Korkusuz

ÖĞRETMENİM !

ÖĞRETMENİM !
Adı Mustafa Necati.

1894 yılında İzmir’de doğdu.

Babası Darendeli Halit Bey, annesi Naciye Hanım’dı. İlk tahsilini İzmir’de, hukuk eğitimini İstanbul’da tamamladı. Yeniden İzmir’e döndüğünde 1’inci Dünya Savaşı patlamıştı. Savaş yıllarında hem avukatlık hem öğretmenlik hem de gazetecilik yaptı.

★★★

İzmir Türk Ocağı’na kaydoldu.

Futbola olan ilgisiyle Altay’ın kurucuları arasında yer aldı. İzmir’in işgali, onun da yaşamında bir kırılma anı oldu. Balıkesir’e geçti ve Kuva-i Milliye saflarına katıldı. Balıkesir de bir grup arkadaşıyla çıkarttıkları gazetenin ismi anlamlıydı: “İzmir’e Doğru”.

Mustafa Necati, milli mücadelenin kazanılmasının ardından İlk Meclis’te milletvekilliği koltuğuna oturdu.

Birinci Dönem Saruhan milletvekilliği, İkinci Dönem ise İzmir milletvekilliği yaptı.

1923 yılında bakanlık koltuğuyla da tanıştı. İmar, İskan ve Mübadele Bakanlığı yaptı. Kısa süren bu görevden sonra 1924 yılında bu kez Adalet Bakanlığı koltuğuna oturdu.

Adalet Bakanı’yken de eğitimin ve öğretmenlerin sorunlarıyla ilgilenmekten geri durmadı.

Türk Muallimler Birliği’nin genel başkanlığına seçildi.

★★★

Mustafa Kemal, bu ele avuca sığmayan devrimcinin artık yeni yerini belirlemişti. Milli Eğitim Bakanı.

İşte Mustafa Necati’nin asıl büyük atılımı bu bakanlıkta oldu. Bir eğitim ordusu yaratmak ve onların aydınlatacağı kuşakları kazanmak için kolları sıvadı.

Neler mi yaptı?

Milli Eğitim Kanunu çıkarttı.

İlk ve ortaöğretimi parasızlaştırdı.

Köy enstitülerinin öncülü sayılan Köy Öğretmen Okulları’nı açtı.

Pedagojik formasyon eğitimi için öğretmen adaylarını yurt dışına yolladı.

Okuma yazma seferberliği ilan etti, yeni alfabenin yerleşmesi için millet mektepleri kurdurdu.

Köy köy, kasaba kasaba gezdi ve eğitim seferberliği başlattı.

★★★

Mustafa Necati’nin en büyük hayali her köye bir okul yapılmasıydı. Bunun için amansız bir savaşa girişti. Bir meclis konuşmasında bakın neler söyledi.

“Bir gün Büyük Millet Meclisi karşısında, herhangi bir Milli Eğitim Bakanı zorunlu öğrenim çağında bulunan çocuklarımızın hepsini okutmakta olduğunu ve her köyde okul ve öğretmen bulunduğunu söylemek mutluluğuna kavuşursa, o zaman Cumhuriyet, ilköğretimde çizmiş olduğu hedefe ulaşmış olacaktır.”

★★★

Gazi Öğretmen Okulu’nun kuruluş hazırlıkları yapılıyordu. Acil paraya ihtiyaç vardı. Mustafa Necati, Maliye Bakanı’na büyük bir heyecanla açacağı okuldan bahsetti. Bakan Abdülhalik Renda ise bütçenin uygun olmadığını uygun bir dille anlattı.  Mustafa Necati’nin bu durumu kabul etmesi mümkün değildi.

“Ben Maarif Vekiliyim, vazifem mektep açmaktır; yapamazsam ayrılırım, yapabilen gelir. Siz maliye vekilisiniz; vazifeniz buna para bulmaktır, bulamazsanız, siz ayrılırsınız, bulabilen gelir”

Kendine eğitime adamış bu hızlı devrimcinin adı artık Ankara’da belliydi.

“Devrim’in Çoban Yıldızı”

★★★

Mustafa Necati için öğretmenlik en yüce meslekti.

Onları gözleri gibi korumalıydılar. Vali’ye telgraf çekip talimat veriyordu.

“Bir öğretmen göreve başlamak üzere kentinize geliyor. Lütfen karşılayınız!”

★★★

Bir gün Erzincan’ın Kemah ilçesi Ihtık Bucağı öğretmeni Seyfi Bey hakkında bir şikayet dosyası önüne geldi. İçişleri Bakanlığı’ndan gelen dosyaya göre Seyfi öğretmen, köy halkını devlete karşı kışkırtıyordu. Bunda elbette ki köy imamı Zeki Bey’in de rolü vardı. İş kısa sürede dallanıp budaklandı. Önce Bucak Müdürüme, ardından Kaymakam’a derken; Vali’ye kadar gitti. Vali de gereğinin yapılması için dosyayı İçişleri Bakanlığı’na yolladı.

İçişleri Bakanlığı’nın havale ettiği dosya Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin önüne geldi. Mustafa Necati dosyayı tam 15 gün inceledi. Öğretmenine büyük bir haksızlık yapıldığını tespit etti.

Ve İçişleri Bakanı’na aynen şu notu geçti.

“Adı geçen öğretmenime bir daha böyle haksız davranışlarda bulundukları takdirde ilin mülki idare amirlerini (Vali’yi) görevden almanızı rica ederim.”

Bitmedi.

Bir de Seyfi öğretmene şu yazıyı yazdı.

“Hakkınızda tutulan dosya bakanlığımıza gelmiş olup dosyanız, İçişleri Bakanlığı’na ekteki yazı ile iade edilmiştir. Davranışlarınızı bu duruma göre düzenlemenizi ve gereğini rica eder, gözlerinizden öperim.

Mustafa Necati”

★★★

Öğretmeni için kabinedeki bir bakan arkadaşını ve valiyi karşısına almaya hazır bir Milli Eğitim Bakanı...Öğretmenine yazdığı notta onun gözlerinden öpen bir eğitim savaşçısı...

İnanması zor değil mi?

Evet zor ama doğru.

Bu ülke bir Mustafa Necati yetiştirdi.

Mustafa Necati bu devrimlerle dolu Milli Eğitim Bakanlığı görevini ancak 4 yıl yapabildi. Bu arada özel yaşamını tümden ihmal etmişti.

Aynı zamanda amcasının kızı olan büyük aşkı Halide Nusret Zorlutuna’yla evlenmesi bir türlü mümkün olmadı. İki kez nişanlandılar ama evlenemediler. Halide Hanım’ın tabiriyle “O cumhuriyetle nikahlanmıştı zaten”. Mustafa Necati arkadaş sohbetinde bu durumu şöyle itiraf etti.

“Onunla demokrasi ve özgürlük anlayışlarımız uymuyor.”

★★★

Bu denli idealist ve devrimlere inanmış bir aydındı Mustafa Necati.

“Acele devrimci” Mustafa Necati, ölümünde de acele davrandı. Bir yılbaşı gecesi henüz daha 35 yaşındayken apandisiti patladı ve yaşama veda etti.

Kuruluşunda büyük emek harcadığı Millet Mekteplerinin aynı gün yapılacak açılışını göremedi.

Ailesi, kendinden sonra Uğural soyadını aldı.

★★★

Tüm öğretmenlerimizin ellerinden öperim...

24 Kasım Öğretmenler Gününüz kutlu olsun...!