Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Sayın bayan ve bay bakanlar... Lütfen toplanmayın... Lütfen bizi bize bırakın...

Haberi okuyunca “Eyvah, yandık yine” diye bağırdım...

Sevgilim, üzerime sıcak çay döktüğümü zannetmiş olmalı ki:

“Her zamanki sakarlığın, dikkat etseydin” dedi sıcacık gülümsemesiyle...

“Yok, hayır” dedim sakinleşmeye çalışarak... “Bi haber okudum da...”.

“Ama hayatım günde bi değil bin haber okuyosun, uzun zamandır bu kadar canhıraş bağırmamıştın...”.

“Haklısın canım” dedim gülümsemeye çalışarak... “Ama onlar da uzun zamandır bi araya gelmemişlerdi...”.

“Kimler bi araya gelmemişti?..”

“Bazı bakanlar...”

“Mesela hangi bazıları?..”.

“Hazine ve Maliye Bakanı; Adalet, Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar, Tarım ve Orman, Ticaret ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji bakanlarını davet edip yeni ekonomi paketi üzerine çalışma başlatmışlar...”.

“Ne var bunda bu kadar çok panik yapacak hayatım?..”

“Ya canım benim; bu bakanlar bi araya gelip bi de ‘paket’ falan dediler mi biliyom ki olan bizim paketlere oluyo...”.

“Nası yani?..”.

“Yani alışveriş paketlerine... Bunlar bi araya gelmeden önce 100 lirayla markete girip beş paketle çıkıyosak; bi araya geldikten sonra aynı markette 100 lira harcayıp ancak 4 paketle dışarı çıkabiliyoz...”.

“Tamam da hayatım sadece biz mi?.. Elle gelen düğün bayram...”.

“Şekerim unutma... Bi önceki Bakan’ın dördüncü davetinden sonra markete gittiğimizde, 100 lira verip bi paket çayla çıkmıştık... Bu beşinci bi araya gelişleri...”.

Bir süre sustu...

Belli ki hesap yaptı...

“Ne?” dedi en ince ve Kaynanalar dizi filmindeki Tijen tonunda... “Ne, ne?” diye iki kere daha haykırdı...

Dördüncü “ne?” sorusunu sormasına fırsat verirsem başıma gelecekleri bildiğim için...

“Yani işte......” dedim sorularının arkası gelmesin diye...

“Yani” dedi... “Bu toplantılarından sonra 100 lira verip elimiz boş mu çıkacağız marketten?..”.

“Sevgilim” dedim yatıştırıcı bir ses tonuyla... “Ben beşinciden değil altıncıdan korkuyorum...”.

Ne demek istediğimi anlamamış olmalıydı ki; sorar gibi baktı gözlerime...

“Altıncı toplantıdan sonra” diye başladım endişemi anlatmaya... “Ya iki yüz lira verip ancak beş paket olacak elimizde... Ya da yüz lira verip elimiz boş ve kasaya 20 lira da borçlu çıkacağız marketten...”.

“Ne, ne, neeee?” diye haykıracak diye ödüm koptu ama yanılmışım...

Kahkahayla gülmeye başladı...

“Harika” dedi kahkahasının hızını kesip... “Desene dünyada yine birinci olacağız... Alışveriş için gittiği marketten alış yapamayan ve fakat sadece veriş yapan, dünyanın ilk ve tek müşteri milleti olacağız...”.

“Yani” dedim sadece gülümsemeye çalışarak... “Yani...”.





Sayın bay ve bayan bakanlar...

Lütfen toplanmayın...

Lütfen bizi bize bırakın...

Biz kendi kendimize de pek ala perişan olabiliriz...

Zira...

Son 18 yılda yapılan 28 seçimden sonra buna alıştık...

Lütfen...

Mümkünse birbirinizle telefonla bile konuşmayın...

Hatta mesajlaşmayın bile...

SEDA HANIM ÖNEMLİ BİR KADIN MI, YOKSA?..

Seda Akgül, sunuculuğunu üstlendiği Hayatın İçinden programında Güney Koreli şarkıcı Jeon Jung-kook için, “Kadın mı, erkek mi olduğu anlaşılmıyor” demiş...

Ve...

Bu açıklamasının ardından Twitter’da #IrkçıSedaAkgül etiketi ile gündem olmuş...

[caption id="attachment_223302" align="alignnone" width="600"] Jeon Jung-kook.[/caption]



Seda Hanım belli ki biyografi okumayı sevmiyor...

Okusaydı...

Hiçbir biyografide, anlatılan kişinin cinsiyetinden söz edilmediğini de bilirdi...



Kendisiyle ilgili haberi okuduktan sonra Vikipedi’ye baktım...

Kariyeri çok iyi...

Ancak...

Özgeçmişinin kısaca anlatıldığı sayfada “Seda Akgül başarılı bir kadın sunucudur” diye yazmıyor...

[caption id="attachment_223301" align="alignnone" width="727"] Seda Akgül.[/caption]



Özgeçmişini de okuduktan sonra merak ettim...

Seda Hanım acaba...

Ünlü bir kadın mı?..

Yoksa...

Değerli bir sunucu mu?..

Bİ GÜLDÜM Bİ GÜLDÜM...

DYP – SHP koalisyon hükümeti döneminin Kültür eski bakanlarından Fikri Sağlar, “Türbanlı hakimin adaleti yerine getireceğinden kuşkuluyum” demiş...



Vay efendim vay...

“Dolmabahçe’de (Saraydaki çalışma odasının penceresinden) gemiden inen liseli kızları izliyorum, etek boylarının dizlerinin üstünde olması beni çok üzüyor” diyen Başbakan’ın eski bakanlarından Ömer Çelik esmiş gürlemiş...



Sağlar’ın o görüşünün; “Doğrudan insanların düşüncelerini, inançlarını ve demokratik haklarını hedef alan barbarca bir nefret söylemi” olduğunu ileri sürüp bir de ayrıca:

“CHP faşizmi” demiş iyi mi?..



Hani bir deyim var ya...

“Tencere dibin kara, seninki benden kara...”

İşte o geldi aklıma...

Bi güldüm bi güldüm...