Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Sahi ya; n’oldu bu Kanal İstanbul işi?..

İşim elbette, “ona buna aklı vermek” değil...

Ama...

Bir konuda, muhalefet partilerine fikrimi söylemek ihtiyacını hissettim...



Bugünlerde...

Kanal İstanbul Projesi’ni gündeme getirmenin tam zamanı olduğu kanısındayım...

Hatta...



29 Eylül’e kadar her gün...

Kanal İstanbul’un:

ABD donanmasını Karadeniz’de tutmak için yapılacağını...

Böylece...

Rusya’nın kontrol ve baskı altına alınacağını gündemde tutmak gerekir diye düşünüyorum...





Tahminim o ki...

Bugünlerde Erdoğan:

“Kanal İstanbul’u yapacağım” falan diyemeyecek...



Neden 29 Eylül’e kadar?..

Erdoğan, Soçi’de Putin ile yüz yüze görüşecek ya; ondan...



Ne alaka mı?..

Çünkü...

Erdoğan ne zaman:

“Kanal İstanbul’u yapacağız” dese...

Putin’in saçları diken diken oluyor...



Erdoğan ne zaman ABD’ye yanaşmak için fırsat kollasa...

Bu defa da...

Her gün yaptığı Kanal İstanbul geyikleriyle muhalefeti çıldırtıyor...

ABD’ye ise:

“Montrö’yü yırtacağım ama siz de artık desteğinizi verin yani...” mesajı gönderiyor...



Putin’le buluşacağına yakın, kazı çeviriyor ki yanmasın...

Kanal İstanbul’un adını ne anıyor...

Ne başkalarına andırıyor...



Dikkatimi çekti de...

Muhaliflere “hatırlatayım” dedim...

ÇOK GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ...


Millet İttifakı giderek genişliyor...

Gelişmiş bir hukuk devleti için gerekli olan demokrasi platformuna dönüşüyor...



Herkes kendi siyasi, iktisadi ve sosyal programlarını koruyarak ama...

Evrensel hukuk ve demokrasi konusunda birleşerek:

Çağdışı bir totaliter rejimi iktidardan indirmek için ele ele veriyor...



Bu zımni ittifak cumhuriyet tarihimizin en güçlü...

En akılcı ittifakı...



Zira...

Ve biliniyor ki...

Totaliter rejimlerin en bilinen özelliği...

Örgütlü muhalefet ortadan kalktığında...

Totaliter rejim korkmasına gerek kalmadığını anlıyor...

Ve...

İyice çileden çıkıyor...



Altı muhalif liderin uzlaşma arayışı...

HDP’nin terör sorununun çözümünde “muhatap” kabul edilerek parlamentonun devreye sokulacağı konusunda uzlaşılması...

HDP’nin de bunu kabullenmesi...

İktidarın elini kolunu bağladı...



Güzel günler göreceğiz canlarım...

Çok güzel günler göreceğiz...

SEÇİMLERDEN 27 AY SONRA BU NE İŞ?..


İktidar gazeteleri, cesareti cehaletinden gelen kimi trolleri “köşe yazarı” olarak yaftalayıp...

Onlara:

Havlayacakları birer eşik veriyorlar...



İşte bunlardan biri...

Kendisine verilen eşikte:

Yaklaşık 27 ay önce...

4 milyon 640 bin oy alarak:

İstanbul Belediye Başkanlığına seçilen Ekrem İmamoğlu’na havlıyor...

[caption id="attachment_6672170" align="alignnone" width="600"] Ekram İmamoğlu[/caption]



Neymiş efendim?..

Yunan gazeteleri İmamoğlu İBB Başkanı seçildiğinde, Türkçe olarak:

“İstanbul’u fetheden Yunanlı” diye başlık atmışlar haberin birinde...



Bir başka haberin başlığıysa ve yine Türkçe olarak şöyle imiş:

“Pontus kökenli bir Rum...”.



Bir diğer habere şu başlığı atmışlar:

“Ayasofya’nın intikamı...”.

Ve bu başlık da yine Yunan medyasında ve yine Türkçe olarak yer alıyormuş:

“İstanbul’un yeni başkanı bir Pontus...”.



Ya arkadaş...

De ki bütün bunlar doğru...

De ki İmamoğlu Pontus Rum’u kökenli bir ailenin evladı?..



Ne var bunda?..

Rum olmak suç mu?..

Ayıp mı?..

Günah mı?..

Seçilmeye engel mi?..



Merak ediyorum...

Bu arkadaş...

Toprağı bol olsun Markar Eseyan AKP milletvekili olduğunda da yazdı mı bunlara benzer bir yazı?..



Yazmadıysa (Ki yazdığını zannetmiyorum...).

Seçimlerden 27 ay sonra bu ne iş?..

KİMİN HAKLI OLDUĞUNU DA GÖRÜRÜZ...


Kamuoyu araştırmaları nedense görmüyor ama...

İzlenimim o ki...

AKP’den kaçan oylar MHP’ye değil...

İYİ Parti başta olmak üzere:

Gelecek Partisi ve DEVA’ya gidiyor...



Anketçileri incitmek istemem...

Elbette gelen cevapları aynen yansıtıyorlar...

Ama...



Benim gördüğüm:

Gelecek Partisi ve DEVA; anketlerde bulunan sonuçlardan çok daha fazla oya sahipler...



Neyse...

Yakında kimin haklı olduğunu da görürüz...

ERDOĞAN ÇOK ENDİŞELİ...


Erdoğan bilhassa HDP’nin meşru kabul edilmesini bir türlü hazmedemiyor...

Oysa Kürt Siyasi Hareketini meşru gören...

Ve...

Kürt Siyasi Hareketi ile müzakere masasına oturan ilk başbakan kendisiydi...



Şimdi...

Dönüp geriye baktığında:

İktidarının uluslararası kredibilitesinin en yüksek olduğu zamanın:

Kürt Siyasi Hareketiyle uzlaşma içinde olduğu dönemler olduğunu görüyor...



Bugün...

Giderek genişleyen Millet İttifakı’nın artık...

HDP ile “demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin korunması” amacıyla bir arada olmasından duyduğu ciddi endişeyle...

Bahçeli’den kurtulup HDP ile uzlaşmanın yollarını arıyor...



Çünkü...

MHP ile birlikteliği devam ettiği sürece...

Kaybettiği Kürt kökenli oyların asla geri dönmeyeceğinden emin...

HİÇ ŞAŞIRMAYACAĞIM...


Erdoğan, MHP ile birlikteliğini sürdürdüğü müddet zarfında...

ABD ve AB’den destek göremeyeceğini nasıl biliyorsa...



Bahçeli de...

Erdoğan’dan koparsa...

MHP’nin önümüzdeki iki yılı kaybedeceğini...

Seçimlere devlet desteğinden yoksun olarak gireceğini görüyor...



Devlet Bey;

Olağanüstü bir siyasi başarı elde ederek:

Erdoğan’ın %53.5 olan oyunu %28’e kadar düşürdü...



Ama...

Bu oy oranı yine de çok yüksek...

Erdoğan’ın oyları %20’nin altına düşmeden; Bahçeli ve MHP için ümit yok...



Önümüzdeki günlerde...

Bahçeli, Erdoğan için geçmişte yaptığı acayip ağır hakaretleri arşivden çıkarıp tekrar yayınlamaya başlarsa: Hiç şaşırmayacağım...

İDDİA DOĞRU MU?..


Şu İsveçli devlet insanları da hiç politika bilmiyorlar arkadaş...

Nereden mi çıkardım?..



Biliyorsunuz...

İsveç’li Bakan Mona Sahlin, (Dalgınlıkla) kendi kredi kartı yerine, devletin kredi kartıyla marketten bir tane Toblerone çikolata aldı...





“Eeee aldı da ne oldu?..”.

Ne olacak?..

Hemen istifa etti...



Hakkında soruşturma açıldı:

Sonunda:

Aklandı...





Bizde ise...

Bir kadın bakan deveyi hamutuyla götürdü...

Ama halen ve “eski bir bakan saygınlığı” ile hayatını sürdürüyor...



Bu arada...

Unutmadan...

Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan’ın anı kitabı için Kültür Bakanlığı’nın 1 milyon TL harcadığı iddiası doğru mu?..