Korkusuz
Ümit Zileli

Orada bir daha hiç ağaç olmayacak!..

Size dünkü yazımda bir direniş ve trajedi öyküsü anlatmıştım...

Rize’nin İkizdere İlçesi İşkencedere Vadisi’nde açılmak istenen taş ocağını, oynanan oyunları, söylenen yalanları ve yöre halkının çoluk çocuk her türlü baskıya, ezaya hatta kendi deyişleriyle “işkenceye” karşı 78 gündür sürdürdüğü direnişi anlatmıştım...

Taş ocağını açacak olan Cengiz İnşaat için ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı cansiperane bir savunmaya geçmiş, hatta Rize Valiliği’ne başvurarak bu ocağın açılması için hem de kendi adıyla dilekçe bile vermiş, mahkeme safhasını kaybettikten sonra bile yılmamış, Danıştay’daki davayı da bakanlık olarak bizzat üstlenmişti!

Sonuçta şirket o yörede barikatlar kurdu, tel örgüler çekti ve yol açma çalışmalarına başladı... Hemen dışarıda sürekli jandarmayla cebelleşen ahalinin protesto gösterilerine karşın bu çalışma sürdü... Çalışma ne demekti peki?

-Ağaçların kesilmesi, doğanın dümdüz edilmesi demekti tabii ki!..

Ancak, yöre halkının mücadelesi sürüp iktidar partisi dışında tüm kesimlerin desteğini alınca, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, halkla istişarede bulunmak üzere İkizdere’ye gitmeye karar verdi...

-Gitti de, ama nereye?..

İkizdere halkı kalkınmaya karşıymış!..


Bu soruya yanıt vermeden önce, Bakan Bey gelmeden önce Cengiz İnşaat’ın yıldırım hızıyla yaptığı “temizlik harekatına” bir göz atalım!..

Bakan Karaalioğlu’nun İkizdere’ye geleceği duyulur duyulmaz koca koca kamyonlar taş ocağı için atılan yola diziliverdi ve günlerdir kesilen ağaçlar bu kamyonlara yüklenip gözlerden uzaklaştırıldı!

Hikayenin devamında Bakan Bey “istişare” için geldiği İkizdere’de yöre halkının yanına bile uğramadan bir kapalı salon toplantısına katılıp istişareyi “monolog” haline çevirip medya mensuplarıyla yapmayı tercih etti! Daha sonra Lojistik Liman Projesi sahasını ziyaret etti... Dikkat ederseniz halkla direkt temas hiç olmadı! Gittiği yerlerde yaptığı konuşmalardan bazı bölümleri paylaşayım, siz de duruma vakıf olun!..

Karaismailoğlu yörede yaşananları şöyle anlattı mesela:

-Ülkemize ve bölgemize yapacağımız büyük yatırımlara karşı çıkanlara artık ne devletimiz ne halkımız ne gençlerimiz kulak asmıyor. İkizdere’de oynanan oyun sadece taş ocağı ve çevre hassasiyeti değil. Sıkıntıları her zaman olduğu gibi bu ülkenin kalkınmasıdır. Bu provokasyonlar, siz değerli kardeşlerimizin basiret ve feraseti ile defedilecektir!

Öncelikle orada hitap ettiği, “değerli ve ferasetli” kardeşlerinin arasında İkizdereli halktan kimsecikler yoktu bildiğim kadarıyla! Bahsettiği değerli kişiler Cengiz İnşaat elemanları ise o zaman anlarım tabii!

Konuşmasında zaten İkizdere halkını “bozguncu, ülke kalkınmasına karşı şer odaklarının temsilcisi” defedilecek insanlar şeklinde suçlayan sözleri her şeyi olanca açıklığı ile ortaya koyuyordu! Konuşmanın devamında Rize-Artvin havaalanını bu yıl sonunda açacakları müjdesini verdi... Ne kadar doğa sever olduklarını kanıtlamak için “millet bahçeleri” örneğini verdi!

Sonracığıma, taş ocağının yalnızca 2 yıl çalışacağını, yalnızca liman projesinde kullanılacağını, denize dayanıklı taş örneğinin yalnızca o yörede olduğunu, doğaya hiçbir zarar verilmeyeceğini filan anlattı...

Hangi tarafını düzeltmek gerek bilemedim! O bahsettiğiniz “defedilecek insanlar” yüzlerce yıldır o yörede yaşayan insanlar! Taş ocağı bir değil iki tane olarak görünüyor, yıllık kapasite 30 milyon ton olarak saptanmış ve mukavele 2 değil 4 yıllık! Ayrıca yalnız liman inşaatı değil bir çok ayrı projede kullanılacağı belirtiliyor! O yörenin taş ve kayalıklarının ise neredeyse tamamının ise aynı jeolojik özelliği taşıdığını bizzat uzmanlar söylüyor!..

İşsiz kalırsınız ona göre!..


Ama ben en çok iki söylemine takıldım muhterem Bakan Bey’in...

Öncelikle bu iktidarın bölge halkını ne denli sevip kolladığını anlattığı bölüm gözlerimi yaşarttı mesela! Bakın ne dedi:

-İnşallah bu işi Rizeliler ve İkizdereliler ile çözerek bu yatırımı hep birlikte yapacağız. Amacımız burada istihdam sağlansın, bölge insanı ailesinim yanında çalışsın, bizler gibi kalkıp İstanbullara gidip iş aramak zorunda kalmasınlar!

Buna Anadolu’da “abanın altından sopa göstermek” deniyor!.. Bağı, bahçesi çay alanları elinden alınacak ve taş ocaklarınca çalışmaya sevkedilecek yöre halkı öyle mi? Müthiş çözüm vallahi! Bu da ancak işbirliği yapıp direniş göstermezlerse, yoksa o da yok!

İkincisi ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanı sıfatlı muhterem zatın ne denli doğa sever olduğunu gösteren şu sözler:

-10 tane ağaç kesilirse 100 tanesini dikeceğiz!

Çok güzel ancak maalesef gerçek değil! Türkiye Ormancılar Derneği’nin raporu gerçeğin hiç de öyle olmadığını söylüyor. Taş ocağının evlere 230, tarım alanlarına ise 50 metre mesafede olduğunun anlatıldığı raporda, ağaçların söküldüğü dere yatağına kazı malzemesi döküldüğü belirtilerek çay alanları ve bahçe bitkilerinin tozdan aşırı etkileneceği de işaret ediliyor. Son olarak yapılan yaşamsal uyarı ise şu:

-Bu yörede şirketin taahhüt ettiği, sıyrılacak 20 santimlik toprak ile bir daha ağaç yetiştirilmesi mümkün değildir!

Ben Türkçe’ye çevireyim; tüm diğer örneklerde de görüldüğü üzere İşkencedere Vadisi de çöle dönüşecek!

İşte böyle! Bakan bey geldi, gördü, esti, savurdu ve gitti; İkizdere halkının yüzünü bile görmeden, çayını bile içmeden gitti...

-Geride, toprağı için direniş yapan o toprakların asıl sahiplerini bırakarak!..