Korkusuz

Normalleşme

Normalleşme
Âli makamların buyruklarıyla, 1 Haziran’dan itibaren normalleştik.

Yani normal olmayan halimizden; level yani mertebe atlayarak, normale döndük.

İşi gücü olmayan(!) 65 yaş üstü olanlar hariç.

Kafaları çalışsa da olmaz!

Onlar anormal halde devam edecekler.

Onlar evden çıkmaması gereken ‘tehlikeli’ insanlar!

Mı!

Bir yıl gecikmeyle doğmuş olsaydılar, şimdi ‘normal’ olacaklardı!

İyi de bunların ezici çoğunluğu 30-40 yıl bu ülkeye ve devlete hizmet etmiş insanlar.

Örneğin öğretmenler, üniversite hocaları, her alanda ve her düzeyde memurlar, askerler, diplomatlar ve başkaları...

Örneğin iktidarın hiç hoşlanmadığı ‘monşerler’!

Sayıları çok ve çoğunluğu çok değerli ama ben şimdi aklıma gelenleri sayayım:

Şükrü Elekdağ, Faruk Loğoğlu, Onur Öymen, Osman Korutürk, Sencer Özsoy, Namık Tan, Yalım Eralp, Mehmet Ali İrtemçelik...

Sokağa çıkmalar çok tehlikeli!

Bir dükkan ya da iş yeri açıp iş güç sahibi olmuş olsaydılar(!), şimdi fıstık gibi gezip tozacaklardı.

Öyle oldukları için evde kalmaya devam etmeli hatta gerekirse iki saat arayla tek ayak üzerine durmalılar!

Onlar dışarı çıkıp koronaya yakalanmak yerine 18-64.5 grubunda olan ev halkı dışarı çıkıp koronayı eve getirmeli!

Normalleşme dediğimiz de bu zaten.

Toplu ulaşım araçlarında insanlar yeniden tıklım tıklım.

Sosyal mesafe hak getire.

Trafik aman Allahım.

Her yerde, herkes dostluk ve kardeşlik gösterisinde sarmaş dolaş.

Pazarlar ful çekiyor.

Çoğu kez maskeler artistlik olsun diye takılıyor.

Üç beş gün sonra da maske takanlar bu işten sıkılarak vazgeçecek.

Normalleştikçe normalleşeceğiz.

İnsan doğası böyledir.

Ama bu doğa bizim gibi toplumlarda daha enteresan bir hal alıyor.

Tek temennimiz ‘Virüs Abimiz’in bir an önce ülkemizi hatta gezegenimizi bir an önce terk etmesidir.

Abi dedim ama bazıları virüsü dişi olarak görüyor.

‘Korona’ adından dolayı.

Ya da ölenlerin çoğu erkek olduğu için.

Her şey, her yerde normalleşince; insanlar bazen de böylesi garip tartışmalarla anormalleşiyor.

Birçok konuda olduğu gibi.

Türkiye ve başka yerlerde.

Kolay değil, insanlar üç ay evden çıkamadı.

Evden çıkamayan insanların birçok nedenden dolayı ‘kafayı üşütmemesi’ olanaksız.

Üç ay zorunlu hapsin travmalarını atlatmak pek kolay olmayacaktır.

Yalnızca psikolojik ve sosyal anlamda değil yaşamam bütün alanlarında.

Ama özellikle siyasette ve ekonomide.

Yani maliyede.

Örneğin işsiz kalan ve kalacak olan milyonların hali ne olacak?

Batan, iflas eden ya da zor durumda olanlar nasıl ‘normalleşecek’?

Doktorlara göre tansiyon ve şeker hastalıklarının nedeni ağırlıklı olarak stres.

Stres demek baskı, sinir, dertlenme, moral bozukluğu ve umutsuzluk demek.

Hepsi de bizim toplumda var.

AKP’li gençlerin yüzde 47.3’ü ve MHP’lilerin yüzde 68.8’i, “İmkanım olursa yurt dışına gidip yerleşmek istiyorum” diyormuş.

Bu oranların Türkiye ortalaması %62.5.

Doğruysa, Türkiye’nin geleceği bakımından içler acısı bir durum.

Üstelik bu ülkede; Suriye ya da Irak, Afganistan ve Libya gibi savaş yok.

İyi de o zaman bu gençler neden Türkiye’den kaçmak istiyor?

NEDEN?

Tam da normalleşmişken.

Demek inanmıyorlar.

Demek ki bıktılar.

Demek sıkıldılar.

Demek ki sorun 65 ve üstü yaştakilerde değil sorun hangi yaşta olursa olsun gençleri anlamayanlarda.

Ülkeyi bu hale getirenlerde.

Gençlerin geleceğini karartanlarda.

Gençlere yaşama heyecanı vermeyenlerde.

Dindar ama kindar nesil yetiştirme hevesi olanlarda.

Normalleşmeyi anormal anlayanlarda.

Sonra da normal olanı anormal hale getirmeye çalışanlarda.