Korkusuz

Kutuplaşma

Kutuplaşma
Amerikan seçimlerinde her şey beklenildiği gibi gelişiyor.

Öyle de devam edecek.

Resmi sonuçlar açıklanmazsa da Biden artık başkan.

Trump ne yaparsa yapsın bu iş bitmiştir.

İsterse 2024’te 77 yaşına geldiğinde seçimlere katılır Biden’den intikamını alır.

Belki de o zamana kadar Biden ölür yerine yardımcısı Kamala Haris geçer.

Ama önce şimdiki krizi atlatıp Amerika’yı kurtarmak gerek.

Toplumu kutuplaştırma konusunda deli Trump çok başarılıydı.

Trump’ın provakatif söylemleriyle insanlar yoğun bir şekilde sandıklara gitti.

Yüzde 67 katılımla son yüz yılın rekoru kırıldı.

Biden da eski patronu Obama’nın 2012’de aldığı oyu geçerek 73 milyon oyla o da rekor kırdı.

İlk bilgilere göre politikaya çok meraklı olmayan gençler ve kadınlar bu kez sandığa gitmiş.

Cumhuriyetçi ve Demokratlar’dan.

Toplum keskin çizgilerle iki kutuba ayrılmış durumda.

Bağnaz, ırkçı, radikal, tutucu, dinci, muhafazakar, milliyetçi saldırgan, lümpen, fırsatçı, vasat kültürlü ve benzeri tiplerin büyük bölümü Trump’a oy vermiş.

Toplumun geri kalanı Trump’ın her şeyi mahvettiğini görerek bilinçli olarak Biden’e oy verdi.

Yahudiler dahil.

İlk belirlemelere göre Yahudi seçmenlerin % 77’si Biden’ı ve % 21’i Trump’ı desteklemiş.

Oysa Trump İsrail için çok şey yapmıştı.

Kudüs’ü başkent ilan etmiş, Golan’ı İsrail’e vermiş ve Arap sultan, kral, emir ve liderlerini Netanyahu ile barıştırmıştı.

Demek ki Amerikan Yahudileri Trump’ın iç ve dış söylem ve eylemlerinden bıkmıştı.

Örneğin Biden’e oy veren Yahudi seçmenlerin % 74’ü Obama’nın İran’la imzaladığı ancak Trump’ın iptal ettiği nükleer anlaşmaya geri dönülmesini istiyormuş.

Belki de İsrail’in saldırgan ve yayılmacı davranışlarından rahatsız oluyorlardır.

Ya da İsrailli cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların türlü türlü yolsuzluklarından ve kendi aralarındaki çekişme ve kavgalardan bıkmışlardır.

Böyle bir yorum doğruysa ve Biden onları dinler ve İran’la dost olmaya yönelirse bölgede çok şey değişecek demektir.

İran’la barışık bir ABD bölgedeki radikal ve ılımlı tüm İslamcılara farklı yaklaşacaktır.

Yani “Onları yola getirmeye” çalışacaktır!

Kendi başına böylesi önemli bir politika çok şey ifade eder.

Öncelikle Suriye ve Libya sorununu çözer daha sonra da tüm coğrafyayı sakinleştirir.

Yeni politikanın merkezinde yine Türkiye olacak.

Olumlu, olumsuz, direkt ya da dolaylı olarak.

Dünyanın dört bir yanındaki “Müslümanlara-İslamcılara” sahip çıkan ve bunu da gizlemeyen Ankara’nın Biden’la işi çok zor olacak.

Suudi’lerin de.

Trump’ın Kaşıkçı’nın katili Prens Muhammed’le “tamamen duygusal” aşkı Biden’ı çok kızdırmıştı.

Biden; kızgınlığını eyleme dönüştürürse Kral Selman ve oğlu Muhammed’in işi zor.

Rakipleri Erdoğan gibi.

Kanlı Arap Baharı’na kadar İslam aleminin “lideri” ya da finansörü onlardı.

ABD’nin telkin, tavsiye ve talimatlarıyla.

Dünyadaki tüm radikal İslamcı oluşumların arkasında Suudi parası vardı.

“Bahar”dan sonra her şey değişti çünkü artık “Yeni Model” AKP pazarlanacaktı.

Sistemin gereği Biden da sözünden dönmez ve düşündüklerini hayata geçirmeye başlarsa bizim coğrafyada çok şey değişebilir.

Elbette Türkiye’de de.

Umarım AKP bunun farkında.

Umarım AKP Biden’ın baskıları başlamadan harekete geçer ve önce dış sonra da iç politikada “yumuşamadan yana” yol ve yöntemleri tercih eder.

Bir çok nedenden dolayı yapacağını sanmıyorum ama bir kez olsun iyimser olmak isterim.

İnatla ya da herkesle kavga ederek hiçbir yere varılmaz ve varılamaz.

Türkiye’nin son on yılda yaşadığı ve halen yaşamakta olduğu zorluk ve sorunlar ortada.

Hepsinin bir tek nedeni var:

Yeni türden İslamcı nefesle Hilafet ve Saltanat hevesi.

Bakalım Biden buna izin verecek mi?

Coğrafyamızın geleceği bu sorunun yanıtında!