliamdan sonra bölgeyi yeniden ağaçlandırmak için yapılan çalışmalar tam büyük bir sevinç yaratmışken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan gelen haber herkesi şoke etti.

Çünkü bu bakanlık, Tarım Bakanlığı’nın aksine Kanadalı Alamos Gold şirketinin ruhsat sürecinin devam ettiğini açıkladı.

Bu şirket halkın büyük direnişi karşısında pes edip gitmişti.

Öyle sanılıyordu demek ki.

Gitmemiş ve ruhsat yenilenmesi için başvurmuş.

Galiba “AKP iktidarı başta olduğu sürece geç de olsa biz ruhsatı alır işimize bakarız” diye düşünmüşler.

Haksız da değiller, bugüne kadar hep böyle olmadı mı?

İnsanlar direndiler, gerçeği haykırdılar ama iktidar, para geleceğini bildiği işlere ne kanun ne doğa ne vicdan dinlemeden hep yol verdi.

Gerçi Kaz Dağları için mücadele edenler de hiç pes etmedi.

Bu kez sert kayaya çarptılar gibi geliyor bana.

BUNU YAZMAK GEREK

Devlet “Hakkını helal et” demez, gereğini yapar


Önce “hakkını helal etmek” ne demek onu yazayım.

Şu demek; “Üzerinde hiçbir hak iddia etmeksizin hakkını, emeğini bağışlamak...”

Bu genellikle dini bir ritüel olarak kullanılır.

Örneğin cenazelerde kişi toprağa verilmeden önce kılınan cenaze namazında imam, “Hakkınızı helal ediyor musunuz?” diye sorar cemaate ve “Helal olsun” cevabını alır.

Bu üç kere tekrarlanır.

Bunları niye yazdım?

Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde CHP İlçe Başkanı Turgut İncel’in ve yakınlarının evleri gece yarısı ‘ihbar var’ denilerek özel harekat timleri tarafından basılmıştı.

Saatlerce evde kalan polisler didik didik arama yapmışlardı.

Arama izni yoktu.

Mahkemeden bir karar alınmamıştı.

Biri ihbar etmişti, polis de terörist yakalama amacıyla eve girmişti.

Bu süre içinde ev ahalisi yerde yatırılmıştı.

Turgut İncel, CHP İlçe Başkanı olduğunu söylemesine rağmen polisler aldırmamıştı bile.

Ardından ihbarın yanlış olduğu anlaşıldı.

Polisler sanki hiçbir şey olmamış gibi çekip gittiler.

Bakın sonra ne olmuş?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP İlçe Başkanı Turgut İncel’i telefonla aramış.

İncel’in ifadesine göre; Süleyman Soylu üzüntülerini dile getirmiş, ‘Hakkınızı helal edin’ demiş, tahkikat başlatılacağını ve takipçisi olacağını söylemiş.

Bu güzel bir davranış...

Aslında buna pek alışkın da değiliz.

İlle eleştirmek için yazmıyorum, Soylu’nun “Hakkınızı helal edin” demesini bir devlet adamına yakıştıramıyorum. Çünkü devlet adamı her durumda gereğini yapmak zorundadır.

Sanıyorum Soylu, bu haksız eylemden çok rahatsız olmuş bu nedenle belki de daha samimi yaklaşmak istemiş.

Yine de diyorum ki pek alışık olmadığımız bu arama, dilerim yumuşama siyasetinin de başlangıcı olur.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Fezleke 170 sayfa, ekleri 1000 sayfa, hangi milletvekili bunları okuyup da karar verecek?


Bir okurumun uyarısı üzerine dikkatimi çekti ve baktım.

HDP Milletvekili Garo Paylan bir televizyon programında Ümit Zileli ile konuşurken kendisi hakkında Meclis’e gönderilen fezlekenin 170 sayfadan oluştuğunu söylemiş.

Paylan bunun 1000 sayfalık da eki olduğunu sözlerine eklemiş.

40’ın üzerinde milletvekili için hazırlanan fezlekelerin Meclis’e gönderildiğini öğrendik.

Bunların çoğunluğu HDP’li milletvekilleri için.

Hepsi Garo Paylan’ın fezlekesinde olduğu gibi 150 sayfanın üzerinde mi bilmiyorum elbette.

Ama anlaşılan fezlekeler çok ayrıntılı biçimde yazıldığı gibi, kanıt niteliğindeki diğer belgeler de gönderiliyor.

Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması için bu fezlekeler önce Meclis Komisyonu’nda ele alınıyor.

Buradan çıkan karar Meclis’te oylanıyor ve bir kişinin milletvekilli dokunulmazlığı kaldırılıyor.

Diyelim ki milletvekilleri konu Genel Kurul’a geldiği için komisyondaki üyelere güvenip oy kullanıyorlar.

Ama fezlekeleri inceleyecek komisyonda aşağı yukarı 20 milletvekili var.

Bu milletvekillerinin, dokunulmazlığının kaldırılması istenen her vekil için hazırlanan bu kadar kapsamlı fezlekeleri okuması, değerlendirmesi ve vicdanen de bir sonuca varması mümkün olur mu?

Elbette hiçbir milletvekili bu fezlekeleri okumayacak, incelemeyecek.

Dokunulmazlıkların kaldırılması için tepeden gelen emre göre oy kullanılacak.

YENİ ÖĞRENDİM

AKP artık yüzde 30 bandında


İktidar partisi sürekli oy kaybediyor.

Uzunca süredir bu kan kaybını görüyordum. Pek çok kere AKP’nin oylarının artık yüzde 40’ın altında olduğunu, erimenin süreceğini ve daha da aşağı ineceğini söylüyordum.

Tabii bunu söylerken elimde bir veri yoktu ve sokaktaki vatandaşı izleyerek bu sonuca vardığımı da ısrarla belirtiyordum.

Artık anketlerden de bu sonuç gelmeye başladı.

MetroPOLL’ün şubat anketinde kararsızlar dağıtılmadan oranlar şöyle;

AKP: 31

CHP: 17.4

İYİ Parti: 9.5

HDP: 8.9

MHP: 7.2

DEVA: 1.5

SP: 1.1

Ankette Muharrem İnce’nin kuracağı partinin de yüzde 0.9 oy alacağı öngörülüyor.

Kararsızlar dağıtılınca biliyorsunuz oranlar yükseliyor.

Hatta AKP, yüksek kararsız oranı nedeniyle hep yüzde 40’ın üzerinde gösteriliyordu.

MetroPOLL bu kez karasız olanlara “Son kararınız AKP olabilir mi?” diye sormuş.

Çok yüksek oranda  “AKP’ye asla oy vermeyeceği” cevabı alınmış.

AKP’nin çöküşü hızlanıyor. İktidar, devletin tüm çarklarını elinde tuttuğu için bu durum yanında çok ciddi tehlikeleri de getiriyor, dikkatli olmak gerek.

OKURDAN MESAJ

Hani “Bilgi Edinme Kanunu” vardı?


Sürekli okurlarımdan biri “Bilgi Edinme Kanunu” uyarınca Kırıkkale Valiliği’ne başvurmuş.

Ama hiçbir cevap alamamış.

Önce bu okurumun kaleminden yaptığını okuyalım;

“Artvin ilinden Antalya istikametine giden Resul Özdemir yönetimindeki 08 DD 900 plakalı Kâmil Koç firmasına ait yolcu otobüsü, 13 Şubat 2021 tarihinde sabah saat 04.30 civarı il sınırlarınız içerisinde durdurulmuş olup yapılan HES kodu kontrollerinde, yolculardan 2’sinin korona şüphelisi olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Daha sonra 31 yolcu karantinaya alınmıştır.

Vatandaşlık bilgi edinme hakkımı kullanarak karantinaya alınan 31 yolcunun durumunu sormak istemiştim. Karantina süresi bitti mi? Herhangi bir bulaş söz konusu mu? Tekrar test yapıldı mı? Sonuçlar ne çıktı?”

Henüz bir cevap verilmemiş.

Neden?

Oysa cevap çok kolay... Çünkü iki olasılık var.

Bir; Şüpheli yolcularda koronaya rastlanmadığı için 31 yolcu üzerindeki karantina kaldırılmıştır.

İki; Şüpheli yolcularda korona çıkmıştır. Diğer 31 yolcu 14 günlük karantinaya tabi tutulmuştur. Bu süreçte korana şu kadar kişiye bulaşmıştır/kimseye bulaşmamıştır.”

Bu kadar basit...

Ama AKP ile devlet yapısında oluşan kibir öylesine büyük ki, bu tür sorulara cevap vermeye tenezzül bile etmiyorlar.

Yasa mı?

Kimin umurunda.