Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

“Suçlu bizim cahilliğimizdir!”

Ey zavallı ve sefil insanlar...

Ey aklını kullanmayan aptal halklar...

Kötü durumlarında kalmak için direnen...

Kazançlarınızın götürülüşüne...

Tarlalarınızın yağmalanmasına...

Evlerinizin ve eşyalarınızın çalınmasına seyirci kalıyorsunuz, neden?..



Öyle bir yaşam sürüyorsunuz ki...

Hiçbir şeyin size ait olduğunu söyleyebilecek durumda değilsiniz...

Şimdi...



Mallarınıza...

Ailelerinize ve yaşamlarınıza yarım yamalak sahip olmak bile...

Büyük bir mutluluk gibi görünüyor...

Tüm bu zarar...

Tüm bu kötülük, bu yıkım...

Düşmanlardan gelmiyor size...

Tam tersine...

Öylesine yücelttiğiniz...

Uğrunda savaşa gidip cesaretle...

Kendinizi atmaktan çekinmediğiniz ölüm...

O kişiden geliyor hepinize...



Size böylesine hâkim olan kişinin de...

İki gözü...

İki eli ve bir bedeni var, sizin gibi...

Bunlar dışında, herhangi bir insandan daha fazla değil hiçbir şeyi...

Sizde olmayıp da onda bulunan tek şey:

Sizi ezmek için ona sağlamış olduğunuz iktidar gücü ve üstünlüğü...

Eğer siz vermediyseniz...

Nereden buldu sizi gözetlediği bu kadar gözü?..

Sizden almadıysa eğer...

Nasıl oluyor sizleri dövdüğü bu kadar çok eli?..



Kentlerinizi çiğnediği ayaklar değilse sizinkiler...

Sizin tarafınızdan verilmiş olmasa başınızın üstündeki o eller...

Nasıl olabilir iktidar?..



Anlaşmadıysa sizinle...

Üstünüze gitmeye nereden buldu cesareti?..

Kendinize ihanet etmeseniz...

Olmasanız sizi öldüren bu katilin yardakçısı...

Nasıl kabul ettirebilir size esareti?..



Ve...

Sizi yağmalayan bu hırsıza etmeseniz yataklık...

Kendi başına nasıl oluşabilir o bataklık?..



Kendinize versin diye zarar...

Hırsızlıklarına eşya sağlamak için...

Evlerinizi döşeyip kızlarınızı da şehvet tutkusunu tatmin etsin diye onun...

Tohumlarını ekiyorsunuz meyvelerinizin...



Çocuklarınızı...

Yapabileceği en iyi şey olan savaşlarına ve katliama götürsün diye...

Tutkularının uşakları ve intikamlarının uygulayıcıları yapsın diye büyütüyorsunuz...



İncelikle ele alabilsin diye derin haz duygularını...

Ve yuvarlanabilsin diye pis ve rezil amaçlarıyla eğlencelerinin içinde...

Çalışıp bitkin düşüyorsunuz ölesiye...

Onun daha güçlü ve sert olması...

Dizginleri daha da sıkması için...

Kendinizi aşağılatıp zayıflatıyorsunuz böylece...



Hayvanların bile sezinleyemeyeceği ya da katlanamayacağı tüm bu kötülüklerden kurtulabilirsiniz oysa!..

Bunun için...

Çabalamanız gerekmez kurtulmaya...

Kurtulmak istemeniz yeterli olacaktır yalnızca...

Kulluk etmemeye karar verdiğiniz an...

Özgürsünüz demektir anlasanıza...



Onu itmenizi ya da dengesini bozmanızı söylemiyorum size...

Onu desteklemeyin, bu yeter sadece...

İşte o zaman onun...

Altından kaidesi çekilmiş bir gibi Apollon’un...

Tüm ağırlığıyla düşüp parçalandığını göreceksiniz, öylece...



Canlarım...

Bu söylev Etienne de La Boetie’nin, “Gönüllü kulluk üzerine” adlı kitabından alındı...

M.Ö. 6. yüzyıl sonlarında geçtiği rivayet olunan bir olayı anlatır...

Hitap edilen halk...

Pers İmparatoru Darius’un oğlu Kral Kserksese/Serhas’ın Yunanlılara karşı büyük bir savaş hazırlığında olduğu dönemde Spartalılar tarafından Kral’a gönderilen elçinin ağzından söyletilmiştir...



İşin özü canlarım...

Savaşlar hep vardı ve bugün de var...

Çünkü...

Gözü doymayan, muhteris ve cahil ve acımasız ve izansız egemenler ile...

O egemenlere biat eden zavallı, cahil, eğitimsiz halklar oldukça...

Savaşlar da hep olacak...



Ama...

Yakın gelecekte o egemenler de o egemenlerin iktidarları için canlarını verecek halklar da kalmayacak...

Enseyi karartmayın...

Yakın gelecekte her şey çok güzel olacak...

ALIŞMAK İÇİN...


Doktor genç ve güzel kızı uzun uzun muayene ettikten sonra:

“O kadar olağanüstü sağlıklısınız ki niçin muayeneye geldiğinizi anlayamıyorum...” dedi...

Genç kız yüzü hafif kızarak cevap verdi:

“Biliyorum Doktor Bey... Birkaç gün sonra evleneceğim de...

Şey, bir erkeği önünde soyunmaya alışayım diye geldim...”...

BULAŞIK MESELESİ...


Kocası çok ağır bir kaza geçiren kadın doktora heyecanla sordu:

“Lütfen bana bütün gerçeği ve hem de tüm çıplaklığıyla söyleyin doktor... Kocam ameliyattan çıktıktan sonra da bulaşık yıkayabilecek mi?...”

AYAĞIMA NE?..


Cici mi cici, haşarı mı haşarı ve güzel bir kız, yaptığından pişman olmuş bir yüz ve ses ifadesi ile

“Doktor Bey” dedi... “Sağ ayağım öyle fena ağrıyor ki...”

Doktor şefkatle ama gözlerinin içine bakarak sordu:

“Siz herhalde bir halt işlediniz...”

Genç kız bir an düşündü...

Sonra yüzü kızararak itiraz etti:

“Ama ondan sağ ayağıma ne ki?..”...

EM DE GÖLGEDE


Hüsmen hastalık hastasıydı...

Huysuzluğu da işte o kötü huyundan geliyordu...

Salgın hastalığa yakalandığı endişesiyle doktora gitti...

Hiç dinlemiyor sürekli konuşuyordu...

Doktor baktı ki termometre ağzında durmayacak, rektal ölçüm uyguladı...

Az sonra sonuç belli olmuştu...

39 derece...

Hüsmen haykırdı...

“Ne o be yaaa?... 39 aaa... Em de gölgede....”...