Korkusuz
Ümit Zileli

“Savunma susmadı susmayacak!”

Bu kadarı da fazlaydı yani...

Tee, 2010 referandumundan bu yana çalışmışlar, çabalamışlar, yargıyı şööle dört bi yandan kuşatacak yasaları esirgememişler, üstüne paket paket reformlar yapmışlardı!.. Ama olmuyordu işte, “savunma” denilen “büyük bela” Nuh diyor, peygamber demiyor, her attıkları adımda “heyula” gibi karşılarına dikiliyor, daha büyük adımlar atmalarını, yargıyı istedikleri gibi zapturapt altına almalarını engelliyorlardı!..

Ne istiyordu iktidar peki? Çok basit; nüfusu 5 milyonu geçen kentlerde birden fazla baronun faaliyet göstermesini saylayacak bir yasa istiyordu! Koca Türkiye’de bu nüfusu barındıran yalnızca 3 büyük kent vardı:

-Ankara, İstanbul ve İzmir!

Şu tesadüfe bakın ki, bu üç büyük kentin baroları da çağdaş, ilerici avukatların elindeydi! Diğer bir deyişle, bu üç kentte birden fazla baro açılırsa iktidar pek rahatlayacak, istediği “Sarı Baro” türü yapıları dilediği gibi inşa edebilecekti!

Ama neresinden
baksanız, avukatların ezici çoğunluğu bu “biat ettirme” işlemine karşı çıkıyordu; karşı çıkmakla yetinmiyor, usanmadan eylem yapıyor, “Barolar susmadı, susmayacak” sloganlarıyla iktidarın aslında ne istediğini açıkça ortaya koyuyordu! Haa bu arada “Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ne yapıyordu?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim...

-Sorun da oydu zaten!..

Anayasasal hakka engel!..


İşte bu sıcak ortamda avukatların “Savunma Yürüyüşü” başladı...

Her avukat görev yaptığı kentten yola çıktı ve Ankara girişine 300 metre kala bir araya geldiler. 59 baro başkanı ve avukatları o noktada güvenlik güçleri karşıladı! Polisin sayısı avukatların sayısından daha yüksekti zannımca; otobüsler, panzerler, barikatlar, biber gazları, gaz bombaları da cabası! Ankara valiliği, her Türk yurttaşının anasının ak sütü kadar helal olan ve de anayasada nal gibi yazan “yürüyüş ve gösteri hakkını” hiçe sayıyor ve avukatların başkente girişine izin vermiyordu! Gerekçe de hazırdı zaten:

-Kamu düzenini bozmak!..

Bu nasıl naif, çıtkırıldım bir düzendi ki, ne zaman bir gösteri, bir açıklama, bir yürüyüş, bir miting olsa “çaat” diye kırılıveriyordu!

-Polis, avukatları o noktaya adeta çaktı!

Avukatlar da o noktada “oturma eylemi” başlattı. Hah, işte tam bu sıralarda Barolar Başkanı sıfatlı muhterem, kendisi gibi düşünen birkaç baro başkanıyla birlikte Anıtkabir’e Ata’nın huzuruna çıkmaya gidiyordu... Gazeteciler durumu izah edip, ne yapacağını sordular. O da yanıt verdi:

-Silahsız, saldırısız yürüyüş yapmak temel haktır. Adalet ve İçişleri Bakanlarımızla, Ankara Valimizle görüşüyorum. Kimseye zararı olmayan bu yürüyüşün engellenmesini, yanlış olduğunu izah ediyorum. Krizin kimseye faydası yok...

Çok açıklayıcı olmuştu doğrusu! “Peki siz niye orada değilsiniz”, “İstifa etmeyi düşünüyor musunuz” sorularına ise aynen şu yanıtı veriyordu:

-İstifa etmemi gerektiren bir durum yok. Benle ilgili değil. Ben kanun koyucu değilim!

Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Genel Sekreteri Av. Mustafa Kemal Karahan ise, Feyzioğlu’nun bu açıklamalarının ardından istifa ediyordu. Gerekçesi çok açıktı:

-Metin Feyzioğlu, baro başkanlarının yürüyüşünü terörize etmeye çalışıyor!

Direndiler kazandılar!


Önceki akşam Ankara’da fırtına ve yağmur vardı...

Avukatlar bir özel inşaat şantiyesine sığınarak direnişi sürdürdüler. Tüm gece boyunca yağmurun altında çevik kuvvetin müdahale etmesine, arbedeye karşın yılmayıp, beklemeye devam ettiler. Etrafları üç şerit bariyerle çevrilmişti!

Dün Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, CHP’li milletvekilleri, ardından İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener destek ziyaretinde bulundu. Akşener daha sonra arabulucu olarak yetkililerle görüştü. Bu arada Feyzioğlu, aradan 27 saat geçtikten sonra lütfedip olay mahalline teşrif etti! Avukatlar Barolar Birliği Başkanı’na arkalarını dönerek yanıt verdiler!..

Sonuçta, Akşener’in de girişimiyle İçişleri Bakanlığı yürüyüş engelini kaldırdı. Baro başkanları 200 metre kadar yürüdükten sonra otobüslerle Anıtkabir’e giderek ATA’nın huzuruna çıktılar!..

Bu bize neyi anlatıyor derseniz... Avukatların, anayasal haklarını bile hiçe sayan iktidara karşı mücadeleyi sürdüreceğini anlatıyor! Barolar Birliği Başkanı’na gelince...

-Yazık, gerçekten değer mi?!.