Korkusuz
Ümit Zileli

Ölüme yatırılanlar (3)

Önceki gün okuduğunuz yazımın daha mürekkebi bile kurumamıştı!

“Ölüme yatırılanlar 2” başlıklı yazımda 28 Şubat kumpası ile müebbet hapse mahkum olan generallerin ölümcül hastalıklarla mücadelesini anlatmış, son olarak 82 yaşındaki Tümamiral Aydan Erol’un kanserinin nüksettiğini ve jandarma eşliğinde radyasyon tedavisine götürüldüğünü paylaşmıştım...

Kanser gibi en yüksek derecede hijyen içeren ortamda bulunması gereken bir hastanın cezaevi arabasıyla 4-6 jandarma eşliğinde hastaneye gönderilmesi, tedavi sonrasında da aynı şekilde hapishaneye götürülmesinin bağışıklık sisteminde onulmaz hasarlara neden olabileceğini yazmış, avukatının bu tedavi sürecini evinde geçirmesi ya da hastanede yatılı tedaviye alınması için yeniden başvuruda bulunacaklarını söylediğini aktarmıştım, yeniden diyorum, çünkü bir önceki başvuruya yanıt dahi verilmemişti!

Dün, kardeş gazetemiz SÖZCÜ’de Aytunç Erkin’in yazısını okuyunca açıkçası kanımın donduğunu hissettim! Emekli Orgeneral Çetin Doğan ve emekli Tümgeneral Hakkı Kılınç’a reva görülen muameleleri, hele bunu yapanlar arasında Hipokrat yemini etmiş doktorların ve bir hastanenin de bulunduğunu görmek yüreğimi acıttı...

-Aytunç’un  izniyle yazdıklarını paylaşmak istiyorum.

“Kalp krizi riski var ama hapiste kalsın!”


Ara başlık Aytunç’a ait...

“398 gündür Buca Cezaevi’nde yatan 82 yaşındaki Çetin Doğan, bazı tetkikleri için hastaneye götürülüyor. İşlemler yapıldıktan sonra hastane rapor veriyor:

-Hayati tehlikesi olmakla birlikte acil durumlar hariç her ay kardiyolojik poliklinik kontrolü yaptırılmak, ilaç tedavisine muntazaman devam edilmek şartı ile hayati riski cezaevi içerisinde ve dışarısında eşit derecededir. Mevcut durumu itibarı ile kardiyolojik açıdan ceza infazının tehirine gerek yoktur.

Yani, hastane her an bir kalp krizi geçirme olasılığı bulunan ve hayati tehlikesi olduğunu kabul ettiği hasta için “hapishanede kalabilir!” diyebiliyor... Bu nasıl bir vicdan, bu nasıl bir bakış açısı, bu nasıl bir Hipokrat yeminidir ben anlamaktan acizim sevgili okuyucu!

Bir hapishanede bakım görmek ile evinde bakım altında olmanın farkını bu hastaneye ve de doktorlara anlatmama herhalde gerek yok!

Çetin Paşa’nın eşi Nilgül Doğan, bu raporun içeriğini duyduğunda aynen şöyle diyor:

-Çetin’i bir dizi sağlık tetkiklerine götürdüler. Özellikle kalp durumu kritik ve dilaltı ilaçlarıyla idare ediyor. Hastane, ‘risk var ama içeride de dışarıda da bu risk aynı’ diye rapor verdi. Çetin, Adli Tıp’a gitmeyi reddetti. Acaba o doktorları bir geceliğine cezaevinde misafir etsek de koşulları bir görseler mi diye düşünüyorum.

Son derece yerinde bir düşünce! Çetin doğan, bu rapor sonrasında içinde bulunduğu koşulları anlatan bir dilekçe yazdı ve o dilekçenin sonuna da şu iki satırı ilave etti:

-Devletimize yüklüce bir maliyete mal olacak İstanbul Adli Tıp 3. İhtisas Kuruluna sevkimi kabul etmiyorum. Gereğini arz ve talep ederim!

“İyileştirip geri vereyim Hakkı’yı dedim kabul etmediler!”


Emekli Tümgeneral Hakkı Kılınç 83 yaşında...

FETÖ’nün hazırladığı iddianame ve sahte delillerle suçlanarak mahkum edilen, Ankara Sincan’da yatan 13 komutandan biri. O da 398 gündür Sincan Cezaevi’nde.

Eşi Saadet Kılınç’ın, Aytunç Erkin’i arayıp ağlayarak anlattıklarını noktasına, virgülüne dokunmadan paylaşıyorum:

-Gözaltına alındığında Adli Tıp’a götürdüler Hakkı’yı ve kasık fıtığının büyüdüğünü söylediler. Devlet hastanesinde 10 saat süren bir ameliyat geçirdi. Dikişleriyle cezaevine götürdüler. Sorun yaşadı ve sonda takıldı. Sonda gece çıktı ve doktor geldi. Çatallı sonda taktı, sabaha kadar kan döktü Hakkı. Kansız kaldı. Bu arada 70 kilodan 60 kiloya düştü. Kapalı görüşte üç kez gözleri açık, başı düştü, boş bakıyordu. Sonra da açık görüşte aynı durum yaşandı. Dedim ki, ‘İyileştirip geri vereyim Hakkı’yı’ kabul etmediler.  Hastanede beş dakikada muayene ettiler ve ‘Cezaevinde kalabilir’ dediler. Hakkı, ‘Benim söyleyeceklerim var. Beni dinlemediniz, idam edilenlerin bile son sözü sorulur’ diye mektup yazdı,  kabul etmediler. İstanbul’da Adli Tıp’a götürüldü. Heyet olumsuz yanıt verdi. Vertigosu var, Parkinson ve şeker başlangıcı. Bu zulüm bitsin!”

Beş dakika muayene ile “cezaevinde kalabilir” kararı verenler ne kadar “ah” almışlardır bilemem... Ama bir sorum olacak bu muhterem zevata:

-5 dakikalık muayene sonucu verdiğiniz raporlar sonucu bu kişi ya da kişilerin başına onulması olanaksız bir hal gelirse, rahat uyuyabilecek misiniz?