Korkusuz
Can Ataklı

Mağaralarda tüneller varmış da...

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Mağaralarda tüneller varmış da...


İnanın nasıl canım sıkılıyor anlatamam.

AKP Genel Başkanı, “Kurtarma operasyonu yapmak istedim ama başarılı olamadık, artık bundan sonrasına bakacağız” diyor.

Sanki o “başaramadık” denilen operasyonda 16 canımızı yitirmemişiz gibi.

Konunun birinci derece ilgilileri, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı da operasyonun ne kadar zor olduğunu anlatmak için çırpınıyorlar.

 





Teröristler mağaranın içini oymuşlar.

Tüneller açmışlar.

Galeriler oluşturmuşlar.

Mağaranın üç girişi varmış.

7 kapıdan geçiliyormuş, bunlar da demirden yapılmış.

Mağaranın bulunduğu yerin coğrafi özellikleri de çok çetinmiş.

Mağara girişi 60 derecelik eğimli bir yerdeymiş.

Bunlar ve daha pek çok akla ziyan bilgiler verdiler.

Neden?

Çünkü operasyon başarısız ya, bunu örtbas edecekler.

Oysa bunca bahaneye hiç gerek yok ki.

Madem bu kadar zordu operasyon yapmak, neden kalkıştınız buna?

Ayrıca bugüne kadar benzer biçimde kaç operasyon yaptınız, kaç kişi kurtardınız?

Hayır, işin bir başka can acıtıcı tarafı, iktidara yakın kanalların bu başarısızlığı bir destana çevirmek için binbir takla atmaları oldu.

Yitirilen 16 can bir kenara bırakıldı, PKK’ya ne kadar ağır darbe vuruldu, askerimizin nasıl büyük bir kahramanlık sergilediği anlatıldı ekranlarda.

Kendilerine “güvenlik uzmanı, kurmay, terörle mücadele uzmanı” falan denilen kişiler, ellerinde sopalar, harita başına geçirilerek güya teknik bilgiler aktarıldı kamuoyuna.

Başarısızlık, PKK’nın “inanılmaz mağara düzenlemesine” bağlanmaya çalışıldı.

Neymiş, PKK mağaraların içini oymuş, çok mükemmel bir yapı oluşturmuş.

Bunu “dış güçlerden destek almadan” yapamazmış.

Bu “dış güçler” PKK’ya mağaraların içini oymak için araç gereç göndermişler.

Demir ve çimento temin etmişler, mimarlık ve mühendislik dersleri vermişler.

Şaka değil, bunları iktidar medyasına çıkan sözde uzmanlar anlattılar hep.

Oluşturulmak istenen algı şu; “PKK dağları oymuş, kimsenin aklına bile gelmeyen bir şey yapmış. Asker ne yapsın buna karşı, yine de çok ağır kayıplar verdirmesi büyük başarıdır. Ama bu muhalefet yok mu bu muhalefet, PKK bile diyemiyor.”

Tabii bu saçma sapan bilgiler verilirken, o sözde uzmanların da yayıncı kuruluşların yöneticilerinin de aklına Anadolu’nun göbeğindeki en yenisi 2 bin yıllık olan yer altı şehirleri gelmiyor.

Sadece Kapadokya bölgesinde 200’e yakın yer altı şehri var.

Kimileri 7-8 katlı olan bu yer altı şehirlerinde binlerce insan yaşıyordu.

Acaba onlara yardım eden “dış güçler” kimlerdi acaba?

Malzemeyi kimden alıyorlardı?

Kimlerden teknoloji yardımı görmüşlerdi.

İşin özeti; Bir başarısızlığı örtmek için bu tür bahanelerin arkasına sığınmak ayıptır.

Hele bunu 2 bin yıllık tarihi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yaptırıyorlarsa bu daha da büyük ayıptır.

BUNU YAZMAK GEREK

Ah Kemal aaah, gördün mü iyi niyetli davranmayı


Önceki gün AKP Genel başkanı, iki bakanını muhalefete gönderince “Bir sonuç çıkması mümkün değil de bakalım arkasında ne var?” diye düşünmüştüm.

Hatta haber geldiğinde ekrandaydım ve “Ben muhalefet lideri olsam bu iki bakanla görüşmem, yetkili arkadaşlarımı görevlendiririm” demiştim.

Ama Kılıçdaroğlu da Akşener de kibar davrandılar, iki bakanla görüştüler.

Tabii görüşmede ne konuşuldu bunu bilmiyoruz.

Kimse açıklama yapmadı çünkü.

İki bakan bu görüşmelerden sonra Meclis’e gelip konuştular.

İki muhalefet partisi genel başkanına, Meclis’te söylediklerinden farklı bir şey söylediler mi, bu şu ana kadar bir sır gibi saklanıyor.

Ancak şunu gördük ki, her iki muhalefet lideri de hemen bu görüşmeden sonra yaptıkları grup konuşmalarında eleştirilerini sakınmadılar.

Erdoğan’ın buna tepkisi çok şiddetli oldu.

İşgal ettiği makama hiç de uygun olmayan biçimde ana muhalefet partisi genel başkanı için “terbiyesiz herif, yüzsüz” gibi hakaret sıfatlarını kullanmaktan çekinmedi.

Yine “Bay Kemal” dedi ve sıraladı bütün hakaretlerini.

Demek ki neymiş, Erdoğan ve partisi söz konusu olunca iyi niyet falan para etmiyor.

Bu nedenle CHP Genel Başkanı’na, Erdoğan’ın üslubuyla seslenerek “Ah Kemal aaaaah, gördün mü” demek istedim.

ÖNERİ

Muhalefet partileri “pandemi kurallarına uymayanlar hakkında” suç duyuruları yapmalı


Tüm dünyayla birlikte aynı dehşeti bizler de yaşıyoruz.

Neredeyse bir yıl dolacak, hayatımız altüst oldu.

Lokantalar, kahveler, eğlence yerleri, spor salonları, sinemalar, tiyatrolar, sergiler kapalı.

Gece ve hafta sonlarında sokağa çıkma yasakları hâlâ sürüyor.

Beş altı kişi yan yana yürürse, hele hele basın açıklaması yapmaya kalkarsa tepelerine anında polis biniyor, yedikleri dayağın yanında ödedikleri binlerce liralık ceza da ikramiyesi oluyor.

Her türlü parti, dernek, vakıf, şirket genel kurulları yapmak yasak.

Tek istisnası var.

O da iktidar partisi.

AKP her gün birkaç ilde birden kongre yapıyor.

Buralara binlerce kişi geliyor.

Partinin genel başkanı, kimine bizzat gidiyor, kimine uzaktan video konferans yöntemiyle katılıyor.

Katılmakla da kalmıyor “Salgına rağmen salon lebalep dolu, bu ne güzel şey” diyor.

Muhalefet de bunu sadece izliyor.

Oysa AKP kongresi yapılan bütün illerde suç duyuruları yapmaları gerek.

Hemen söyleyeyim, bu suç duyurularını AKP Genel Başkanı için yapmanın bir anlamı yok, yapıldığı ile kalır çünkü.

Ancak tüm Türkiye’nin gözü önünde açıkça işlenen bu suçun diğer sorumluları için suç duyurusu yapmak mümkün.

Başta AKP il başkanları hakkında suç duyurusu yapılmalı.

Sonra o ilin valisi, emniyet müdürü için de “pandemi kurallarının açıkça ihlal edilmesine göz yumdukları için” suç duyurusu yapılmalı.

“Salgına rağmen nasıl oluyor da AKP bu kongreleri yapıyor?” diye sormakla olmaz bu iş.

Biraz poposunu kaldırıp eylem yapmalı muhalefet...

OKURDAN MESAJ

Randevu var aşı yok, ne olacak şimdi?


Yaşı 65’in üzerinde bir okurumdan mesaj aldım.

Korona aşısı için e-Nabız üzerinden randevu almış.

Sonrasını kendisinden okuyalım;

Merhaba Can Bey,

Sağlık Bakanlığı tarafından 65 yaş üstü kişilerle 60 yaş üstü eşlerinin Covid-19 aşılarının yapılacağı duyurusu üzerine 14 Şubat günü başvurduk.

Moda Aile Sağlık Merkezi’nde 17 Şubat günü eşim için 13.30, benim içinse 13.35 için randevu verildiği Alo 182 tarafından mesaj olarak gönderildi.

Ancak, aşı olacağımız gün, sabah Alo 182 tarafından arandık. Randevumuzun aile hekimliği tarafından iptal edildiği bildirildi.

Bunun üzerine derhal sabit telefondan aradığım aile hekimimiz, “Bizim iptal yetkimiz yok, e-Nabız sistemi iptal ediyor, sizin isminiz bugünkü listede yok” cevabını verdi.

Tekrar Alo 182’yi aradığımızda aşı olmamız için en yakın tarihin mart ayı içinde olabileceğini bildirdi.

Aşı yapılmasından bir gün önce bunu iptal ederken, ne bir saygı kuralına uyuyorlar ne de bir gerekçe belirtiyorlar.

İşin kötü tarafı iptal edilen randevu için bir başka gün bile veremiyorlar ve “Mart ayı içinde bir gün” diyerek bizleri başlarından atıyorlar.

Anladığım işin özeti galiba şu;  Demek ki aşı yok.