Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

O günlerde yaptığınız gazeteciliği unutmayın...

Ey benim nesil...

Benden bir önceki nesil...

Ve...

Benden bir ve hatta iki sonraki nesil gazeteci milleti...



“Hayali sunta ihracatı yaptı” diyerek dönemin başbakanı Süleyman Demirel’e nasıl zulmettiğinizi hatırlıyor musunuz?..



İSKİ yolsuzluğunu unuttunuz mu?..

Yolsuzluğu ortaya çıkaran ise...

Kendi atadığı Genel Müdürü’nü savcılığa bizzat şikayet eden dönemin İBB Başkanı Prof. Nurettin Sözen’di...



Ve ey siz günümüz AKP’li, o dönemin Refah Partilileri!..

Eski başbakanlardan Tansu Çiller’i nasıl teslim aldığınızı hatırlayın...



Tabii ki “unutmuş” görünmeyi tercih edeceksiniz...

Ben hatırlatayım...

Bir “dedikodu” nedeniyle...

Evet evet dedikodu...



Bir kulis haberine göre...

Dönemin başbakanı Tansu Çiller...

TOFAŞ’taki kamu hisselerinin özelleştirilme ihalesinde teklif zarflarını açmıştı...



Bir dedikodu üzerinden öyle bir gazetecilik yaptınız ki (Elbette yapacaktınız, yapmalıydınız da...).

Çiller Ailesi de...

DYP de perişan oldu...





Neyse...

Uzatmayayım...

Ama siz de...

O günlerde yaptığınız gazeteciliği unutmayın...

Zira...



O günlerde “yolsuzluk” diye ortalığı ayağa kaldırdığınız olaylar...

Bugünlere bakıldığında...

Peker’in delilli iddialarının yanında...

Fırından ekmek çalmak gibi bir şey...



Ama bugün susuyorsunuz...

Hem de ne susmak...



NOT: Bugün de eskiden olduğu gibi yolsuzluk iddialarının üstüne giden ve hatta risk alan gazeteci kardeşlerimi tenzih ederim...

İTİBARDAN TASARRUF OLMAZ DEDİĞİ İÇİN BAŞI BELAYA GİRMİŞTİ...


Fransa Kralı XIV. Louis’nin Maliye Bakanı Nicholas Fouquet zeki, kurnaz ve çok becerikli bir adamdı...

Bir bakıma...

Kral XIV. Louis’nin (Ne halt ettiğini bildiği halde) vazgeçilmezlerindendi...





Vazgeçilmez olduğunu bildiği için fazlasıyla pervasız...

Fazlasıyla cesur...

Fazlasıyla çapkın...

Ve...

Fazlasıyla da bonkör (Ya da müsrif) idi...



Kendine öyle bir şato (Vaux-le-Vicomte) yaptırıyordu ki...

Versailles, onun inşa ettirdiği şatonun yanında neredeyse gecekondu gibi kalacaktı...



“Çok para harcamış olmalısınız” diyenlere:

“İtibardan tasarruf olmaz” diyordu...

AMMA DA İLGİNÇ DEĞİL Mİ?..


Fouquet’nin şatosunun açılışının onur konuğu elbette Güneş Kral XIV. Louis idi...

Olağanüstü güzellikteki bahçeyi gören Kral’ın feleği şaşmış...

Daha o anda, saray mimarını çağırtmış:

Versailles’ın bahçesinin de benzer şekilde dizayn edilmesi emrini vermişti...



Yemeklerin pek çoğu Uzak Doğu mutfağından, o geceye özel olarak getirtilmiş aşçılar tarafından yapılmıştı...

Gecede kimler yoktu ki?..

Hatta Molliere; sadece o gecenin açılışı için bir oyun yazmış ve bizzat oynamıştı da...



Ertesi sabah...

Kral’ın Baş Silâhşoru D’Artagnan, yanında askerleriyle şatoya gelmiş...

Bir gece önce...

O muhteşem yeni şatosunda Kral’ı da konuk eden Fouquet’yi kelepçeleyerek götürmüştü...



Suçu neydi Fouquet’nin?..

Fransız hazinesini soymak...



Oysa sadece Fouquet değil; cümle alem biliyordu ki...

Fouquet hazineden 1000 altın çalıyorsa; 700’ünü Kral’ına veriyordu...



Amma da ilginç değil mi?..

BİR GECE ÖNCE ZİRVEDEYDİ OYSA...


Tahmin ettiğiniz gibi oldu...

Yargılanan Fouquet suçlu bulundu...

Pirene Dağları’nın zirvesinde; kuş uçmaz kervan geçmez bir hapishanede bir hücreye kapatıldı...

Hayatının son 20 yılını o hücrede geçirdi...



Ünlü ve büyük filozof yazar Voltaire onun için şöyle dedi:

“Dünyanın zirvesindeydi gece başladığında...

Gece sona erdiğinde ise...

En dibe batmıştı Fouquet...”.

MÜKEMMEL BİR HUKUK DEVLETİ


SÖZCÜ’de yayımlanan haber şöyle:



Anayasa Mahkemesi, AİHM kararına rağmen yeniden yargılama yapmamakta direnen mahkemeyi oybirliğiyle haksız buldu.

Yüksek Mahkeme, “Hakim önünde doğrulanmayan, avukat olmadan alınan kolluk beyanlarının mahkumiyete esas alınmaması gerekir” vurgusu yaptı.





Bu haberin tam da Erdoğan – Biden görüşmesinden önce alınması...

Ve yayımlanması; umarım “göstermelik” değil...

AYM üyelerinin vicdanları öyle emrettiği içindir...



Eğer üyeler (Oy birliğiyle alınmış bir karar) bundan sonra tüm başvuruları kişi değil de eylem ve hukuk açısından yargılarsa...

Ortaya mükemmel bir hukuk devleti çıkacaktır...



Umarım, AYM üyelerinin hukuka saygılı bu tavırları...

Yerel mahkeme savcı ve hakimlerini de “olumlu” etkiler...

BİZZAT YAŞAYARAK ÖĞRENENLERDENİM...


Ateşten daha parlak olduğunuzu kanıtlamaya çalışmayın...

Ve bilin ki...

Ateşe ne kadar yakın oturursanız...

Yanma ihtimaliniz o kadar çoktur...



Böyle bir sözü benden önce birisi söylemiş miydi bilmiyorum...

Ama...

Bunun böyle olduğunu...

Bizzat yaşayarak öğrenenlerdenim...