Korkusuz

Libya’da, Rusya ile papaz olmamız çok yakın!..

Libya’da, Rusya ile papaz olmamız çok yakın!..
Son gelen haberlere göre; fiilen iki hükümetin ve iki ana silahlı gücün bulunduğu Libya’da Birleşmiş Milletler tarafından yasal hükümet olarak tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti güçleri başkent Trablus civarında önemli ilerlemeler kaydetti.

Yandaş medyada bu ilerlemeler adeta UMH zafere çok yakın Hafter ve güçleri kaçıyor gibi sunulsa da UMH’nin kontrol ettiği alanının halen Libya’nın yüzde 10’larında olduğunu bilmek lazım.

Libya’da iç savaşın başladığı 2011’den bu yana silahlı grupların kontrol ettiği alanların el değişimine ve sürekli değişen iç sınırlara bakıldığında da UMH’nin arazideki son ilerlemelerinin çok da bir anlam ifade etmeyebileceği ve sürekli hale gelemeyebileceğini görmek gerekir.

UMH güçleri Türk İHA’ların desteğiyle Libya kuzey batısında yani Trablus ve çevresindeki Hafter noktalarını ele geçirdi. Bunların içinde en önemlisi Vatiya hava üssü oldu. Böylece Tunus sınırı bölgesi tamamen UMH güçlerinin kontrolünde. Bu UMH için önemli bir avantaj.

Böylece, Hafter’in Trablus’u ele geçirmek için geçen yıl nisan ayında başlattığı harekatla ele geçirdiği bölgeler yeniden UMH’nin eline geçti. Neredeyse bir yıl sonra sahadaki askeri kontrol haritası eski haline geldi.

Libya’da Türkiye destekli UMH güçlerinin son günlerdeki ilerlemeleri karşısında Hafter güçlerinin çekilmelerini iyi analiz etmek gerekir. Evet, Rus özel paralı askerler şirketi Wagner’de Trablus çevresindeki cephe hatlarından çekildi. Henüz tam teyit edilemese de bir bölümünün Libya’dan ayrıldığı iddia ediliyor. Sudanlı paralı askerlerin de benzer şekilde çekildiği ileri sürüyor. Bu gelişmeler ne mana ifade ediyor? Suriye ve Libya’daki durum hakkında sağlam kaynaklardan bilgi alan stratejist, emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek, “Savaşın temelinde aldatma vardır. Bu geri çekilme Hafter ve destekçilerinin büyük karşı bir hamlelerinin bir parçası olabilir. Hafter, yeni güçlü bir cephe hattı oluşturup karşı saldırıya hazırlanıyor olabilir” diyor. Dilek’in uyarıları şöyle;

“-- Libya’da artan Rus hava yığınağına dikkat etmek gerekir. Hafter ve Wagner güçleri Trablus güneyinden çekilirken Libya’ya çok sayıda Rus savaş uçağı ve kargo uçağının geldiği bildiriliyor.

Artan çatışmalarla birlikte Türkiye’nin askeri desteğinin de son günlerde Rusya’nınkine benzer şekilde arttığına dair haberler var. Hava yoluyla (C-130 uçakları) Trablus’a nakliyelerin sıklaştığı bilgileri paylaşılıyor.

Rusya, doğrudan savaşın bir parçası olmayacaktır. Ama Rus savaş uçakları değişik angajmanlarla savaşın bir parçası olabilir. Her şekilde doğrudan Türk askerini hedef almayacaktır. Ancak, Türkiye destekli güçleri ve Türkiye’nin verdiği sistemleri vurabilir. Aynen Türkiye’nin Rus hava savunma sistemlerini vurduğu gibi. Türk SİHA’larının Hafter güçlerinin elindeki 6 civarındaki Rus Pantsir hava savunma sistemlerini imha etmesi Moskova’yı kızdırmış olabilir. Suriye’ye müdahil olduktan sonra Rus silahlarının yıldızının parladığı bir ortamda Rus sistemlerinin düştüğü olumsuz durum Rusya’yı fiilen devreye girmeye zorlayabilir.

İmha edilen Pantsir sistemlerinin Türkiye’ye satılan S-400 sistemlerinin yakın hava savunması için Türkiye’ye önerildiği düşünüldüğünde bu olay daha çetrefilli bir hale geliyor. S-400’lerin henüz gerçek savaş ortamında kullanılmadığı düşünüldüğünde, S-300’lerin Suriye’de bile bir türlü aktif olarak kullanılmadığı akla geldiğinde S-400’lerin güvenirliği ve etkinliği de sorgulanabilir olabilir. Bu fotoğrafı da bizzat Türkiye ortaya koymuş oldu. Bu durum Türkiye’deki S-400’lerin aktivasyonunu, dolayısıyla da Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrini de etkileyecektir.

--Türkiye özellikle SİHA’larıyla Libya’da önemli bir sükse yaptı. Ama bunun günün sonunda sahaya yansımasının nasıl olacağı, Libya masasında Türkiye’ye getirisi ne olacağını söylemek için henüz erken. Türkiye kendisi açısından deniz aşırı bir sahada Libya’daki iç savaşın fiilen bir tarafı. Ve koronayla birlikte dünya genelinde artan ekonomik krizi derinden yaşayan bir ülke. Türkiye’nin güvenliğiyle, bekasıyla birinci dereceden ilgili olmayan bir bölgede ucu açık uzun süreli bir askeri kampanya yürütmesi, bunun sürdürülebilir olması zor gözüküyor. Bunun Türkiye’ye çok büyük ekonomik sıkıntılar yaratacağı aşikar.

--Rusya imha edilen Pantsir sistemleriyle çizilen karizmasını düzeltmek ve adım attığı Libya’da aynen Suriye’deki gibi kalıcı hale gelmek isteyecektir. Bu nedenle önümüzdeki günlerde Rusya’nın daha belirgin olarak Libya’da görülmesi sürpriz olmaz. Libya’da son günlerdeki artan Rus hava faaliyetlerine de bakacak olursak Rusya Eylül 2015’te Suriye’deki, savaşa müdahil olduğu sürecin benzerini Libya’da yapabilir.

--Avrupa Birliği, Libya’dan Avrupa’ya yeni göçlerin önlenmesi ve Libya petrolünün paylaşımında söz sahibi olunması odaklı bir yaklaşım sergilerken Türkiye’nin Libya’da ana aktör olmasını engelleyici bir tavır da izliyor. Libya açıklarında başlatılan İrini Deniz Operasyonu’nun tek hedefinin de Türkiye olduğu net.

--Libya’da varlık gösteren bölge dışı aktörlere ve son aylarda artan sayıda Suriye’den getirilen silahlı grupların olduğu düşünüldüğünde Suriye ile Libya’daki durumun benzerliğinin yanında Libya ve Suriye’nin geleceğinin de birbiriyle ilintili olduğu görülüyor. Suriye’de savaşan taraflar askeri-politik durum sıkıştığında bir bakıyorsunuz Libya’da angajmana girmiş. Veya tersi yaşanıyor. Suriye’deki savaş ülkenin kuzey batısındaki İdlib’e sıkıştığı gibi Libya’da da ülkenin kuzeybatısındaki Trablus ve çevresinde cereyan ediyor. Her iki ülkenin kuzey batısında ise tabiri yerindeyse sıkıştırılan baskı kurulan bir Türkiye var.

--Türkiye’nin içindeki bulunduğu siyasi ekonomik zorluklar Türkiye’yi Libya ve Suriye arasında tercihe zorlayacak gibi gözüküyor. Eğer iktidar, ideolojik gerekçelerle ikisinden de vazgeçmem der, her ikisinde de askeri güç ağırlıklı politikalarına devam ederse iki cephede de kaybetme riski giderek artıyor.  Halbuki her iki cephede bulunmak için başka politika alternatifleri mümkün. Tabi ideolojik körlükten vazgeçilirse.”