Korkusuz

Özel hastanelere karşı direncin sebebi ne?..

Özel hastanelere karşı direncin sebebi ne?..
Konut kredilerinde peşinat yüzde 10’a çekildi... 20 bin öğretmen ataması yapıldı... Devletten vergi kaçıran iş insanlarının vergi borçları ertelendi... Yaşlılara bir şişe kolonya ile maske dağıtılıyor... Buna rağmen, ülkemizde koronavirüs vaka sayısı hala yükseliyor, düşürülemiyor. Anlayamıyorum!..

Çok şükür... Olası bir korona vakası ile karşılaştığımızda Ankara’da nereye başvuracağımızı öğrenebildim. Önceki gün, özel bir hastanede çalışan  Prof. Dr. ünvanlı akrabamla telefon sohbetimiz sırasında bilgi sahibi oldum; “Ahmetcim, aman hastalanmamaya bakın. Hastanelerden uzak durun” deyip başlarından geçeni anlatmaya başladı;

“Hastanemizde 2 hastada korona vakasından şüphe ettik. Ankara İl Sağlık Kurulu’nu telefonla aradık. Nereye yönlendirebileceğimizi, ne yapabileceğimizi sormak için. Adam bize öyle sert çıkıştı ki, bir yedi sülalemize sövmediği kaldı. ‘İlaçlarını verin gerekli tedavilerini yapın’ deyip telefonu suratımıza kapattı. Korona testleri Ankara Şehir Hastanesinde yapılıyor ama kapısında çok uzun kuyrukların oluştuğunu duyuyoruz. Bu hastalar ne yapacak?. Hastanemizde bir katı koronavirüs için tedavi katı yapmak istiyoruz ona da izin vermiyorlar. Şaşırdık kaldık.”

Özel hastanelerin koronavirüsle mücadeleye ve tedaviye hazır hale getirilmesi için ısrarlı çağrılara iktidar kulak tıkıyor. Bu anlamsız inatçılığın gerekçesi ne? Anlayamıyorum!..

Dünya üzerindeki tüm gerçek nitelikteki sosyal devletler, koronaya karşı ekonomik-sosyal çözümleri devreye sokarken, bizdeki iktidar sahipleri zaten tahsil etmekte zorlandıkları ve hatta tahsil dahi edemeyeceklerini çok iyi bildikleri vergi borçlarını erteleyerek tarihi bir uyanıklığa imza attılar. Bu arada TOKİ ve müteahhitlerini de unutmadılar!. ”Koronavirüse karşı Ekonomik İstikrar Kalkanı” demişlerdi ya... Vallahi, onlar için tam manasıyla kalkan oldu!..

★★★

Gündemdeki yoğunluk sebebiyle, CHP İstanbul milletvekili Erdoğan Toprak’ın hafta başında bana gönderdiği değerlendirme raporundaki çok önemli bir analiz ancak bugüne kaldı.  Güncelliğini kaybetmiş değil. Şöyle;

“Koronavirüs salgını, başta Çin, Güney Kore, Japonya olmak üzere dünyanın en büyük imalatçı, tedarikçi ve ihracatçı ülkelerinde üretime ara verilmesini, fabrikaların tatil edilmesini beraberinde getirince, petrol ve enerji talebi sert şekilde azaldı.

Petrol fonlarındaki birikime güvenerek Rusya’yı üretim kısıntısına zorlamayı hedefleyen Suudi Arabistan, hem üretimi artırma hem de fiyatları düşürme kararı alınca petrol savaşları başladı. Suudi Arabistan ve Rusya arasındaki bu fiyat savaşı küresel piyasalarda sert düşüşe neden olurken altın ve euro değer kazandı. Petrol fiyatlarının bir anda yüzde 30-40 arasında gerilemesi ve varil fiyatının 30 dolara kadar inmesi enerji ve para piyasalarında küresel sarsıntıya yol açtı. Dev enerji şirketlerinin olağanüstü düşen fiyatlar nedeniyle gelirlerinin azalması, bankalardan aldıkları yüz milyarlarca dolarlık kredilerin geri dönmeyeceği endişesi kaygıları büyüttü.

Hem doğalgaz hem de petrol ihracatçısı olan Rusya, fiyat savaşlarına direnç gösterebilir. Ekonomisi sadece petrol ihracatına ve buradan elde edilen gelirlere dayalı Venezuela, Nijerya, İran, Cezayir ve daha birçok petrol üreticisi ülkenin bu süreçte ağır krize girmesi beklenmelidir.

Petroldeki fiyat savaşlarının Suudi Arabistan ve Rusya’ya kıyasla daha pahalı bir teknoloji olan kaya gazından petrol üretimi ağırlıkta olan ABD’yi de olumsuz etkileyeceği bunun da küresel ekonomi ve ticarete ikici bir darbe daha indireceği kaygısı hızla büyüyor.

Şayet petroldeki fiyat ve üretim savaşları devam ederse, önümüzdeki dönemde gündeme gelmesi muhtemel yeni küresel ve bölgesel sarsıntıları şu şekilde sıralamak olanaklı:

*Ekonomileri zayıf durumda ve tümüyle petrole bağlı İran, Irak, Cezayir, Nijerya, Venezuela, Azerbaycan vb. petrol üreticisi ülkelerde ekonomik kriz ve sosyal patlamalar, ayaklanmalar, politik sarsıntılar yaşanabilir.

*Her ne kadar üretim maliyetleri düşük, petrol geliri fonları trilyon dolar düzeyinde olsa da düşük fiyattan satılacak petrolle elde edeceği gelirleri azalacak olan ve açığı hazır rezervlerden karşılamak durumunda kalacak Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ülkesindeki konumu sarsılabilir. Petrol savaşlarının uzaması halinde Suudi hanedanı içindeki iktidar mücadelesi hızlanabilir.

*Petrol üretimi ve yatırımlarında son yıllarda ağırlığı kayagazına veren ABD’li petrol üreticileri bu alana çok büyük krediler çekerek dev yatırımlar yaptılar. Aynı zamanda Trump destekçisi olan ABD enerji ve kayagazı petrol şirketleri petrol savaşlarından olumsuz etkilenecek kesimler arasında yer alıyor. Dolayısıyla bu şirketler Trump’ı Suudilere baskı yapmaya, Rusya ile uzlaşmaya zorlamak için devreye girebilirler. Aksi halde aldıkları dev kredileri ödeyememeleri, ABD ve küresel bankaları zora sokabilir. Bu şirketlerde toplu işçi çıkartmalarının gündeme gelmesiyle ABD kamuoyunda artacak tepkiler, Trump’a oy, hatta seçimi kaybettirebilir.

Petrol savaşının fitilini ateşleyen Rusya ve Putin açısından da süreç uzarsa riskler artmaya başlayabilir.

Şu anda ABD’nin Rus petrol şirketi Rosneft’e uyguladığı yaptırımlara karşılık ABD’li kayagazı petrol enerji şirketlerini zora sokmuş görünen Putin açısından, Rusya’nın petrol gelirlerinde yaşanacak gerileme, Suriye başta olmak üzere askeri operasyonların finansmanında ekonomik sıkıntıya ve içeride protestolara yol açabilir. Anayasa değişikliğiyle sınırsız-süresiz başkanlıkta kalma hesapları yapan Putin açısından iç siyasi tablonun karışması, bu siyasi hesapları olumsuz etkileyebilir.

Merkez Bankası’nın yaptığı hesaplamalara göre, petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık düşüş ya da yükseliş, cari açık üzerinde 4.5 milyar dolarlık artış ya da düşüş etkisi yaratıyor. Yine petrol fiyatlarının yüzde 1 artması ya da düşmesi de enflasyon üzerinde 0.5 puanlık iniş ya da çıkışa neden oluyor.

Mevcut ekonomik kriz tablosu, iç ve dış politika gerilimleri nedeniyle döviz kurlarının yükselişe geçtiği Türkiye açısından, küresel petrol fiyatları düşse de dolar ve eurodaki kur artışı, bu avantajın sınırlı kalmasına neden olacaktır.”