Korkusuz
Ümit Zileli

“Söke söke alırlar!”

Kanal İstanbul’un ilk köprü temeli önceki gün atıldı...

Yapılan onca uyarıya, gösterilen onca tepkiye, bilim insanlarının “Felaket olur” sözlerine karşın, Sazlıdere Köprüsü’nün temeli sevinç nidaları arasında hallediliverdi!

Temel öncesinde muhalefetin tepkisi de yükseldi haliyle... CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu mesela aynen şöyle dedi:

-Kanal İstanbul ihalesine girecek şirketlerin paralarını asla ödemeyeceğiz...

İYİ Parti lideri Meral Akşener de benzer ifadeyi kullandı:

-Kanal İstanbul yapımı için anlaşan şirketlere bir kuruş ödemeyeceğiz...

Dünyaya yapılan bu iki çağrıya çok sert bir tepki geldi, şöyle:

-Yatırımcıları tehdit ediyorlar. ‘Biz geliyoruz, geldiğimizde size ödeme yapmayacağız, bu yatırımları elinizden alacağız.’ Bankaları tehdit ediyorlar, hızlarını alamayıp projeye ilgi duyan ülkeleri tehdit ediyorlar. Bu ne terbiyesizliktir! Devletlerde devamlılık esastır, bunlar devlet terbiyesi de görmediler. Sizler nasıl devlet yönetimine talipsiniz ya? Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla alırlar. Bunları da öğren. Bunlar tam manasıyla çaylak. Devlet yönetimi nedir haberleri yok. Bankalara ödeme yapmazmış!..

Okuyunca, ilk etapta “Herhalde bir Londra bankeri ya da uluslararası bir bankanın CEO’su çok sinirlenmiş, açmış ağzını yummuş gözünü” diye düşünüyorsunuz ancak bu sözlerin sahibi, bu ülkenin zirvesindeki kişi:

-Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan!

“Sorumlusu öder!”


Öncelikle üslup ve bulunduğu yer itibarıyla bakalım bu duruma...

Duayen Hukukçu Turgut Kazan’ın “Ülkenin değil, karşı tarafın yararını ön planda tutması inanılmaz” sözlerine katılmamak elde değil! Bunca yıllık gazeteciyim; bir siyasetçinin hem de en tepede bulunan bir siyasetçinin bu kadar rahatlıkla bu tür sözler kullanabildiğini hiç görmedim, duymadım, tanık olmadım...

Çok kızmış mı desem, yine danışmanlarının dolduruşuna gelmiş mi desem bilemedim! Ancak söyledikleri (kızgınlık sözcükleri hariç) çok doğru da değil ne yazık ki... Ben değil, ülkenin önde gelen hukukçuları da aynı şeyi söylüyor; Alın Prof. Dr. Mehmet Köksal’ın sözleri:

-Eğer bir sözleşmede taraflardan birinin yükümlülükleri diğer taraf göre aşırı dengesiz şekilde kurulmuşsa, bu sözleşmelere hakim müdahale edebilir, maddeleri uyarlayabilir veya bu maddeler hükümsüz hale gelir... Söke söke alırlar lafı hukuki bir laf değildir. Sözleşmelerin yapılmasında hukuka aykırılık, hukuk dışı bir tutum ve davranışın olmaması gerekir... Bu, sözleşmeyi yapanların cezai sorumluluğunu da doğurur!

Anlaşılmayacak bir durum yok sanırım; Prof. Dr. Köksal gayet anlaşılır bir Türkçeyle açıklamış! Bakın Turgut Kazan ne diyor:

-Cumhurbaşkanı gerçekten böyle düşünüyor ve sorun çıkması durumunda söke söke alırlar diyorsa, alınan miktardan sorumlu sayılması da gündeme gelir... Rücu edildiğinde ödemek zorunda kalır!

Uzun lafın kısası, hukukçular, Türkiye’nin yararları söz konusu olduğunda, o yararlara kim aykırı davrandıysa ona dönülür hesap ödetilir diyorlar!

-Ne de olsa Türkiye Cumhuriyeti hiç ama hiç kimsenin babasının çiftliği değil, mevkisi, makamı ne olursa olsun...

E hani cebimizden beş kuruş çıkmıyordu?!.


Benim aklım iyice karıştı ey ahali!

Daha dün sayılabilecek kadar kısa bir süre önce AKP’li Cumhurbaşkanı, “garantili” otoyollardan birinin bir bölümünü açarken, şöyle dememiş miydi:

-Bay Kemal, sen bu işlerden anlamazsın... Bu yapılan yollar, köprüler için milletin cebinden beş kuruş bile çıkmıyor, hepsi “Yap, İşlet, Devret” modeline uygun olarak yapılıyor!

Ben o sıralarda sormuştum:

-O halde niçin devletin yaptığı 400 küsur kilometrelik İstanbul-Ankara otoyolunda toplam 30 TL geçiş ücreti ödüyoruz da mesela hemen hemen aynı mesafe olan İstanbul İzmir otoyolunda neredeyse 400 TL (o da tek gidiş!) bayılıyoruz?

İğneyle kuyu kazarcasına didinip öğrendik ki, o yollar, köprüler ve dahi Şehir Hastaneleri müşteri garantiliymiş. Eksik kalanı da bizim vergilerden ödeniyormuş! Üstelik dolara bağlı olduğu için sürekli de artıyormuş! Yahu, “hasta garantisi” diye bir şey olur mu?” diye sorduk “tık” bile çıkmadı!

-Üstüne üstlük bu projelerin tümü “ticari sır” bahanesiyle saklanıyordu, iyi mi!..

AKP’li Cumhurbaşkanı, şehir hastaneleri için “hep hayalimdi” türünden açıklamalar yapıyordu. Daha geçenlerde “hayali olan” şehir hastanelerinden beş tanesi Danimarkalı ISS şirketine satıldı. Çok büyük, 30 ülkede binlerce kişi çalıştıran bu şirket sürüyle değişik alanda çalışıyor. Gelin görün ki bunların arasında bir tanecik hastane yok!..

Bu hastanelerin yüzde yüzünü Danimarka şirketine satan iktidara yakın “yerli-milli” şirketimiz ise böylesine garantili, asla zarar etmeyecek, sürekli kar edecek “altın yumurtlayan” şehir hastanelerini niçin sattı aklım bir türlü almadı vallahi!..

-Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün Çinlilere satılacağı iddiasını da ekleyelim!..

Bu gidişle kendi ülkemizde misafir olacağız ey ahali!