Korkusuz

Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü!..

Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü!..
ABD Başkanı Trump’ın “Yüzyılın Antlaşması” dümeniyle açıkladığı rezil plan!..

Trump ile birlikte mavi küreyi el ele, kol kola okşayan Arap dünyasından ne beklersiniz?..

Elimize fener alıp “Kudüs’ü kim kurtarır” diye dünyada arama-tarama faaliyetlerine mi başlayalım?..

“Asrın liderinin olduğu yerde lafı mı olur. Sen merak etme bir ‘eyt’ çeker tüm dünyaya haddini bildirir. Alayını hizaya sokar mı “dediniz...

“One minute”nin akıbetini gördük!..

Mavi Marmara’da nereden nerelere savrulduklarını hatırlamayanınız var ise satışa gelen şehit ailelerinin yakınları ile konuşsun!..

Kabadayı diplomasisinden vaz geçip de, aklı selime, ayakları yere basan gerçekçi Türk dış politikasına ne zaman döneriz?.. Siyasal İslamcılardan bu soruya cevap beklemek horozun yumurtlamasını beklemek gibi bir şey.  Çünkü çok duygusallar!.. Dünya nimetlerine yönelik duygusallıkları da iktidarın devamına bağlı olduğu için 2002 yılından bu yana emperyalizme karşı, İsrail zulmüne karşı, ABD-İsrail işbirliğine karşı her cami çıkışında düzenledikleri protesto gösterilerinden bile vaz geçtiler!..

O zaman, “Trump’ın açıkladığı rezil plana Türkiye nasıl yaklaşmalı” sorusuna eski AKP’li bir isimden, cesur ve ezber bozan çıkışlarıyla tanıdığımız eski İstanbul Milletvekili Emin Şirin’den akılcı bir cevap bulmaya çalışalım. Şirin’in dikkatleri çektiği 2 harita var. Bunların karşılaştırılması ne olup bittiğine ışık tutması açısından çok önemli.,



Birinci harita; “1993-1995 OSLO anlaşmalarıyla Filistin’in de kabul ettiği Batı Şeria’daki Güvenlik ve İdari paylaşım.”

İkinci harita; 2020 “Asrın anlaşması”yla Filistin’e teklif edilen harita.



Şimdi, Emin Şirin’in çarpıcı açıklamalarına dikkat kesilelim;

“Trump’ın yanına Netenyahu’yu da alarak açıkladığı ‘Asrın Anlaşması’na beklenen sert tepkiler geldi. Hakikaten bu anlaşma bu teklif tek taraflı, nerdeyse müzakere olmadan Filistinlilere dayatılan bir ilhak planı. Konuya Türkiye açısından bakarsak, bu anlaşmazlığa, bizi alakadar ettiğinden daha fazla karışmamak daha doğru olacak.

Geçmişe bakarsak, zaman İsrail’in lehine, Filistin’in ise aleyhine işliyor. 1967 sınırları artık hayal oldu. BM kararlarını takan yok. 1993-1995 Oslo anlaşmalarında; Filistin, haritada görülen Batı Şeria’daki ‘C’ bölgesinin idari ve güvenlik sorumluluğunu zaten İsrail’e bırakmıştı. ‘B’ bölgesinde de güvenlik İsrail’de, idari yönetim Filistin’e bırakılmıştı. 2000’de ABD Başkanı Clinton, İsrail Başbakanı Ehud Barack ve Arafat arasındaki görüşmelerde, Clinton’un sonradan açıkladığı üzere, israil Ağlama Duvarı kendisinde kalmak üzere Tapınak Tepesini Filistinlilere bırakmayı kabul etmişti. Yine Clinton ‘Arafat pazarlık etmeyi değil, itiraz etmeyi tercih etti; konu 1948 mültecilerinde takıldı’ dedi. Bu anlaşma olsaydı Batı Şeria’nın büyük bir kısmı Filistin’in olacaktı.

Bu gün üstenci hatta küstah bir tavırla masaya konan anlaşma metni 2000’in gerisinde; ancak sert bir ifadeyle, maalesef gerçek durumu gösteriyor. Trump’ın üslubu küstah bir üslup, Sayın Cumhurbaşkanımıza yazdığı ve ancak kendisine geri takdim edebildiğimiz mektubu unutmayalım, sonunda biz de o mektup yokmuş gibi davrandık. 2000’den bu güne Filistin’i destekleyen Arap ülkeleri ortada yoklar. Irak ve Suriye paramparça oldu. Özellikle  Trump’ın Mayıs 2017’de Sisi ve Suudi Arabistan Kralıyla küreye el koyma fotoğrafından sonra Filistin’in destekçisi kalmadı.

‘Asrın anlaşması’yla açıklanan haritaya baktığımızda, Filistin’e bırakılan topraklar 1967’nin gerisinde, 1993-1995 Oslo anlaşmalarının ilerisinde. ABD-İsrail ortak yapımı bu son teklif, Oslo anlaşmasında Filistin’in kabul ettiği toprak taksimini esas almış. Şimdi, bugün, Filistin yönetimi Oslo anlaşmalarını tek taraflı olarak iptal ettiğini açıkladı! ‘Aklınız 25 sene sonra mı başınıza geldi?’ diye insanın içinden sormak geliyor.

Nüfus açısından bakıldığında, Batı Şeria ve işgal altındaki Kudüs’te 6.6 milyon Yahudi bulunurken aynı bölgede Filistin nüfusu 6.4 milyon ve Filistinlilerin nüfus artış oranı İsrail’lilerden fazla.

Filistin’in çok ciddi bir para problemi var, yardımla yaşıyor. ‘Asrın anlaşması’nda 50 milyar dolarlık (pazarlıkla artabilir) bir teklif masada. Küre fotoğrafından sonra Trump bu yardımları da kestirdi. Ciddi bir pazarlıkla muhtemelen Filistin’de kalan Gazze şeridinin Doğu Akdeniz enerji kaynakları üzerinde hakkı da olacak.

Bütün bu geçmişe baktığımızda, Türkiye’yi alakadar edecek konular Filistin’in uluslararası tanım çerçevesinde hakiki bir devlet statüsüne kavuşması ve Tapınak tepesinin (Mescid-Ül Aksa) Filistin kontrolünde kalması. Diğer konular daha mesafeli kalmamız lazım. Tekrar ediyorum; zaman İsrail’in lehine, Filistin’in aleyhine çalışıyor, gerçeği görmeden her şeye itiraz etmek faydalı mı zararlı mı düşünmek lazım. Herhalde her iki tarafın ‘terör’ olarak adlandırdığı unsurların ortadan kalkmasına da bir itirazımızın olmaması gerek.”

Yazıya attığım başlığa kızanlara da,Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğal gaz sondaj faaliyetlerinde Filistin’in nerede durduğuna  bakmalarını, Rum bloku ile birlikte olup Türkiye’yi nasıl satışa getirdiklerini görmelerini tavsiye ederim!..