Korkusuz

Ne kadar yalnızlaştırıldığımızın farkında mısınız?..

Ne kadar yalnızlaştırıldığımızın farkında mısınız?..
İstanbul eski Milletvekili Emin Şirin...

Diplomatik pasaportu var...

Oğlunu görmek için İsviçre Cenevre’ye gitmek istedi...

Malum COVID salgını yüzünden “Ne olur ne olmaz” deyip uçak biletlerini almadan önce THY’ye telefon açıp “Bir mahsuru var mı?” diye sordu. “Yok, biletinizi alabilirsiniz” cevabını aldı. ‘Sizin Dünyanız’ anlamına gelen ‘Globally Yours’ adlı marka algısından ‘Dünya Daha Büyük, Keşfet’ anlamına gelen, ‘Widen Your World’e geçen iktidarın uçuş aparatı THY böyle bir garanti verdikten sonra şüpheye mahal mı kalırdı?..  Emin Şirin, 23 Temmuz için İsviçre’ye seyahat planlamasını yaptı. 5 gün evvelden biletlerini aldı. Bir gün önceden tam teşekkülü bir hastaneden COVID raporunu alıp cebine koydu. Şirin, kendisini bekleyen büyük sürprizden bi haber önceki gün İstanbul Havalimanı’na gitti. Uçağı saat 15.20’de havalanacaktı. THY bankosundan uçuş kartını aldı.

Buraya kadar hiçbir sorun yoktu!.. Aziz Nesin’e rahmet okutacak yeni bir Türkiye hikayesinin kendi başından geçeceğini nereden bilsin Emin Şirin?.. Biletini ve uçuş kartını hazır etti. Pasaport kontrolünden geçmek için polis noktasına gitti. Vee çelik çömlek patladı;

-- “İsviçre’de oturma müsaadeniz var mı?”

-- “Yok”

-- “O zaman İsviçre’ye uçamazsınız efendim”

-- “Nasıl olur? Biletimi satın almadan önce THY’ye sordum, ‘Sorun yok’ dediler. Uçuş kartımı da verdiler. Buraya kadar hiçbir uyarıda bulunulmadı. Nasıl olur?”

-- “Bilemem efendim. İsviçre’de oturmaya müsaadeniz olduğuna dair belgeniz yoksa uçamazsınız. Uçağa binemezsiniz.”

Bir vesileyle havalimanına tam ayak bastığı sırada aramıştım diplomatik pasaportlu Emin Şirin’i. Sesi çok neşeliydi, Cenevre’ye oğlunu görmeye gideceğini söylüyordu. Havaalanı telaşı içinde olduğundan sorularımı erteledim. Dönüşe randevulaştık. O konuşmadan yaklaşık 4 saat sonra bu sefer kendisi aradı. Telefonuma bakarken içimden “Herhalde İsviçre’ye indi. Soracaklarımı merak etti. O yüzden arıyor” dedim. Meğer, öyle değilmiş!.. Başından geçen Aziz Nesin’lik olayı anlattı, ”Uçamadım İsviçre’ye” dedi. Kime kızsın Emin Şirin?.. THY’ye mi yoksa başkalarına mı?.. Tepkisini öğrenmek istedim. Şunları söyledi:

İsviçre ve bütün Schengen ülkeleri, oturma müsaadesi olmayan hiçbir Türk vatandaşını almıyormuş. Bagajlarım geri verildi, biletim açığa alındı. Şu anlaşılıyor; Avrupa bize adı konmamış, tıbbi mazeretlere dayanan seyahat ambargosu uyguluyor. Bu benim için çok önemli değil. Çünkü özel bir seyahatti. Ancak, iş bağlantısı yapacak iş dünyası insanları için çok büyük bir handikap. Sağlık Bakanımızın bizlere bilgi vermesinin yanı sıra Avrupa Birliği ülkelerini ziyaret edip mutlaka rakamların güvenilir olduğuna ikna etmesi ve artık açıkça ambargo haline gelen bir yasağı kaldırması lazım. Keza Cumhurbaşkanında 65 yaş üzerine uygulanan bazı yasakların manasızlığını dikkate alarak bu yasakları kaldırmalı.”

Her daim lafa gelince mangalda kül bırakmayanlar!.. Neredesiniz?..

Vatandaşa 25 kuruşluk maskeyi dağıtmayı bile beceremezken, vatandaşın kesesinden uçaklarla dışarıya gönderdiği yardım malzemeleri ile bol keseden hava atıyordunuz?.. Neredesiniz?

Dükkanın kapısına “Ayasofya’da namazdayım” diye yazı asıp tüydünüz!..

Eh işte.. Bu da bizim Globally Yours’umuz. Fetih naraları atarken, koskoca dünyada yapayalnız kalmak, içimizde hapis olmak!..

★★★

Esasında, bugün Ayasofya’da yapılan türbin şovla alakalı bir satır yazmak bile istemiyordum. Kendimce söyleyeceklerimi dün ifade etmiş ve son noktayı koymuştum. Ama sergilenen ihaneti görünce dayanamadım!.. Uzatmayacağım;

Hain FETÖ yapılanmasından beri süre gelen Mustafa Kemal ATATÜRK’e camilerde dua edilmemesi ve adının dahi anılmaması geleneğine dün de devam edildi. Lozan Antlaşması’ndan dolayı ATATÜRK’e şükranlarını ifade etmek isteyenlere dezenfektasyon dümeni ile Anıtkabir’in kapıları kapatıldı. Diyanet İşleri Başkanı olan zat-ı muhterem, Cuma hutbesinde “Fatih Han bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bırakmıştır. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır. Dokunanı yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar” dedi. Çıktığı hutbede taşıdığı kılıcı ATATÜRK’e çekti!..

Kimin cehenneme gideceğini kimin de lanete uğrayacağını sadece ve sadece yüce Tanrı bilir!..

Ya kardeşim, herkese teşekkür ettin andın, selam yolladın. Tayyip Erdoğan’a taklalar attın!.. İstanbul’u İstiklal savaşıyla işgalden kurtaran başkomutan ATATÜRK’e de teşekkür etsen şükranını ifade etsen ne olur? İslam anlayışı hakkını teslim etmeyi gerektirmez mi?

Bir haber kanalındaki yorumcu kılıklı kütük kafada dedi ki; Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi özgüven eksikliğinin sonucu...”

ATATÜRK kadar özgüveni olan, milletine güvenen başka lider var mıydı acaba?

Bizim inancımızda şöyle yazar;

“Vay o namaz kılanların haline ki onlar kıldıkları namazdan gâfildirler. Onlar gösteriş yaparlar” (Mâûn Sûresi: 4-6).

NOKTA!..