Korkusuz

Ne yaparsa büyüğümüzdür

Ne yaparsa büyüğümüzdür
Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’ye yönelik ‘aşırı sevgi’ gösterisi Rahip Brunson olayında başladı.

Müthiş bir sevgi gösterisiydi!

Sevgi aşka dönüşmedi ama muhabbet de bir türlü koyulaşmadı.

Arada şu nefret olmasaydı idare edip giderdik.

Başkan Trump’ın Brunson ile ilgili tehditlerini henüz unutmadık.

Tehdit ve yaptırım kararlarından sonra Rahip Brunson 12 Ekim 2028’de serbest bırakılmıştı.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 Ocak 2018’de ‘Amerika teröristi vermiyor, bahaneler uyduruyor. O zaman sen de bizden hiçbir teröristi alamazsın. Bu fakir bu görevde olduğu sürece teröristi alamazsın. Çünkü Müslüman bir delikten, yılan deliğinden bir defa sokulur. İkinci defa hayır. Böyle stratejik ortaklık olmaz. 4 bin TIR ile silahlandırma yapacaksınız. PKK’nın yan kuruluşları. Biz sana bunları anlatıyoruz dinlemiyorsun, seninle biz nasıl stratejik ortağız ya?’ demişti.

Belki de bunun için Trump 9 Ekim’de Erdoğan’a gönderdiği o çok meşhur mektubunda Brunson olayını hatırlatıyordu.

Peki çok tartışılan o mektupta Trump ne demişti?

‘Sayın Başkan, iyi bir anlaşma için çalışalım. Binlerce kişinin katledilmesinden sorumlu olmak istemiyorsun, ben de Türkiye’nin ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemiyorum ve ederim de. Rahip Brunson konusunda sana bir örnek sunmuştum. Sorunlarının bazılarını çözmek için çok çalıştım. Dünyayı hayal kırıklığına uğratma. Harika bir anlaşma yapabilirsin. Bunu doğru ve insani bir yolla yapabilirsen tarih senden yana olacaktır. Eğer iyi şeyler olmazsa sonsuza dek şeytan olarak görüleceksin. Sert bir adam olma. Aptal olma. Seni daha sonra arayacağım’.

Her cümlesiyle ilgili bir kitap yazılacak mektup.

Adamların huyu bu.

Dünyadaki bütün işgallerden, darbelerden, iç savaşlardan, karanlık örgütlerden, din tüccarlarından, yoksulluklardan, yolsuzluklardan, açlık ve sefaletlerden ABD ve işbirlikçileri sorumlu.

Onun için Trump mektubunda söylediği gibi Erdoğan’ı aramadı ama twitlerini de atmaya devam etti.

Önceki gece Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinden sonra yine twitine sarıldı:

“Demin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile güzel bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Bana çatışma sırasında kaçan sayısız IŞİD savaşçısını yakaladıkları bilgisini verdi, bunlara katil terörist El Bağdadi’nin karısı ve kızkardeşi de dahil.

‘... Ayrıca (Türkiye’nin) Suriye sınırı, terörizmin yok edilmesi, Kürtlere yönelik düşmanlığın bitirilmesi ve daha birçok konuda konuştuk. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la önümüzdeki Çarşamba, 13 Kasım’da Beyaz Saray’da görüşmeyi dört gözle bekliyorum”.

Umarım ‘dört gözle beklediği’ görüşme öncesinde bir twit daha atıp her şeyi berbat etmez.

İçerde çok zor durumda olan Trump’ın sağı solu belli olmaz.

Adam ille de Ankara’yı PYD ile barıştıracak.

İş bununla da kalmıyor.

Demokrat partili Blumenthal kendisi gibi Demokrat ve Cumhuriyetçi üç senatörle birlikte Erdoğan’ı Washington’a davet eden Başkan Trump’ı eleştirdi ve Twitter hesabında ‘ABD, savaş suçları işlemiş birini Beyaz Saray’a davet ederek ödüllendirmemelidir. Trump’ın Erdoğan’ı akşam yemeğinde yedirip içirmedeki ısrarı, Türkiye’nin Suriye’deki saldırganlığının ve Kürt ortaklarımıza yönelik saldırılarının şoke edici bir şekilde göz ardı edilmesidir’ diye yazmış.

Senatörler değinmemiş ama Trump’ın IŞİD’ten söz etmesi ilginç.

Batı ve özellikle ABD medyası Bağdadi’nin öldürülmesiyle ilgili olarak birçok senaryo yazıyor.

Örneğin MİT Bağdadi’nin iki yıl saklandığı yerini biliyordu ama sesini çıkarmıyordu.

Yok eğer bilmiyorsa demek ki istihbarat zaafı var.

Belki de bunun için Amerikalılar güvenmedikleri Ankara’ya operasyonla ilgili bilgi vermedi.

Bu güvensizliğin farkına varan Erdoğan uzun süredir Ankara’nın elinde bulunan Bağdadi’nin eşi ve kardeşiyle ilgili bilgileri Trump’la paylaştı.

Buna benzer çok sayıda senaryodan söz ediliyor.

Trump rahat durmayacaktır.

Erdoğan’ın kendisine ihtiyacı olduğunu anladığı an Trump Ankara’yı sıkıştırmayı sürdürecektir.

Erdoğan ve Trump aynı durumda.

Her ikisi içerde çok zor durumda ve dışarda bir zafere ihtiyaçları var.

Bedel hiç önemli değil.

Unutulmamadır ki ‘Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür’.

Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım’.

Söylenecek laf kaldıysa!

Kalmadıysa kaseti başa sarsan da olur.

Bir şey olmaz çünkü adam büyüğümüzdür!