Korkusuz

Portakalı soydum...

Portakalı soydum...
Tarık Akan, hepimizin Tarık Akanıydı.

Adile Naşit, hepimizin Hafize Anası.

İnek Şaban’a gülmeyen bu ülkede hiç yaşamamış demekti.

Emel Sayın’ı alın mesela...

Veya Ajda’yı...

Seven olur daha çok seven olur... Belki... Ama düşman belleyen olmaz...

Hababam Sınıfı yahu...

Milyon kere milyon yayınlandı. İzledik... Kahkahalarla güldük...

Topluca okulu kırıp Fener maçına gittiklerinde, Galatasaraylı olanlar burulmuştu içten... Ama sadece o kadar...

Hababam, bizim Hababam’dı.

★★★

Şener Şen hepimizindi.

Zeki Müren hepimizin...

Bacak şampiyonu Serpil Örümcer nereli bilmezdik.

Nil Burak hangi partiye oy verir... Merak edenimiz olmadı.

Bir tek Cem Karaca’mız vardı...O da politik protest olduğu için solcular daha çok sever şarkılarını söylerlerdi.

Ama mesela Barış Manço’nun ülkücü olduğu ortaya çıkmazdı.

★★★

Ülke 80 öncesinde kan banyosundan geçti.

Kardeş, kardeşi vurdu.

Ama kimse Cüneyt Arkın’ın siyasi görüşünü merak etmedi.

Türkan Şoray’ın partisini öğrenmeye çalışmadı.

Oysa bugün...

Bana tek bir sanatçı söyleyin ki... Adını söylediğim andan itibaren 10 saniye içinde bir mahallede alkış öbür mahallede linç yemesin...

Tek bir sanatçı ismi söyleyin ki her iki mahallede de el üstünde tutulsun...

Yok... Ben didikledim, gerçekten yok...

Yılların Orhan Babası...

‘Ben solcu değil, hümanistim’ diye diye yılları geçmiş Orhan Baba...

Kaseti olmayan tek ev bulamazsın...

“İyi sanatçıdır” de... Hemen saraydaki fotolarını ortalığa döküverirler...

Yavuz Bingöl’ü demiyorum...İbrahim Tatlıses’i demiyorum.

Yahu Sezen Aksu...

Sezen’i söyleyin...

Ahalinin yarısı gül, diğer yarısı taş atar.

Şener Şen, Cumhurbaşkanlığı ödülü aldı... Doğduğuna doğacağına pişman oldu.

Erkan Oğur saz çaldı İbrahim Kalın’la... Sonra özür diledi... Yanlış anlaşıldım dedi...

Herkes kendi kampını seçmiş...

Kendi mahallesine çekilmiş...

Sanatçısını da kendi mahallesinden istiyor.

★★★

Gezi’de yürüyen, pankart taşıyan hangi sanatçı varsa kaşelendi.

Ne tiyatroda iş bulabildi...

Ne de sinemadan destek...

Bakanlığın kapıları kapandı.

Mehmet Ali Alabora canını zor attı İngiltere’ye...

★★★

Nasıl bu hale geldik biz...

Nasıl bu kadar ayrıştık...

Kanlı iç savaş provalarından gelip geçtik... Kimse sanatçılarını sorgulamadı da...

Şimdi nasıl oldu...

Ortak payda da bizi birleştiren tek bir sanatçımız kalmadı.

Pek çok sebebi var...

20 yıl iktidarda kalıp demokratik nefes alma borularını hep kapatırsan...

Adaletin terazisi hep iktidardan yana basarsa...

Şeffaflık hesap verebilirlik ısrarla halının altına süpürülürse...

Ülke içine kapanır... Kilitlenir...

Kamplar keskinleşir...

Bizde de o yaşanıyor...

O kadar çok haksızlık hukuksuzluk yaşandı ki...

Hangi gerekçeyle olursa olsun iktidara bir selam çakan...

Yanında duran...

Onu alkışlayan...

Kim varsa...

Sanatçı da olsabilim insanı da olsa ahali affetmiyor.

Bütün bu 20 yılın onaylandığını düşünüyor.

Haksızlıklar hukuksuzluklar gözünün önüne geliyor...

Şener Şen de olsa affetmiyor, Erkan Oğur da olsa...

★★★

Altın Portakal’da...

4.5 dakikada portakal gibi bölünmemiz de bu yüzden...

Genç bir oyuncunun yarı heyecanı yarı şaşkınlığı...

Deneyimli bir aktörün, “Ben burada saksı değilimmmm” atarlanması...

Küçük sevimlilikler olarak geçilebilirdi.

Ama olmuyor...

Geçilmiyor...

Öyle bir kamplara ayrıldık ki...

Herkes düşmanıyla var oluyor.

★★★

Acun’un Survivor’ı dünyanın her yerinde çöpe gitti. Bizde neden halen deli gibi seyrediliyor?

Herkes düşmanıyla var oluyor da ondan...

Daha önce yazmıştım...

Bizim insanımız ekmeksiz yaşar, düşmansız yaşayamaz...

Biri çıksın... Piyanonun tek tuşuna bassın...

Sol mu bastı, fa mı bastı?

Savaş buradan bile başlayabilir...

★★★

Antalya’da...

Portakalı hep beraber soyduk...

Duma duma dum...