Korkusuz

Mehdicilik millî güvenlik sorunudur!..

Mehdicilik millî güvenlik sorunudur!..
Çok uzatmadan, çok sade, hepimizin anlayabileceği dilden yazmaya çalışacağım. Derin mevzulara inmeden!..

Mehdi’yi bekleyen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi istifa etti tehlike  geçti mi?..

Hayır... Daha da büyüdü!..

Sürekli okurlarım iyi bilir. Meslek hayatım boyunca yazılarımı, haberlerimi kaleme alırken, “ilk ben yazmıştım”, “ilk ben söylemiştim” gibi ego şişkinliklerinden uzak durmaya çalışırım. Kibir ve enaniyetten çok korktuğum gibi, zamanında doğruları yazmak, yeri geldiğinde hiç çekinmeden toplumu uyarmak ve doğrular adına oluşabilecek bütün riskleri göze almanın gazetecilik gereği olduğuna inanırım. Bu çizgiden asla tavizim de olmaz!.. Daha kimseciklerin haberi yokken, bu Adnan Tanrıverdi ve oluşumlarının ne kadar büyük bir tehlike olduğunu, SADAT’ın arkasından kurulan ASSAM’ın Türkiye’nin başına ne gibi belalar açabileceğini, bölücü emellerini belgeleriyle  çarşaf çarşaf kaleme almıştım. Adam, mehdiyi beklediğini ilan edince nihayet toplumda bir kıpırdanma oldu!. Konuyu dağıtmadan hemen şuracığa minik bir not daha düşeyim; bağımsız yargının tam anlamıyla işlev kazandığı gün, 15 Temmuz hain darbe girişimin tam olarak aydınlatıldığı an, bazı gayri meşru yapılanmalar ve faaliyetleri de gün ışığına mutlaka çıkacaktır. Ve bu kirli yapılanmalar yargı önünde hak ettiği cezayı mutlaka bulacaktır.

Birileri,  hain FETÖ yapılanmasının kuyruğunda taklalar atarken, menfaat kovalarken, siyasi bekalarını güçlendirmeye çalışırken  bizler sürekli tehlikeye dikkat çekiyorduk. Oluşan ve oluşabilecek tüm millî güvenlik sorunlarını dilimiz döndüğünce anlatmaya gayret ediyorduk. Ağır bedeller ödüyorduk. Tehditler, hakaretler alıyor, mahkeme kapılarında en adi suçlamalarla süründürülüyorduk. Bugün gelinen nokta neresi?.. Çok net bir ifade ile haykırayım;

Mehdicilik, Türk milleti ve devleti için en az FETÖ kadar büyük bir TEHLİKEDİR...

Adnan Tanrıverdi bir maşadır. 1993-94 yıllarında Trakya bölgesinde kendisi ile birlikte görev yapan bir komutandan dinlemiştim; Adnan Tanrıverdi, bir gün, o bölgenin bir din görevlisi ile birlikte, askeri birlik içinde elinde sopayla yatır aramaya çıkar. Tanrıverdi’yi elinde sopayla yatır aradığını gören askerler olaya büyük tepki gösterir. Hatta bir üstteğmen Adnan Tanrıverdi’ye gider, yaptığının ne kadar saçma sapan bir iş olduğunu yüzüne söyler. Tanrıverdi de tepkiye hiddetlenir, üstteğmeni 15 gün hapse atar, sonra da mahkemelik olurlar.

İşte o Adnan Tanrıverdi generalliğe kadar yükselir ama daha sonra bilindiği gibi YAŞ’ta emekliye ayrılır. Sonraki yükselişini tekrarlamaya da gerek yok!..

Peki, beklenen mehdicilik nedir?.. ABD’nin yeşil kuşak projesiyle cemaat ve cemiyetlerde mehdicilik anlayışı, bütün İslam aleminde hızla yayıldı.  Dış manipülasyonlar sonucu özellikle, “oryantalist batı”nın Müslümanları ayrıştırma amacına da uygun bir araca dönüşmüş gözüküyor. Kısaca, yeşil kuşak projesiyle “neo mehdicilik” diyeceğimiz bu akım, İslam dünyası ve Türkiye için bir millî güvenlik sorununa dönüşüyor. Neo mehdicilik, dini amaçlardan ziyade siyasi amaçları hedefliyor. İtikaden zararına gelince; bu felsefe Müslüman ile Kur’an’ın ve Peygamber’in bağını zayıflatarak Müslümanları tevhit dininden uzaklaştıracak riskler taşımaktadır. Yeşil kuşak projesi sonrası Türkiye ve İslam dünyasında tüm tarikat ve cemaatler bir anda kendi şeyhlerinin beklenen mehdi olduğu iddiasıyla rekabete ve husumete giriştiler. FETÖ bu cemaatlerden Türkiye’de en etkili ve tehlikelisi olarak kendini gösterdi. 15 Temmuz boyutlarına kadar varan tehlikeli girişimlere hepimiz şahit olduk. FETÖ’nün yeşil kuşak ve mehdicilik konusunda en tehlikeli kadrolarla Türkiye için bir millî güvenlik sorunu olduğunu, hep birlikte yaşayarak, ağır bedeller ödeyerek gördük. Ama bu tehditkâr felsefenin yalnızca FETÖ ve cemaatlerle sınırlı olmadığı, bunların Cumhurbaşkanlığı makamına kadar sızdığı bu son açıklama ve istifa ile gözler önüne konuldu. Bunu sıradan bir olay olarak görmek en büyük gaflettir. FETÖ yapısını basite almanın bedelini 15 Temmuz’da fazlasıyla ödedik. Buradaki temel problem, yeşil kuşak projesine hizmet eden, bu “neo mehdici” kişi ve yapılar... Millî güvenliği nasıl tehdit ettiğine gelince; bunu bir soru ile cevaplamak gerekiyor.  Bir an için, Adnan Tanrıverdi’nin beklediği mehdiyi bulduğunu kabul edersek ve bu mehdi devletin başındaki kişi veya kişileri, “mürtet” ilan eder veya “tekfir” ederse, Adnan Tanrıverdi acaba kime ihanet eder? İşte bu sorunun cevabı nasıl bir millî güvenlik tehdidi altında olduğumuzu gösterir. Temel problem, sadece kişilerde değil... Her türden yapılanmalara çok dikkatle bakmak lazım!.. Millî güvenliğimizi tehdit eden bu felsefeye mensup başka kişilerin de  Cumhurbaşkanlığı makamında bulunup bulunmadığı önem arz etmektedir.

Cumhurbaşkanlığı baş danışmanlığından istifa etmiş gibi görünen Adnan Tanrıverdi’nin hedeflerinden ve yolundan vazgeçeceğine inanmıyorum. Bildiğim kadarıyla, Adnan Tanrıverdi kendisi gibi önemli sayıdaki SADAT’çıları Cumhurbaşkanlığı’nda önemli pozisyonlara taşıdı. Vaktinde, FETÖ tehlikesi konusunda Milli Güvenlik Kurulu’nda yapılan uyarılar hep göz ardı, kulak arkası edilmişti. İran’da olan bitenler, İran ile ilgili olup bitenler akli ve bilimsel olarak, hurafelerden ırak dikkatlice analiz edilmelidir. FETÖ’den sonra mehdici cemaatlerin devlet kadroları içindeki yayılmaları ve etkinlikleri mutlaka mercek altına alınmalıdır. Her ne kadar eski işlevinden uzaklaştırılsa da Milli Güvenlik Kurulu’nda mehdicilik mutlaka enine boyuna masaya yatırılmalıdır.

Devlet mekanizması, Cumhurbaşkanı’nın en yakınına dahi FETÖ hain yapılanmasının nasıl sızdığını bir kez daha dikkatlice analiz etmelidir. Yoksa FETÖ gitti gibi görünür ama yenileri yerini hiç acımadan doldurur. Sonunda da olan Türk milleti ve devletine olur!.. Mehdiciliği hiç yabana atmayın!.. Tehlike kapımızın önünde hâlâ duruyor...