Korkusuz
Can Ataklı

Paşam siz nasıl askersiniz?

BUNU YAZMAK GEREK

Paşam siz nasıl askersiniz?


Bu yazım Milli Savunma Bakanı Emekli Orgeneral Hulusi Akar’a yönelik bir açık mektuptur.

Sayın Paşam;

Siz emekli bir askersiniz.

Üstelik Genelkurmay Başkanlığı da yapmış bir orgeneralsiniz.

Aralarında sizin rütbenizle eşdeğer olanların da olduğu tamamı amirallerden oluşan 104 imzalı bildiriye bakanlığınız karşı açıklamasını ve sizin şahsi beyanlarınızı dikkatle okudum.

Çok üzüldüm paşam.

Nedenlerini hemen anlatayım.

Eski bir orgeneral olarak askerlerin nasıl düşündüğünü, nasıl davrandığını, nasıl harekete geçtiğini herhalde en çok bilen isimlerden birisiniz.

Böyle bir açıklamayı okuduğunuzda, birçoğunu muhtemelen görev yıllarından tanıdığınız bu amirallerden herhangi birini aramak hiç aklınıza gelmedi mi?

Sizin de aklınıza hemen “darbe çağrısı” mı geldi gerçekten?

Örneğin siz de iktidarın “gece yarısı açıklaması” temasına kendinizi kaptırmışsınız.

Oysa siz o bildirinin özellikle gece yayınlanmadığını, bir internet sitesinin “önce biz verdik” telaşı içinde bildiriyi kamuoyu ile paylaştığını bilmiyor olamazsınız.

Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını en iyi bilenlerdensiniz.

Onlar için de “darbe yapacaklar” iddiası dile getirilmişti.

Gerçi zamanında pek tepki göstermemiştiniz.

O davalarda her fırsatta yaptığınız “şerefli Türk askeri” tanımlamanızdaki gibi çok sayıda general ve amiralle birlikte çok sayıda subay, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmişti.

Ancak bir süre sonra tüm bunların bir kumpas olduğu ortaya çıkmıştı.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kahraman komutanları, bu gerçeğin ortaya çıkması üzerine beraat etmişlerdi.

Böyle çok sıcak bir deneyime sahip komutan, sonra da siyasetçisiniz.

Üstelik bir süre önce fiilen komutanı olduğunuz ordu da sivil olarak üstlendiğiniz Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı.

Ergenekon ve Balyoz olaylarında kumpas yapıldığını bilen biri olarak, emekli amirallerin iki konuda gösterdiği hassasiyete, “Bu bir darbe bildirisidir” diye nasıl atlarsanız sayın komutanım, sayın bakanım?

Hiç mi aklınıza iyi niyetli bir duygu gelmedi?

Bildiriyi okuduğunuz an tanıdığınız amirallerden birini arayarak, “Nasıl böyle bir hisse kapılırsınız, Montrö konusunda en azından benim ne kadar hassas olduğumu bilmiyor musunuz? Cüppeli general hakkında da soruşturma açtık” deseydiniz, olaylar buraya tırmanmazdı büyük ihtimalle.

Çok kısa bir süre öncesinin Genelkurmay Başkanı, şimdinin Milli Savunma Bakanı olarak emekli amirallerle yaptığınız görüşmeyi hemen hükümetin diğer üyelerine ve hatta cumhurbaşkanına da aktarır ve ortalık karışmadan sakinliğe kavuşturabilirdiniz?

Neden yapmadınız paşam?

Ergenekon ve Balyoz kumpasları sırasındaki tutumunuzu eleştirenler var, bunu biliyorsunuz.

En azından önünüzün temizlenmesi nedeniyle beklemediğiniz anda en tepeye çıkmış olmanız ve bunu itirazsız kabullenmeniz kimi meslektaşlarınız arasında pek hoş karşılanmamıştı.

Tabii ki bu konuda yalnız değilsiniz, Ergenekon ve Balyoz kumpasları nedeniyle birçok komutan hiç hayal bile etmedikleri makamlara tırmandılar ve onlara bu konuda pek hoş bakılmadığı biliniyor.

Bu açıklama olayı sizin için bir fırsat olabilirdi.

Oysa şimdi, muhtemelen uzatılacak ve kapsamı genişletilecek yeni bir “darbe paranoyasının” önemli aktörlerinden biri haline geliyorsunuz.

Değerli paşam, askerlik elbette çok şerefli bir meslek, büyük fedakarlık gerektiriyor.

Her asker bir gün emekli olurken arkasında olumlu izler bırakmak ister.

Siz de zamanında “Ete soğan doğramam” diyen bir orgeneralin durumuna düşmeyi mi tercih ediyorsunuz?

Samimi görüşlerimdir bunlar.

Saygılar sunarım.

ŞAKA GİBİ

MHP’yi kuran Türkeş olmasa Bahçeli’yi ciddiye alabilirdim


Montrö ve ordudaki sarıklı cüppeli general konusunda endişelerini dile getiren 104 emekli amirale karşı en büyük tepkiyi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gösterdi.

Önce “Bunların rütbelerini sökün, maaşlarını kesin” dedi.

Dün de partisinin grup toplantısında ateşler saçan bir ifadeyle konuştu.

Darbeleri lanetledi.

Amirallerin açıklamasının arkasında CHP’nin olduğunu söyledi.

CHP’nin her darbe içinde olduğunu söyledi.

Bu konudaki şu sözleri ise çok ilgimi çekti.

Bahçeli dedi ki; “Bizi dehşete düşüren başka nokta da muhalefet partilerinin aldığı sakat pozisyondur. CHP, geçmişiyle müsemma tavrını yine sürdürmüştür. İsmet İnönü yabancı gazetecilere verdiği demeçte şunları söylemişti: ‘Siyasi rejim baskıya yönelirse ordu mensupları vaziyeti incelerler ve sonucunda ne olacağını kimse bilemez.’ Bu beyanattan 20 gün sonra 27 Mayıs darbesi yaşanmıştır. ‘Şartlar tamam olduğunda ihtilal meşru haktır’ sözü, CHP’nin tarihinin tarihi yanılgısı ve yozlaşmış düşüncesidir. Darbeler tarihi, bir nevi CHP tarihidir. Darbe ile yüzleşmek CHP ile yüzleşmek demektir.”

Tarihi hiç bilmesek, 27 Mayıs’ın ne olduğundan haberimiz olmasa, 12 Eylül darbesi ile ilgili bilgimiz olmasa ve en önemlisi Alparslan Türkeş adından bihaber olsak Bahçeli’yi ciddiye alabiliriz.

Alparslan Türkeş, 27 Mayıs’ın “güçlü albayı” olarak bilinen ismi.

Alparslan Türkeş, MHP’nin kurucusu ve kendi deyimleri ile partinin “efsane” genel başkanı.

Alparslan Türkeş, bilinen en ateşli antikomünist komutan ve siyasetçilerden biri ve kendini “sol parti” olarak tanımladığı için CHP’den en nefret eden isimlerden biri.

Bahçeli’nin dünkü konuşmasına göre; 27 Mayıs’ın liderlerinden biri olan Alparslan Türkeş, CHP’nin isteği üzerine mi darbe yaptı yani?

ŞAŞIRDIM

Askerler Suriyeli çocuklara bunu öğretiyor demek ki


Suriye’deki iç savaşa müdahil olmamızdan bu yana komşumuzun topraklarında çok sayıda askerimiz var.

Özellikle Afrin, El Bab gibi kentlerde Türk askeri her şeye hakim durumda.

Bu fotoğrafı yabancı medyada gördüm.



“Türk askeri Afrin’e iyice yerleşti” başlıkları ile yayınlamışlar.

Gerçi üniforma bize mi ait tam anlamadım.

Ancak niye sahte fotoğraf yayınlasınlar, çünkü fotoğrafta yabancı ülkelerin istismar edeceği bir şey yok.

Oysa bizim için dikkat çekici bir nokta var.

Benim gözlerim o gülen çocukların el işaretine kaydı hemen.

Bu işaret MHP’liler tarafından kullanılıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Suriye’de görev yapan özel askerlerimiz arasında MHP’liler hayli fazla.

Öyle ki; her yerde “V” şeklinde işaret yapılırken, Suriyeli çocuklar MHP işareti yapıyor.

Kimden öğrenmiş olabilirler ki?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

“Onun karısı, bunu kardeşi şunun kayınbiraderi” diyerek bir parti darbeci ilan edilemez


Önce Tayyip Erdoğan’dan duyduk.

“Araştırıyoruz, bildiri imzacıları arasında kardeşi, karısı, çocuğu, şusu busu CHP’de olanlar var, hepsinden hesabını soracağız” dedi.

Sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıkladı.

Meğer gece hiç uyumadan inceleme yapmışlar, imzacılarla CHP arasında tüm bağlantıları ortaya çıkarmışlar.

İyi de diyelim ki, emekli amiraller arasında oğlu, kardeşi veya herhangi bir yakını CHP’de aktif olarak çalışan biri var.

Bu neyi kanıtlar?

Neyin göstergesidir bu?

Yine diyelim ki, o amiral darbeden yanadır.

Bu durumda CHP’de aktif olarak çalışan bir yakını da darbeci midir?

Çok açık bir gerçek şudur; İktidar tıpkı Ergenekon, Balyoz gibi bir kumpas hazırlığı içinde. Şimdilik hiçbir tutuklama ve hapis cezası öngörmeyen TCK 316’dan dava açılacak ama tıpkı Ergenekon’daki gibi “müthiş bağlantılar çıktı ortaya, sonuna kadar gideceğiz” denilerek dava tutuklama ve ağır ceza gerektiren maddelere sokulacaktır.

Bu kadar ayıpla bir iktidar nereye kadar gidebilir ki?

ŞAŞIRDIM

Bildiriler ardı ardına gelirse ne yapacaksınız?


Emekli amirallere yönelik gözaltı dalgası elbette saraya yakın olanları pek sevindirdi ama toplumda aynı sevinci görmüyoruz.

Sokaktaki AKP’liler bile rahatsız durumdan.

“Yaşları gereği sokağa bile çıkmaları yasak olanlar mı darbe yapacak?” diye kızıyor yapılanlara millet.

Konuştuğum ne kadar AKP’li varsa hepsi de inanın hepsi de “Bizimkilerin bu telaşını anlamak mümkün değil, artık bu darbe korkusundan kurtulmak gerek” diyor.

Bunun da ötesinde sosyal medyada gruplaşanlar kendi aralarında imza kampanyaları yapıyorlar.

Yine kendi gruplarında açıklamalar kaleme alanlar var.

Belli ki iktidar, emekli amirallerin üzerine yürüyerek “bana dokunan yanar ona göre” anlamına gelen bir gözdağı veriyor ama bu kez herkesi çok korkutamadı gibi geliyor bana.

Sosyal medya üzerinde adını sanını yazmaktan çekinmeyen on binlerce insan küçük gruplar halinde açıklamalar yapmaya başlarsa, ki başlayacak, ne yapılacaktır?

Hepsi hakkında soruşturma açılacak, bütün imzacılar gözaltına mı alınacaktır?