Korkusuz

Özel üretim

Özel üretim
İçinde azıcık koronavirüsü olan bir yazı.

Arap coğrafyasında Türkiye dostu olan bir tek ülke var o da Katar.

BOP ama özellikle Kanlı Arap Baharı’ndan sonra Katar’ın Müslüman Kardeşler ekseninde AKP ile ilişkileri acayip gelişip pekişmişti.

Nüfusu yaklaşık 600 bin ama doğalgaz üretiminde dünya üçüncüsü.

Katar; İsrail’den sonra ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiği.

ABD; Irak ve Afganistan işgalleri dahil bölgedeki tüm savaş operasyonlarını Katar’daki iki üssünden yönetiyor.

Elbette Fırat’ın doğusunu da.

Katar Emiri Temim Haziran 2013’te iktidarı babasından devraldı.

Arap medyasına göre ABD öyle istemişti.

Babası da 1995’te dedesine darbe yaparak ülke yönetimine el koymuştu.

Dedesi de 1972’te amca çocuğuna darbe yaparak kendini kral ilan etmişti.

Ülke de zaten 1971’te bağımsız olmuştu.

2017’de Temim’in Suudi Arabistan ve BAE ile arası bozulunca Türkiye 11 bin kilometrekarelik müttefiği Katar’a asker gönderdi.

Sonra da Tank Palet Fabrikası’nı verdi.

Katar’da koronavirüs var ama uçaklar gidip geliyor.

Hediye olanı değil.

Katar’da demokrasi adına bırakın “D” harfini “Ğ” bile yok.

Gelelim Macaristan’a.

TSK Fırat’ın doğusuna operasyon başlatınca Macaristan AB’nin Türkiye’ye yönelik hazırladığı bildiriyi veto edince Ankara çok heyecanlandı.

Macaristan Başbakanı Victor Orban Ankara’ya geldi Cumhurbaşkanı Erdoğan Macaristan’a gitti ve yandaş medyada Macar halkının Türk kökenini anlatan haber ve programlar yayınlandı.

Koronavirüs ile mücadeleyi fırsat bilen Başbakan Victor Orban parlamentodan sınırsız yetkiler aldı sonra da parlamentoyu zorunlu ve süresiz izne çıkararak ülkeyi kararnamelerle yöneteceğini söyledi. Buna göre Urban gerekli gördüğü uygulamaları parlamentonun onayı olmadan kararname çıkartıyor, engel olarak gördüğü yürürlükteki bazı yasaları iptal ediyor ve hükümet kararnameleriyle istediği konuyu acil olarak gündeme alıyor.

Özetle “salgın tehlikesi”ni bahane ederek ülkeyi OHAL koşullarında KHK’larla yönetiyor. Buna göre koronavirüs ile   mücadele önlemlerine uymayanlara, bu önlemleri eleştirenlere ve krizle ilgili yanlış bilgi verenlere beş yıla kadar hapis cezası verilecek.

Yani muhalif medya susturulacak.

2010’dan bu yana ülkeyi yöneten Urban’ın Avrupa’daki lakabı “Diktatör”.

Adam demokrasiyle gelmiş ama zaman içinde demokrasinin ne “D”sini ne de “Ğ”sini bırakmamış.

Libya’da ise hiçbir şey yok.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre beş milyon nüfusu olan “ülkede bir milyon Türk kökenli insan var”.

Diktatör denilen Kaddafi devrildikten sonra bu ülkede herkes herkesi boğazlıyor. Bazılarının arkasında Türkiye ve Katar diğerlerinin arkasında Suudi Arabistan, BAE ve Mısır var.

Oysa Arap Baharı başlangıcında tüm bu ülkeler batılı ülkelerle birlikte Suriye’de Esad’a karşı beraber hareket ediyorlardı.

Avrupa ülkelerinin bir çoğu ve Rusya şimdi Libya’da Türkiye karşıtı cephede.

Demokrasi hiçbirinin umurunda değil.

Libya’da şimdilik koronavirüs yok ama devam eden savaşta insanlar yeterince birbirini öldürüyor.

Hepsi Müslüman Sünni ve onları destekleyen ülkeler de Müslüman ve Sünni.

Demokrasinin “D” ve “Ğ”si hiçbirinde yok.

Çok de önemli değil.

Kimsenin de umurunda değil.

Peki nasıl düzelecek bu işler?

İnsanlar, yani koyunlar, yalnızca can derdinde olduğu sürece kasaplar doğal olarak bu tür koyunların peşinde olur.

Bazen de koyunlar kurbanlık sırasında beklerken kendilerini kesecek kasabın bıçağını yalarlar.

Geçenlerde sosyal medya hesaplarımda bir İzlanda atasözünü paylaşmıştım:

Öküz çektiği yükü değil torbasına konacak yemi düşünürmüş onun için de öküzmüş”.

İşimiz zor.

Bir tek koronavirüs olsa kolaydı ama bu coğrafyanın her tarafında çeşit çeşit virüs var.

Bazıları da özel olarak ABD laboratuvarlarında üretilmiş.

Aşısı da yok ilacı da.

Yakalandık mı kurtuluşumuz yok.