Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Neden yepyeni bir dönem?.. Bir kez daha anlatayım...

Son 15 aydır, “Türkiye’nin siyasi geleceği İmamoğlu, Demirtaş ve Babacan’a göre dizayn ediliyor” diyorum...

Çok değer verdiğim ancak bir türlü bu gerçeği görmesini sağlayamadığım dostlarım bana sitem ediyor...



Canlarım benim...

Videolarımı eskiden beri izleyenlerdenseniz hatırlayacaksınız...

Devlet Bahçeli, Erdoğan’a başkanlık sistemini önerdiğinde; “Sonunda beklenen oldu... Yakın savaş ustası Bahçeli, yok etmesi için Erdoğan’la dost edilecek” demiştim...

Çünkü...



Bahçeli, ülkede yapılacak köklü değişimler için yüce kat tarafından eğitilmiş bir “saat ayarı” gibiydi...

Ecevit ise “Zor zamanlarda solu çökertmek için değerlendirilen bir romantik demokrat...”.

KULLANIMI DEĞERLİ BİR SOLCU LİDER...


12 Mart muhtırası verildiğinde Ecevit, CHP Genel Sekreteriydi...

Muhtıra ile düşürülen Başbakan Demirel’den daha çok o itiraz etti beş generale...

Ve...

CHP Genel Sekreterliği’nden de istifa etti...



Bir yıl sonra yapılan genel başkanlık seçimlerinde İsmet İnönü’yü yendi kurultayda...

CHP’nin 3. Genel Başkanı oldu...



(Demokratik sol) Ecevit, CHP Genel Başkanı olarak girdiği ilk seçimden CHP’yi 1. Parti olarak çıkardı...

İktidar olabilmesi için yanına bir ortak lazımdı...

En doğru ortak, Ferruh Bozbeyli genel başkanlığındaki Demokratik Parti idi ama hayır...



Ecevit, muhafazakâr demokrat ancak laik sistemle de Atatürk’le de kavgası olmayan DP ile değil; Demirel’in bile “Bunlar imkân bulurlarsa şeriatı getirirler” dediği, Erbakan genel başkanlığındaki MSP ile ortak oldu...

AMAÇ 1973 YILINDAKİYLE AYNIYDI


Abdullah Öcalan yıllarca sınırımızın birkaç kilometre dışında terörü yönettiği halde bir türlü yakalanamamıştı(!) ancak...

Tam da Ecevit başbakan olduğunda TSK’ya teslim edilmişti...



Ecevit’in genel başkanlığındaki DSP seçimlere, “Apo’yu yakalamış” (Oysa merhum Ecevit, 2002 seçimlerinden sonra, başbakanlığı döneminde ABD’nin Öcalan’ı neden teslim ettiğini o gün bile anlayamadığını söyleyecekti) bir başbakanın önderliğinde girecekti...



Seçimden en çok DSP’nin kârlı çıkacağı açıktı ancak...

Yüzde kaç oy alınacağı tam kestirilemiyordu...

Ve nitekim öyle oldu...



Seçimler bittiğinde Yeni DSP 1. Parti...

Yeni MHP (Türkeş başkanlığında aldığı en yüksek oy yüzde 3’tü) 2. Parti olarak çıktı...

Çünkü amaç 1973 yılındakiyle aynıydı (Bu konuyu ayrıca anlatacağım...).

BU ANLATTIKLARIM KOMPLO DEĞİL TARİH...


Halk artık solun ekonomiyi yönetemeyeceğini kabul etmeliydi...

Ortalığı çok fena kirleten...

IMF ile stand – by imzalayan...

Ama...

Aldığı dolarları çar çur eden Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin (AP – MSP – MHP) yerine yine bir “vidanjör” gerekiyordu...



Ecevit’in romantizmi ve başbakan olma ihtirası devreye sokuldu...

Yanına da AP’den kopartılan (!) 11 Truva atı kondu...

Ecevit başbakan oldu...



Bir yandan ekonomideki krizler...

Diğer yandan (sözde) birbirlerini (aynı silahla) vuran milliyetçi ve solcu gençler...

Ve nihayet 12 Eylül 1980 askeri darbesi...



Meclis ve siyasi patiler kapatıldı...

Liderler tutuklandı...

Darbe sırasında ekonomiyi yöneten Turgut Özal, başbakan değil ama başbakandan daha yetkili başbakan yardımcısı yapıldı...



Aynı şekilde...

Ve fakat...

Siyaset güncellenerek bugüne geldik...

BİRİ ŞAİR DİĞERİ FETİHÇİ...


Kıbrıs’ın bölünmesi gerekiyordu ancak...

Bunun için Türkiye’nin silahlı müdahalesi şarttı...

Önce Kıbrıs’ta, Nikos Sampson isimli bir macerapereste Kıbrıs Devlet Başkanı Makarios’a darbe yaptırıldı...

Sonra soydaşlarımız katledilmeye başlandı...

Bütün bunlar şair bir Başbakan ve fetihçi ruhlu bir yardımcısı döneminde oldu...



Tabii ki Kıbrıs’a çıktık...

O günkü medyanın geneli solcu olduğu için Erbakan değil Ecevit “kahraman” ilân edildi...

Ve fakat...

Muktedir olamayan bir “kahraman...”.

Çünkü...



Ecevit kahramanlığı ile övünür hükümeti yıkar ve hemen seçim isterken...

Diğer yanda “iyi saatte olsunlar” çok güzel manevralarla işlerini görüyorlardı...

Ecevit kendisine verilen görevi yerine getirmişti...

Bir süre rafta, yeniden sırasını beklemeliydi...

BABACAN’LA GELMİŞ...


Neymiş?..

İmamoğlu, bir AKP’li bürokratı İBB Genel Sekreterliği’ne atamış(mış)..

Oysa atanan bürokrat AKP’li değil...

Babacan’la gelmiş...

Babacan’la gönderilmiş biri...

Küresel ekonomi aktörlerinin çok yakından tanıdığı ve hatta güvendiği bir bürokrat...



Efendiler...

Bırakın kavgayı da değişimi yakalamaya çalışın...

AKP, CHP, MHP, İYİ Parti ve HDP gidiyor görmüyor musunuz?..

Yeni kadrolar kuruluyor...