Korkusuz
Can Ataklı

Suç duyurularınızı geri çekin

ÖNERİ

Suç duyurularınızı geri çekin


Yaptığım bir YouTube sohbetinin iktidara yakın medya tarafından montajlanıp servis edilmesinden sonra koparılan fırtınanın ardından AKP teşkilatlarının 81 ilde ve ilçelerinde harekete geçip suç duyurusunda bulunduğunu öğrendiğimde ilk tepkim şu oldu;

“İyi güzel de suç ne?”

Anladığım kadarıyla beni İlker Başbuğ ile aynı yere koymuşlar.

İkimiz hakkında “Darbe iması, halkı tahrik etmek, kin ve nefret duygusu yaratmak” gibi bir suçlamada bulunuyorlar.

Aynı anda hakkında suç duyurusu bulunulan üçüncü kişi ise Fikri Sağlar.

Onun için de “Dini inançlara saygısızlık, ayırımcılık yapmak” diye özetlenebilecek bir suçlama var galiba.

Çok açık ve net söyleyeyim; Üçümüz hakkında yapılan suç duyurularının da gerçekten bir davaya dönüşeceğini sanmıyorum.

Bu ülkenin savcıları herhalde hukuku da biliyordur ama bunun yanı sıra akıl ve izan sahibidir.

Bir kitabın içinden çekilen bir cümlesine, bir konuşmanın kasıtlı biçimde montajlanmasına bakarak, türbanla ilgili samimi bir kanaatten öte hiçbir anlam taşımayan sözleri okuyarak “Bunlar suçtur, yasalarımızın şu, şu, şu maddeleri gereği cezalandırılmaları gerek” demezler.

Belki diyeceksiniz ki “Bu iktidar istediği herkesi istediği biçimde suçlar, olmayan bir suç icat eder, ne yapar ne eder yine de dava açar üstelik mahkum da eder.”

Bazı örneklere bakınca bunun doğru olduğunu görüyorum elbette.

Ama haydi beni saymayın, biri Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en tepe noktasına kadar gelmiş, diğeri bu ülkede çok uzun yıllar siyasetçilik ve bakanlık yapmış birine aynı biçimde davranışı göstereceklerini sanmıyorum.

Bana öyle geliyor ki 81 il ve bunların ilçelerinde yapılan/yapılacak suç duyuruları hukuka bağlı savcıların ezici bir çoğunluğu tarafından ifadelerimize bile başvurulmadan takipsizlik kararıyla geri çevrilecektir.

Muhtemelen birkaç yerde, iktidara bağlılığı hukuka bağlılığının önüne geçen savcı ifadelerimizi almak isteyebilir.

Bu nedenle AKP teşkilatına buradan seslenmek istiyorum.

Anladığım kadarıyla bir talimat geldi ve hepiniz harekete geçtiniz.

İlk anda belki parti etkinliği açısından güzel de bir hamle oldu.

Ama size önerim; gidin ve suç duyurularını geri çekin.

Çünkü bu suç duyuruları takipsizlikle biterse sonunda rezil olacaksınız.

Ayrıca deyin ki birkaç savcı dava açılması talebiyle iddianame hazırladı ve mahkemeye gönderdi.

Bana göre bunların da birçoğu mahkemeler tarafından geri çevrilecektir.

Bir, iki mahkeme iddianameyi kabul edip dava açsa bile ortada bir suç olmadığı için beklediğiniz mahkumiyet kararları da çıkmayacaktır.

İnanın bana, böyle bir şov yapmak isterken partinizin itibarını da yerle yeksan edeceksiniz.

Bu sadece bir öneridir.

Yanlış anlaşılmasın lütfen.

FIKRA GİBİ

Gece mahmurluğu ile mi açıklama yaptılar acaba?


Amerika’da yaşanan olaylar Ankara’da bomba etkisi yarattı.

Bunu bir bilgiye dayanarak yazmıyorum.

Ama gerek saraydan, gerekse AKP’den yapılan açıklamalara bakınca gizli bir panik ve telaş havasını görmemek mümkün değil.

Amerika’daki olaylar ister istemez Türkiye’de son zamanlarda konuşulanları biraz çağırıştırıyor.

Bunun sarayda bir etkisi olduğu kesin gibi.

Anladığım kadarıyla stresi üzerlerinden atmak için “En iyisi durumla dalga geçelim” demişler ve Amerika’ya “demokrasi/hukuk dersi” vermeye kalkışmışlar.

Dışişleri gece yarısı bir yazılı açıklama yapmış ki evlere şenlik.

“ABD başkalık seçimlerinin ardından yaşanan ve bugün kongre binasının göstericiler tarafından basılması teşebbüsüne kadar varan iç gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz” diye başlamış açıklama.

Anlamadım, acaba “neden endişe ediyor” bizim dışişleri?

Sonra devam ediyor; “ABD’deki tüm tarafları itidal ve sağduyuya davet ediyoruz. ABD’nin bu iç siyasi krizi olgunluk içinde aşacağına inanıyoruz.”

Son cümlede ise Amerika’da yaşayan vatandaşlarımız uyarılıyor ve gösteri olan bölgelerden uzak durmaya davet ediliyor.

Ama dalga geçip üste çıkmaya çalışırken ne olup bittiğinin farkına varamamışlar ki “taraflar arasında itidal, sağduyu temennisinde” bulunuyorlar.

Oysa ortada “taraflar” yok ki.

Trump taraftarlarını Kongre binasının önüne çağırmış, “Biden’in başkanlığının tescil edilmesini önleyin. İçeri bile girin” demiş. Göstericiler ellerinde sopa ve silahlarla binayı basınca da polis, ardından da askeri birlikler duruma müdahale etmiş.

Burada “taraflar” var mı da “sağduyu” göstersinler?

Fıkra gibi değil mi?

YENİ ÖĞRENDİM

Memleket Hareketi “gizli” doğa yürüyüşünde


Arkadaşlarımdan biri “Sana bir fotoğraf göndereceğim, Yalova’dan. Bir gizli toplantı” dedi.

Ben de “tamam” dedim “ne gizlisi?”

Birazdan fotoğraf geldi.

Açık havada, hatta dağlık bir yerde kalabalık bir grup yürüyor.

Kendi kendime “Eee, ne var bunda?” diye fotoğrafa dikkatli bakınca Muharrem İnce’yi gördüm.

Elmalık’ta, kuracağı partinin çekirdek ekibiyle açık havada toplantı yapmış.

Sonra da doğa yürüyüşüne çıkmışlar.

Hava da çok güzel tabii.

(Gerçekten son günlerdeki olağanüstü havalar da çok şaşırtıcı değil mi?)

Arkadaşımın “gizli toplantı” sözü tabii işin esprisi.

Muharrem İnce kadrosuyla önce kırda toplantı yapıp parti kuruluşu ile ilgili görüşler almış, yürüyüş de sonrasında “temiz hava moral verir” diyerek yapılmış.

Bakalım, parti kuruluşu resmen ne zaman olacak, bu yılın içinde bir seçim olursa buna yetişecek mi?



CANIMI SIKAN ŞEYLER

Türkiye’yi işte bu hale düşürdüler


Dışişleri bakanlığı tarafından yapılan anlamsız bildiriyi diğer yazımda okudunuz herhalde.

İşte bu açıklama Amerikan medyasında alay konusu oldu.

Hatta iş alayı da geçti Türkiye’yi yöneten iktidara hakarete kadar vardı.

Dışişleri ve Meclis Başkanı’nın bildirileri Amerika’nın en büyük televizyon kanallarından NBC’de okundu.

Sunucu “Bir açıklama var, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden” diye başlıyor ve şöyle devam ediyor;

“İroni, ironiye bakar mısınız, bu hükümet bilirsiniz ki bir.. tarafından yönetiliyor. İnsanların hapse atıldığı gazetecilerin ve göstericilerin hapse atıldığı. ‘Amerika’daki gelişmeleri endişeyle izliyoruz ve tarafları sükunete davet ediyoruz’ diye Twitter’da yazıyor. ‘Türkiye olarak demokrasi ve hukukun yanında durduk’ diyor. Bu başkan tarafından yönetilen bu Dışişleri Bakanı , …. kucaklayan, insan haklarını hiçe sayan, protestocuların hapse atılmasını görmezden gelen, kadınların ve Suudi Arabistan’da hapiste işkence edilen insanları görmezden gelen. Bu şok edici bir gelişme.”

NBC bizim iktidar yanlısı haber kanallarına benzemez, bütün dünya izliyor bu kanalı, bilgiyi ve yorumları buradan alıyor.

Türkiye’nin düşürüldüğü duruma bir bakar mısınız?

NOT: Nokta nokta olan yerlerde hoş olmayan bir tanım var. Ne olur ne olmaz diye kendi kendime sansür uyguladım. Malum Amerika’da yaşamıyoruz.

ÇOK GÜLDÜM

Seçim tekrarlatanlar Amerika’ya “Seçim sonuçlarını olgunlukla karşılayın” diyor


Tele1’deki yayın sırasında bir an geldi ki gül gül öldüm.

Nasıl gülmem ki.

AKP sözcüsü Ömer Çelik’in tweetlerini okumaya başladım.

Ama gülmeden okumak ne mümkün?

AKP sözcüsü demiş ki Amerikalılara “Dünyanın her yerinde olduğu gibi Amerika Birleşik Devletleri’nde de demokratik süreçlerin üstünlüğünü ve hukukun meşruiyetini savunuyoruz.”

İnanılır gibi değil.

Ne biçim cümle bu?

Amerika’da bunu niye savunasınız ki?

Ama amaç büyüklük taslamak, Türk halkına “Bakın Amerika’ya nasıl ayar veriyoruz” demek.

Bu cümleye geldiğimde gülmeye başlamıştım, arkasından gelen de ise koptum gitti.

Şuydu cümle; “Herkes seçim sonuçlarını olgunlukla kabul etmelidir. Kesinleşmiş seçim sonuçlarını ve hukuku tanımayan eylemler meşru değildir.”

Komikliğe bakar mısınız?

Bunu söyleyen daha bir buçuk yıl önce seçim sonuçlarını aynı Trump’ın Biden için dediği gibi “Oylar çalındı, Cehape hile yaptı” diye yeri göğü inlettikten sonra da devlet gücünü kullanıp hukuku ayaklar altına alarak seçim tekrarı yaptıranlar söylüyor.

Güldüm, hem de çok güldüm ekranda ama aslında gülmek değil, ağlamak gerek.

NOT: Sadece Ömer Çelik değil, saraydan İbrahim Kalın, Fahrettin Altun, Meclis Başkanı Mustafa Şentop da Amerika’ya “hukuk ve demokrasiye uyması tavsiyesinde” bulunmuş. Dün baktım bizimkilerden başka bu olaya “hukuka ve demokrasiye uyulması gerektiği” açıklamaları ile yaklaşan hiçbir ülke yoktu. Tuhaf değil mi? Demek ki dünyada demokrasiye ve hukuka inanan bir tek bizim iktidarımız var. Ne mutlu bize. Dünya utansın.