Korkusuz
Can Ataklı

Saray sanatçısı olunca milyonlarca izleyici bir anda buhar oluyor işte



ACAİP YAZILAR

Saray sanatçısı olunca milyonlarca izleyici bir anda buhar oluyor işte


Aslında fikir fena değilmiş.

Türkiye’nin en sevilen sanatçılarını bir araya getiriyorsunuz.

Seyirci olmayan bir mekanda konser veriyorlar, bu konseri de YouTube üzerinden yayınlıyorsunuz.

Korona günlerinde pek keyifli izlenir.

Uzat ayaklarını koltuğa, artık meşrebine göre ya bir içki koy kadehine, yanına peynir, patates falan veya al gazozunu eline çekirdek çitleyerek izle sevdiğin sanatçıyı.

Cumhurbaşkanlığı’nın “Göbels” gibi çalışan danışmanı, muhtemelen “Fikrime harika bir fikir geldi” diyerek koştu Huber’in koridorlarında ve “Efendim, sizi de seven sanatçılara birer konser yaptıralım, şu günlerde pek iyi olur, hem sizi de överler, millet yine size minnettar kalır” demiştir.

Fikir parlak olunca kabul görmüş belli ki.

Konserler çekilmiş.

“Yeditepe Konserleri” adı verilen bu konserler Cumhurbaşkanlığı’nın YouTube kanalı üzerinden yayınlanıyor..

Sonuç şimdilik tam bir fiyasko.

YouTube’da her birinin tek şarkıları bile milyonlarca izlenen sanatçıların, Cumhurbaşkanlığı’nın YouTube sayfasından yayınlanan konserlerini (şu ana kadar) izleyen 20 bin kişi bile yok..

Saray bunu görmeli ve iyi irdelemeli.

Çünkü belli ki tepki bu sanatçılara değil, konserleri yaptıran Cumhurbaşkanlığı’na.

Çünkü başka izahı yok.

Bakın birkaç rakam vereyim.

İlk sırada Ajda Pekkan’ın konseri yayınlanmış. Sanatçıyı YouTube üzerinden (yazıyı yazdığım ana kadar) izleyenlerin sayısı 17 bin 147 idi.

Oysa sanatçının en son yaptığı kliplerden biri olan “Yakar geçerim”, 38 milyon 934 bin 611 kere izlenmiş.

İkinci konsere çıkan Sibel Can’ı izleyenlerin sayısı da şu ana kadar 12 bin 671 olmuş. Sibel Can’ın YouTube’da yayınlanan “Vallahi Yalan” isimli şarkısı da 38 milyon 663 bin 496 defa izlenmiş.

Demet Akalın ve Alişan, konserde birlikte yer almışlar.

İkilinin konserini izleyenlerin sayısı 14 bin 825’te kalmış.

Oysa Demet Akalın’ın “Giderli Şarkılar” adlı klibi, bugüne kadar tam  23 milyon 657 bin 52 defa izlenmiş.

Alişan’ın “Yağmurlar” isimli şarkısı da bir yıl içinde 29 milyon 34 bin 692 kere izlenmiş.

Dördüncü konser Funda Arar ve Hakan Peker tarafından verildi.

İkilinin konseri de sadece 3 bin 600 kere izlenmiş.

Funda Arar’ın henüz mart ayında yüklediği “Doldur Yüreğimi” adlı şarkısı, şu ana kadar 2 milyon 185 bin 924 kere izlenirken, Hakan Peker’in “Beklerim Ölümüne” şarkısı, yılbaşından bu yana 1 milyon 345 bin 570 kere izleyici karşısına çıkmış.

Bu durumda kimse “Herkes YouTube izlemiyor ki, bu konserlerin izlenme sayısının bu kadar düşük olması bu yüzden” diyemez, rakamlar ortada.

Bu arada, konserlerin başlamasıyla birlikte sahne alan sanatçılara 60 milyon lira ödendiği haberleri yayıldı ortalığa.

Bunun üzerine Fahrettin Altun bir açıklama yaptı ve “Nereden çıkarıyorlar bu 30 milyon lirayı?” dedi.

Uzuuuun açıklamayı okudum, müthiş bir edebiyat yapılmış ama harcamalardan hiç bahis yok.

60 sanatçı konser vermiş, çok sayıda emekçi çalışmış, korona günlerinde müzik dünyasına böyle bir katkı sağlanmış, falan filan.

Anlaşılan, yapılan masraf 30 milyonun da üzerinde.

Ama sonuç, tam bir fiyasko.

İnanmayan Cumhurbaşkanlığı YouTube sitesine girsin ve videoların izlenme sayılarına baksın.

Ama daha önemlisi, henüz silinmeden, altlarındaki yorumlara bir baksınlar.

Sevilen sanatçıların tamamen sarayın propaganda amacı için kullanılmasına halk nasıl tepki veriyor, görün.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Ya Trump oy patlaması yapar ya da bu adam zengin olur


Amerika’da seçimlere çok az kaldı. Kasım ayı geldiğinde Amerikan halkı sandık başına gidecek ve önümüzdeki 4 yılın başkanını seçecek.

Herkesin aklındaki soru şu; “Trump yeniden başkan seçilecek mi?

Amerikan medyasına bakarsanız Trump’ın seçilmesi mümkün değil.

Araştırmalar da öyle gibi görünüyor şimdilik.

Ama bana göre Trump’ın seçilmesi ihtimali daha yüksek.

Çünkü Trump Amerika’nın en tutucu, en gerici, en cahil kesimine hitap ediyor.

Kahramanlığı, şiddeti, gücü öne çıkarıyor, çelişkili gibi görünse de kendini ezilmiş görenlerle, tepeden bakanların idolü haline geliyor.

Açıkçası Trump’ın yeniden kazanması en azından bana sürpriz olmaz.

Fotoğraftaki adam ise “Bana bir dolar verin, yoksa oyumu Trump’a vereceğim” diyor.

Ne dersiniz; adam mı zengin olur yoksa Trump oy patlaması mı yapar?



ÇOK GÜLDÜM

Bu pazar için üç fıkra


Bu hafta Yıldırım Tuna üç fıkra göndermiş.

Birlikte okuyalım;

TAM YAŞI İŞTE

Adama sormuşlar, “Oğlunu evlendiriyormuşsun?” diye.

“Evet” diye cevap vermiş adam.

“Daha yaşı kaç ki?”

“18”

“Yahu erken değil mi?” demişler, “Hele aklı başına bir gelsin... Bekle.”

Adam, “Saçmalamayın” demiş, “Yahu aklı başında birinin yapacağı bir iş mi o?..”

MAYO

Hayli şişman kadın, kendine mayo almak için gittiği mağazanın altını üstüne getirmiş, sonunda üzerine uyan tek parça parlak, sırtı ve şortu siyah, önünde boyun hizasından karın altına kadar beyaz olan battal boy bir mayo bulabilmiş.

Mağazanın soyunma kabininde denedikten sonra fikrini almak için aniden perdenin arasından çıkıp kocasına sormuş “Ta  Ta Damm..! Nasılım?” diye.

Kocası “Hiii..! Aa?.. Çok ilginç... Ama, ama..” diye kekeleyince kadın, “Aması maması ne? ” demiş sinirlenerek.

“Ama bence plaj kenarlarında değil de açıklarda falan giy... Miniğimi ‘katil balina’ falan zannederler, etrafta çoluk çocuk olur, vallahi plaj birbirine girer!”

TEMİZ FİNCAN

Koronadan dolayı eşimle kendimizi korumak için bu yıl tatile mecburen otomobilimizle gitmek zorunda kaldık..

Öğle yemeği için bir yol kenarı lokantasında durduk, masaya oturmadan önce sandalyelerimizin üzerindeki yemek artıklarını temizledik.

Peçetelikten tomarla kağıt peçete alıp masanın üzerindeki yağları sildik. “Hanım kalk, burada yenmez, çok pis bir yer” dedim, “Hay Allah... O zaman sadece birer kahve içip hemen kaçalım” dedi. Garson geldi, ben bir ‘orta kahve’ istedim, eşim; “Ben de bir orta kahve alayım ama lütfen fincan temiz olsun” dedi.

Birazdan garson elinde üzerinde iki kahve olan tepsisiyle koşarak geldi, durdu, fincanlardan birini gözüyle taradı, buldu,  sonra tabağından tutup ikimize de dikkatle baktı ve dönüp sordu: “Hanginiz temiz fincanla istemişti?”