Korkusuz
Can Ataklı

Saraydan bunlara karşı hiçbir tepki gelmeyecek mi?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Saraydan bunlara karşı hiçbir tepki gelmeyecek mi?


Bugün sizlere Amerika kaynaklı Türkiye’yi rencide eden iki konudan söz edeceğim.

Birincisini çarşamba günü Tele1 ekranlarında çok sert biçimde dile getirmiştim.

İkincisi ise sanıyorum henüz Türkiye’den kimse tarafından görülmedi.

İlk skandal iki gün önce yaşandı.

Katılımcı olarak Türkiye’nin de bulunduğu “IŞİD’e karşı koalisyon güçlerinin” sözcüsü olan Amerikalı subay bir tweet mesajı paylaştı.



Bu mesajda aynen şu yazıyordu;

“Bugün Kobani Kurtuluş Günü. 26 Ocak 2015’te Kürt savaşçılar Kobani’yi kurtardı, IŞİD’in yenilmez olmadığını gösterdi ve onları stratejik bir hedefe sokmadı. Güvenilir ve yetenekli bir ortak örneği oldukları için Kürtleri tebrik ediyoruz.”

Amerikalı komutanın “Kürt savaşçılar” dediği PYD.

Amerikalılar ve dünyanın diğer ülkeleri, PYD’yi terörist olarak görmüyor.

Buna karşı AKP iktidarı için PYD terörist bir örgüt.

İktidara göre ise PYD, Türkiye’deki PKK’nın uzantısı.

Dışişleri’nin resmi söylemi ve talebi başta Amerika olmak üzere, dünyanın diğer ülkelerinin PYD’yi terörist örgüt olarak tanıması gerektiği yolunda.

Şu ana kadar hiçbir ülke, AKP iktidarının bu isteğine olumlu cevap vermedi.

Olumlu cevap vermediği gibi biliyorsunuz Amerika PYD’yi yıllardır silahlandırıyor, bir devlet kurmaları için tüm lojistik desteği sağlıyor.

Diğer ülkeler PYD’yi terörist olarak tanımlasınlar veya tanımlamasınlar, AKP iktidarı “müttefik olan!” Amerika’nın böyle bir kutlama yapmasını şiddetle protesto etmeliydi.

Hatta öyle ki, tıpkı yeni Amerikan Dışişleri Bakanı’nın söylediği gibi “sözde” kelimesini de kullanarak Amerika’ya karşı yaptırım uygulamalıydı.

Ama yapmıyor, yapamıyor.

En azından bu kutlamayı yapan koalisyon güçlerinden çekilmeyi bile akıllarına getiremiyorlar.

Bir diğer konu ise yeni Amerikan Dışişleri Bakanı’nın, Wikipedia’da yer alan görüşleri.

Wikipedia sanal ansiklopedisi, Bilinken’i her yönüyle tanıtırken dış politikadaki görüşlerini de derlemiş.

Pek çok ülke ile ilgili görüşlerin yer aldığı bu yazıda Türkiye ile ilgili çok kötü bir bölüm var.



Önce İngilizcesini sunmak istiyorum.

“In response to questions from Senate Foreign Relations Committee chair Bob Menendez regarding the Eastern Mediterranean Security and Energy Partnership Act, Blinken indicated American interest in robust ties between herself, Greece, Israel, and Cyprus.[76] Furthermore stating that “we are very clear eyed” about the problems posed by an expansionist Turkey, which is “not acting like an ally”, Antony Blinken indicated that he would consider sanctioning Erdogan’s government.[77]”

Bunun Türkçesi şöyle;

“Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Anlaşması’nda; Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs ile bağlarımız, Amerikan çıkarları doğrultusunda gözetilecektir. Bu arada yayılmacı Türkiye’nin yarattığı sorunlar ve müttefik gibi hareket etmediği gözümüzden kaçmıyor.” Blinken bu durumda Erdoğan Hükümeti’ne yaptırım uygulamasının söz konusu olabileceğini de belirtti.

AKP iktidarı, günlerdir internette duran ve Blinken oldukça durmaya devam edecek böyle bir ifadeye karşı bir şey söyledi mi?

İbrahim Kalın’dan, Fahrettin Altun’dan, Ömer Çelik’ten bir ses var mı?

Ben duymadım.

Duyacağımı da sanmıyorum.

Çünkü şu sıralar “Biden’a kendimizi nasıl gösteririz, Trump’a bağlı olduğumuz kadar kendisine de bağlı olacağımızı nasıl anlatırız” telaşı içinde olmaları kuvvetle muhtemeldir.

ÇOK GÜLDÜM

Bir parti daha “terörist” tanımını kabul etti


Yeni kurulan partilerden DEVA Partisi’nin lideri Ali Babacan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu makamında ziyaret etti.

İki genel başkan daha sonra ortak açıklama yaparak gazetecilerin sorularını cevapladılar.

Ali Babacan, “HDP’nin muhalefetteki partilerin liderlerini ziyaret etme planı” ile ilgili bir soru üzerine henüz böyle bir talebin gelmediğini söyledi ve HDP’nin randevu istemesi halinde bunu kabul edeceklerini açıkladı.

DEVA Partisi, resmen Millet İttifakı içinde değil ama iyi ilişkiler sürdürüyor.

Bu nedenle AKP’lilerin dilindeki “HDP ile konuşan herkes teröristtir” tanımı dışında kalıyordu.

Babacan’ın açıklamasından sonra “terörist” suçlaması ile Babacan ve partisinin de karşılaşması şaşırtıcı olmayacaktır.

BUNU YAZMAK GEREK

Davutoğlu’ndan sonra Bahçeli de açıklama yapmak zorunda


Ahmet Davutoğlu öneki hafta yaptığı bir konuşmada “Erdoğan, şu an vesayet altında. 28 Şubat artıklarının vesayeti altında. Uyarıyorum, yakında Sayın Erdoğan da tasfiye edilecek” demişti.

Ben de bunun üzerine 18 Ocak Salı günü, okuldan küçüğüm olması hukukuna dayanarak, “Sevgili Ahmet bu kez de topu taca atma, ne biliyorsan söyle” diye yazmıştım.

Davutoğlu daha önce de “Haziran 2015 ile kasım ayı arasında güvenlik açısından olanları açıklaması halinde birçok kişinin insan içine çıkamayacağını” söylemişti.

Sonra lafının devamını getirmemişti.

Şimdi de “Erdoğan tasfiye edilecek” sözünün devamını getirmiyor.

Beni şaşırtan bir başka şey de her lafın altında “darbe iması” arayan AKP’lilerin, bu sözlere hiçbir cevap vermemesi.

“Erdoğan tasfiye edilecek” lafını ben etmeye çekinirim, çünkü anında hem linç kampanyası hem de darbe soruşturması başlattırırlar.

Ben Davutoğlu’nu daha açık konuşmaya davet ederken, yine gizemli bir açıklama da Bahçeli’den geldi.

Bahçeli üç gün önce “Şayet koalisyon hükümeti kurmak amacıyla bize geldiğinde söylediklerini açıklamış olsaydık insan içine çıkacak yüzü olmaz, hali kalmazdı” dedi.

Gerçi MHP’li bazı kaynaklar bu sözleri; Davutoğlu’nun koalisyon kurmamak için çabaladığını ve ülkeyi erken seçime götürmeye zorladığını, Bahçeli’nin bunu kastettiği şeklinde anlattılar ama herhalde bu “insan içine çıkamaz hale gelmenin” şartlarını oluşturmaz.

Siyasetçiler kimi sözlerini sadece belli kişilerin anlayacağı biçimde söyledikçe ve ardından hiçbirimizin bilemeyeceği biçimde sorunu aralarında halletme yolunu sürdürdükçe, Türkiye’nin önü açılmayacaktır.

Haziran-Kasım 2015 mutlaka açıklanmaya muhtaç tarih aralıklarından biridir.

SORDUM ÖĞRENDİM

Kapanan iş yerleri binleri aşıyor ama bunlar henüz resmiyet kazanmadı


Yeni tartışmalarımızdan biri de esnafın içinde bulunduğu feci durum.

Yüz binlerce küçük işletmeci çok zor durumda.

Esnafın büyük bölümü çoğu günlerde siftah bile yapamadan akşamı ediyor.

Günü bile kurtaramayan on binlerce esnaf dükkânını kapattı.

Şikâyetler taaaa saraya kadar uzanınca AKP Genel Başkanı, “Nereden çıkarıyorsunuz bunları, kapanan iş yeri yok” deyiverdi.

Tartışma ondan sonra başladı.

Ülkenin her tarafından “kapanan iş yerleri” haberleri geldi.

Ancak AKP Genel Başkanı’nın haklı olduğu bir konu var.

Artık ülke sorunlarından ve gerçeklerinden tamamen uzaklaştı.

Yanındaki danışmanlarının verdiği bilgilerle yetiniyor ve genellikle de bu bilgileri kullanıyor.

Danışmanları, “dikkat çekici sayıda kapanan iş yeri yok efendim, tam tersi açılanlar var” diyorlar, AKP Genel Başkanı da bunlara dayanarak konuşuyor.

Maliye uzmanı bir tanıdığıma sordum şirket açıp kapatmanın ne olduğunu.

Öğrendiklerimi aktarayım;

“Bir iş yeri açılırken ticaret siciline ya da esnaf odalarına kayıt yaptırılır. İş yeri açılış sayıları hemen görünür ama kapananların görülmesi için bir zaman geçer.  Kapanan iş yerlerinin kapanış işlemi yapabilmesi için hem aidat borçlarının olmaması hem de kapanış işlem harçlarını ödemeleri gerekir. Bu maliyete katlanan iş yerleri işlemini yapar, kapanış resmiyet kazanır. Fakat bu maliyeti karşılamayacak iş yerleri direkt vergi dairesine başvurup kapanış dilekçesi verir. Vergi dairesi, vergi kaydını kapatır ama meslek odaları ve ticaret odalarındaki kayıtları faalmiş gibi devam eder.”

Demek ki, bir iş yerinin kapandığını birkaç ay hatta bir yıl sonra resmen öğrenebiliriz.

Erdoğan “Son 15 günde kaç iş yeri kapandı?” diye sorarsa alacağı cevap asla gerçeği yansıtmayacak.