Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Lütfen hiçbir şeyi indirmeye çalışmayın...

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Haziran 2018 günü yaptığı konuşmada şu vaatte bulundu:

“24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz...”.



07 Nisan 2021 Çarşamba günü...

AKP Meclis Gurup toplantısında konuşan Genel Başkan Erdoğan şöyle dedi:

“Enflasyonu yeniden tek haneye düşürmekte kararlıyız, bunu başaracağız. Faizleri de tek haneli rakamlara indirmekte kararlıyız...”.



Lütfen Sayın Cumhurbaşkanı...

Lütfen vazgeçin...

18 yıl daha beklemeye kimsenin tahammülü yok...



Kaldı ki...

Siz “indireceğim” dediğiniz her şeyi...

Daha çok:

“Kaldırıyorsunuz...”.



İşte faizler...

İşte döviz kurları...

İşte enflasyon...



Bir diğer örnek ise demokrasi ve hukuk...

“Daha çok demokrasi” diyerek seçildiniz...

Milletin yarısından çoğu...

Kaybettiği demokrasiyi arıyor...



“Hukukun üstünlüğü” diyerek aldınız gönülleri...

Hukuk yok ama üstün çok...



Lütfen...

Kalan son birkaç yılınızda...

Hiçbir şeyi indirmeye çalışmayın...

Şu kadarcık demokrasiden bile razıyız...

Zira...

Böyle giderse...

Onu da arayacağız...

[caption id="attachment_6359887" align="alignnone" width="600"] Cumhurbaşkanı Erdoğan[/caption]

YÖNETTİĞİ ÜLKENİN HALKI ÖDER...


Nietzsche’nin çok sevdiğim sözlerinden biri şöyle:

“Bir şeyin değeri bazen kişinin elde ettiği, onun için ödediği şeyde yani maliyetinde yatmaktadır. Belki amacınıza ulaştınız ve bu değerli bir amaç... Peki ya bedeli?..”.



Bireysel amaç vardır...

Toplumsal amaç vardır...



Bir zihniyet vardır ki...

Bireysel amaca ulaşmak için...

Her türlü aracı mubah görür...



Bir diğer zihniyet ise...

Araçlarda yasallık ve insanilik arar...

Toplumun ödeyeceği bedeli göze alamaz...



Amaca ulaşmak için her aracı mubah gören zihniyet...

Devleti yönetirken de aynı ilkesizliği uyguladığında...

Kendi (Siyaseten) kazanır...

Ama...

Bedeli...

Yönettiği ülkenin halkı öder...

TEŞEKKÜR EDİYORUM...


Birisine köpek denilmesinin hakaret olmadığını savunduğum için öfkelenen kimileri...

Bana defalarca “köpek” diye mesaj atıyor...

Kimileri ise soruyor...

“Sana köpek denilirse kızmaz mısın?..”.





Aha işte...

Bu yazı teminatı olsun...

Vallahi kızmam...

Billahi kızmam...

Kızmıyorum da...

Çünkü...

Günlerdir diyorlar...



“Köpek” diyenlere de...

Beni...

Öylesine mükemmel bir canlı türüne benzettikleri için...

Teşekkür ediyorum...

HAKARET DEĞİL İLTİFAT...


Canlarım be...

Birisine “köpek” demek hakaret ise...

Nedir bu milyonlarca insanın (Ben de onlardan biriyim) “köpek” sevgisi?..



Neden milyonlarca aile evlerinde köpek besliyor?..



Niye parlamentolar “hayvan hakları” adı altında yasalar çıkarıyor?..



Neden?..

Niçin?..

Niye...

YÜKSEK KARAKTER YÜCE VİCDAN


Az sonra okuyacaklarınız asla ve asla İsmet Berkan ile Elif Çakır’ı savunma amacıyla yazılmadı...

Kaldı ki...

Her iki değerli meslektaşımın da savunulmaya ihtiyaçları yok...

[caption id="attachment_6359889" align="alignnone" width="600"] Elif Çakır[/caption]



Soru:

Bu yazıyı niye yazdım?..

Cevap veriyorum:

İnsanları geçmişlerine hapsedenleri eleştirmek için...

[caption id="attachment_6359890" align="alignnone" width="600"] İsmet Berkan[/caption]



Canlarım...

İsmet ve Elif, Kabataş’ta geçtiği en üst düzeyde iddia edilen olayın yalan olduğunu...

Ve o yalanla...

Kendilerinin de kandırıldıklarını anladılar...

İktidarın yanında durmaktan vazgeçtiler...



Bir gazetecinin...

İktidarın yanında ve çok güçlü konumdayken ayrılıp...

Muhalif tavır alması:

Yüksek karakterin...

Yüce vicdanın kanıtıdır...

CEVABI KOLAY BİR SORU


Sorum şu:

Kendilerini kandıran...

Ülkenin en yüksek siyasi gücü de olsa...

Kabataş Yalanı’nı fark edip...

İktidar nimetlerini terk edenler mi:

Daha şerefli...

Daha onurlu...

Daha haysiyetli...

Daha ahlâklıdır?..



İktidar gücünden elde ettikleri yararı kaybetmemek için:

O yalanı halen savunanlar mı?..



Cevabı ne kadar kolay bir soru değil mi?..

ÇOCUKLAR BİLE KAFA BULUR


Bir arkadaş diyor ki:

“İlkokul zekâsına sahip çocuklar bile, bildirinin üslubunun ‘darbe iması’ diye algılanabileceğini kestirir, koca amiraller bunu kestiremiyor...”



Bence yanlış bir yorum...

Çünkü...

Ve aksine...



İlkokul zekâsına sahip çocuklar bile...

O harika bildiriden “darbe” iması çıkaranlarla:

“He he ya” diye kafa bulurlar...