Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

RTÜK 10 bin liramı almak istiyor... Yargıç ise tahsilatçı olmakta kararlı...

Canlarım mutlaka farkındasınız...

RTÜK yine gündemde...

RTÜK aslında bir devlet kurumu...

Yani...

Normal şartlarda her kişi ve kuruma eşit uzaklık veya yakınlıkta olması gereken...

Adalet ilkesi temeline oturmuş bir kurum olmalı değil mi?..

Evet ama öyle değil...



RTÜK, iktidarda kim varsa...

Meclis çoğunluğu hangi ideolojinin ise o ideolojinin meşrebine göre hüküm kesen bir kurum...

Benimle de çok uğraşıyor nedense?..



2019 yılında, TGRT’de “Medya Kritik” isimli programda sunucular, SÖZCÜ Gazetesi ve okurları için “it, köpek, morfinlenmiş, haysiyetsiz, ahlaksız, foseptik çukuru, bidon kafa” dediler...

Kanal yönetimi ve sunucular RTÜK’e şikayet edildi...

Radyo Televizyon Üst Kurulu ne cevap verdi biliyor musunuz?..

Söyleyeyim:

“Bu kelimeler, ifade özgürlüğü çerçevesinde kabul edilmeli...”.



Bu olay üzerine, kişisel YouTube hesabımda yayınlanan videolarımdan birinde şöyle dedim:

“Eğer bu kelimeler hakaret değil de ifade özgürlüğü ise RTÜK üyelerine aynı kelimelerle hitap etmek istiyorum...”.



Sonra ne mi oldu?..

RTÜK aleyhimde 10 bin liralık maddi tazminat davası açtı...

Halen devam ediyor...

Önümüzdeki hafta büyük olasılıkla karara bağlanacak ve...

Büyük ihtimalle yargıç aleyhime karar verecek.

Nereden biliyorum?..

Sunduğum delilleri, “şartlı hakaret” olduğunu dikkate almamasından...

HANİ YARGI TARAFSIZDI?..


Deyin ki tazminat davasını RTÜK kazandı...

Kanunlar ve yargı kararları karşısında boynum kıldan ince...

Önce parayı ödeyeceğim...

RTÜK’e ödenmemesi için elbette tedbir koyup Yargıtay’a gideceğim...

Ve...

Bekleyeceğim...



Yani davayı kaybetmiş olmak benim için sorun değil...

Ama arkadaşlar...

RTÜK’ün SÖZCÜ yazarlarına söylendiğinde “hakaret” olduğu kabul edilmeyen o sıfatlar...

Ben söylediğimde “hakaret” olarak tanımlanacaksa eğer...

“Adalet” nerede kalacak?..



Bir ülkede yargı...

Fiili değil de faili yargılıyorsa eğer...

O ülkede hukukun üstünlüğü ilkesinden söz edilebilir mi?..

Yargının bağımsız olduğu savunulabilir mi?..



Sözün özü...

Lütfen hiç kimse; Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’de basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve partizanlığı eleştiren 31 sayfalık raporuna kızmasın...

“Bizi kıskanıyorlar” falan gibi saçma sapan savunmalar da ileri sürmesin...

GERİSİ TEFERRUAT...


Soru şu: “Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki silahlı çatışmalar ordular arası savaşa dönüşür mü?..”

Bilemem...

Umarım dönüşmez...

Temennim bir an önce ateşkes uygulanır ama...

Türkiye “garantör” devlet olarak Nahcivan’ı bahane edip operasyon başlatırsa da hiç şaşırmam...

Sebebini ise söylememe gerek olduğunu zannetmiyorum...

Zira...

Malumun ilamı olur...



Peki...

Azerbaycan ile Ermenistan’ın savaşmaması için ne yapmak gerek?..

Cevap:

Politikacıların akıllarını başlarına almaları gerek...

Politikacıların karşılıklı olarak:

İletişim kurmayı...

Yardımlaşmayı...

Uzlaşmayı ve...

Paylaşmayı bilmesi gerek...

Gerisi teferruat...

İKİ TARAFIN DA YOĞURDU EKŞİ...


Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı tabii ki haksız...

Elbette siyasi ahlaka da sığmıyor...

Tamam da...

Ermenistan’ın Azerbaycan’a neden saldırdığını da anlatmak gerekmiyor mu?..



Sözün özü:

Sorunları çözmek için, “Ne oldu?” sorusunu sorup “Senin yüzünden oldu” diye karşılıklı suçlamalar ve hakaretler etmektense...

Tarafların her birinin; “Benim yoğurdum ekşi kabul ama sen de kendi yoğurduna bir baksan” demesi şart...

HER ŞEY OLUR...


Bir ülkede cahillik varsa...

Bir ülkede despotizm yaşanıyorsa...

Bir ülke halkının yüzde onu yiyor, yüzde doksanı bakıyorsa...

Bir ülke halkının bütün bir yaşamı bir tek kişinin dudakları arasındaysa...

Bir ülkede seçimler göstermelik yapılıyor ve sandıktan sürekli aynı kişi çıkıyorsa...

Ve...

Bütün bunlar...

Petrol ve doğal gazdan gelen servetin hakça paylaşılamamasından kaynaklanıyorsa...

O ülkede dış savaş da olur iç savaş da olur...

İSVİÇRELİLER CEHENNEME BİZ CENNETE...


İsviçre’de geçtiğimiz pazar günü, asgari ücreti belirlemek için referandum yapıldı...

Ve...

Halkın yarısından çoğu...

Asgari ücretin 4.100 İsviçre Frank’ı (Bizim paramızla 34.000 TL.) olmasını kabul etti...

Yani...

Bir İsviçre emekçisi 17 Türk emekçisi değerinde...



Biliyorsunuz...

İsviçre’yi yönetenler de Türkiye’yi yönetenleri kıskanıyorlar...

Ama olsun...

Dert etmeyelim...

O kadar çok para kazanan insan, cennete gidemez...

Reis bizleri cennete hazırladığı için yoksul bırakıyor...

Namaz niyaz falan yani...