Korkusuz

Müthiş bir örnek

Müthiş bir örnek
Pakistan’da özel bir mahkeme, vatana ihanetle suçladığı eski Cumhurbaşkanı Perviz Müşerref’in idamına karar verdi.

Pakistan, coğrafi konumu itibarıyla çok ilginç bir ülke ancak Afganistan’la 2600 kilometre olan sınırından dolayı bu önem daha da önemli oluyor.

Çok farklı dinci parti, grup ve tarikatların yaygın olduğu ülke bu özelliğiyle daha da önemli.

Özellikle ABD açısından.

İslamcı Mücahit grupların, Sovyet işgaline karşı mücadelesinin başladığı 1980 yalından itibaren CIA, Pakistan üzerinden bu gruplara her türlü desteği verdi.

1998’de Sovyet ordusu çekilince gruplar birbirini boğazlamaya başlayınca (Suriye’de olduğu gibi) CIA; bu kez kampları Pakistan’da bulunan Taliban örgütünü, Kabil’de iktidara taşıdı.

Ancak işler ABD’nin istediği yönde gelişmedi çünkü yine CIA patentli Kaide, Taliban’a katılmış ve iki örgüt bu kez, ‘İslam devletini kuracağız’ hevesine kapılmıştı.

İşler kızışınca, ABD hemen harekete geçti ve Ekim 1999’da komşu ülke Pakistan’da kendi adamı General Müşerref’e darbe yaptırdı. Üstelik Müşerref’i ordu komutanı yapan İslamcı Başbakan Navaz Şerif’e karşı.

Şerif’i Suudi Arabistan’a sürgüne gönderen Müşerref, ABD’nin Afganistan’ı işgal etmesiyle kendini devlet başkanı ilan etti.

Sonra da canı sıkıldı ve ikinci düzmece bir referandumla anayasayı değiştirdi ve kendini 5 yıllığına başkan ilan etti.

Hem de acayip yetkilerle.

Üstelik İslamcı parti ve cemaatlerin desteğiyle.

Sonrasında ülkesinin her yerini, Afganistan’ı işgal eden ABD’nin kontrolüne verdi.

Ülke ekonomisinin yarısını kontrol eden ordu da yanındaydı.

Olağanüstü hal ilan etti, yetkilerine dayanarak her türlü yolsuzluğun içinde oldu sonra da muhaliflerinden kurtulmaya başladı.

Eski Başbakan Benazir Butto’nun suikastla öldürülmesinden sorumlu tutuldu.

Çok sevdiği Amerikalı dostlarının ve ABD’deki Yahudi lobilerinin desteğini garantilemek için İsrail Başbakanı Şaron’la New York’ta buluştu.

Bu da yetmedi, Pakistan nükleer gücünün baş mimarı Abdülkadir Han’ı görevden alarak gözaltına aldırdı.

İran, Libya ve Kuzey Kore ile iş birliği yapmakla suçladıktan sonra.

Bunun üzerine Ocak 2008’te yapılan seçimleri muhalif Halk Partisi kazandı.

Baskılar sonucu Ağustos’ta istifa etmek zorunda kaldı ve İngiltere’ye gitti.

Ama işi tıkırındaydı çünkü çok yerde konferanslar veriyordu ve her konuşma için 150-200 bin dolar alıyordu.

ABD’nin güvenini yeniden kazanmak için ordudaki adamları, Mayıs 2011’de bin Ladin’in yerini CIA’ya bildirdi onlar da gidip öldürdü.

Parası ve orduda adamlarına güvenerek 2013’te yapılan seçimlerde aday olmak istedi ama mahkeme izin vermeyince gözaltına alındı.

Kısa bir süre sonra askerlerin müdahalesiyle serbest bırakıldı ve Dubai’ye gitti.

Bir ara televizyonlarda siyasi yorumcu olarak çalışan Müşerref, şimdi idam mahkumu olarak istenecektir.

Nereden nereye.

ABD’nin hizmetinde olmanın sonucu.

Mübarek, 30 yıl hizmetten sonra demir parmaklıkların arkasına konuldu.

Tunuslu bin Ali, ‘demokrasi abidesi’ Suudi Arabistan’a kaçırıldı sonra da orada öldü.

Saddam, Amerikan sehpasında idam edildi.

Son ilginç örnek Sudanlı el-Beşir.

Petrol dahil her türlü yer altı ve üstü zenginlikleriyle bilinen ülkesini parçaladı, İslamcı söylem ve eylemleriyle Sudan’ı 30 yıl yönetti.

Şimdi cezaevinde.

Suçu her türlü yolsuzluğa bulaşmak, muhaliflerini içeri atıp işkence yaptırmak ve vatana ihanet.

ABD üretimi diktatörlerin ortak özelliği.

Müşerref’ten sonra iktidar olan Butto’nun eşi Asaf Zardari de yolsuzluktan görevden alındı. Başbakan olan Navaz Şerif ise türlü türlü yolsuzluklardan dolayı kızı ve damadıyla birlikte içeri atıldı.

Belki de bu coğrafyanın genetik bir hastalığı.

İktidar ol, istediğin her şeyi yap sonra da içeri atıl ya da idam mahkumu olarak kaç.

Ne gerek var!

Halkınla iyi geçin, çalıp çarpma, insanlara zulüm etme herkes seni sevsin.

Herkes seni sevince ABD sevmezse de olur.

Yok eğer sen ABD’yi seveceksen onun sana ne yapacağını bilmelisin.

Müşerref’in hikayesi bundan ibarettir.

Detaylarıyla birlikte müthiş bir örnek.