Korkusuz
Ümit Zileli

Kullanım süresi çoktan doldu!

Doldu dolmasına da ille de uzatmaları oynuyor iktidar beyzadeleri!

Bir hafta yoktum; dönüşte bir de baktım yer-gök inim inim inlemiş! Mesela, 7 yıl önce, 17/25 yolsuzluk fırtınasında “Başbakandan habersiz bir şey yapmadım, önce Başbakan istifa etsin” diyerek fırtınayı kasırgaya çeviren, ardından görevden alınan, bunun üzerine hem bakanlıktan hem de milletvekilliğinden istifa ettiğini açıklayan, ancak milletvekilliği bir türlü düşürülmeyen Erdoğan Bayraktar, bunca yıl sonra yine almış eline sazı, hırsızlık türküleri söylemeye başlamış! Şu sözlere bakın:

-Reis, sayın Cumhurbaşkanım beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı!..

Çok ağır, değil mi! Hırsız çuvalı dediği, üç diğer AKP’li bakan, Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış’ın da içinde yer aldığı çuval!.. Bayraktar’ın bu çuval için kullandığı ifadelere bakalım:

-Ben kendimi ayırmak istedim. Ama gücüm yetmedi. Döverler beni, öldürürler beni!

Sonraki sözleri ise 17725 aralık soruşturmasının yeniden açılmasını sağlayacak denli önemli:

-Bende bir para yakalanmadı. Benim çocuklarımdan tutuklanan olmadı. Dosyamda ne varsa doğrudur. Dosyamda ne varsa hepsi doğrudur. Hem tapeler, hem teknik takip, hem de konuşmalarım A’dan Z’ye doğrudur!

Her bir söz gülle ağırlığında vallahi!

Yüce Divan yolunu kim kapadı?


Bu ne demek peki? Bal gibi itiraf demek!

Bayraktar gayet aççık, seççik “Ben görevi kötüye kullandım, hırsızlık yapmadım” diyor eyy ahali! Üstelik günümüzün Cumhurbaşkanlığı
Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, o zamanın Meclis Başkanı Cemil Çiçek’i de “Beni sevmez ama, Bayraktar’ın dosyasını buna sokmayın ayıptır dedi” sözleri ile tanık bile gösterdi, iyi mi! Peki Çiçek ne yaptı bunun üzerine dersiniz? Bayraktar’ı doğruladı ve şöyle dedi.

-Onun hakkındaki iddialar, diğer üç bakanınkinden ayrıydı. Usule ilişkin uyarılar yaptım. Dosyalar Yüce Divan’a gitseydi bugün bunlar konuşulmazdı!

Niçin gitmedi o dosyalar Yüce Divan’a peki? Bu soruyu, komisyonda bakanların durumunun konuşulacağı ve bir karara varılacağı gün Saray’a çağrılan komisyon başkanına sormak gerekiyor öncelikle!..

O bakanlardan ikisi uzun süredir ortalıkta görünmüyor... Yalnızca biri, Egemen Bağış ise bugün Çekya Büyükelçisi! Bir diğer deyişle adeta ödüllendirilmiş konumda! Ehh, yıllarca AKP’li Cumhurbaşkanı’nın yanıbaşındaydı, tercümanlığını yaptı, en gizli görüşmelere katıldı. Demek ki gözden çıkarılamadı...

Şimdi soru şu: Böylesine açık bir itiraf hem de o soruşturmanın başlıca faillerinden biri tarafından yapılıyorsa bir Cumhuriyet Savcısı bile harekete geçmeyecek mi? Bu soruya Hukukçu Turgut Kazan özlü bir yanıt verdi:

-Ne yazık ki Türkiye’de hukukun zerresi kalmadığı için yargılama yolları kapatıldı... Fezleke hazırlayıp Meclis’e gönderecek bir savcı ise kendisini Fizan’a sürülmüş olarak bulur!

AKP’nin kurucuları arasında bulunan eski Kırıkkale milletvekili Kemal Albayrak ise şöyle bir yorum yaptı:

-Bu partide görev alanların ve o yönetimde görev alanların yüzde 80’i hatta yüzde 90’ı ileride itirafçı olacak. Çünkü itirafçılık başladı!..

Bunun adı erimek!


Eskiler, “Her çıkışın bir inişi vardır” der...

İktidar partisi de çıktığı merdivenden giderek artan bir hızla aşağıya iniyor! Bunu ben değil, anketler söylüyor... Göstergeler, AKP’nin ilk kez 2002 oylarının gerisine düştüğünü gösteriyor!

Yolsuzluktan göç politikalarına, sefil ekonomi manzaralarından dış politikadaki başarısızlıklara, gerilim siyasetine kadar her alanda tökezleyen iktidarın küçük ortağı MHP de bu tablodan hissesine düşeni alıyor doğal olarak; seçim barajının (o da şimdilik) yüzde 7’ye indirilme kararı da bunun en somut göstergesi!

Cumhur İttifakı, ne yaparsa yapsın tabloyu lehine çeviremiyor... Yukarıda anlattığım AKP’nin eski kurucu üyesinin “itirafçı olacaklar” kehaneti ise işlemeye başladı sanki!
Uzun süredir sesi soluğu çıkmayan eski Milli Eğitim Bakanı, Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik de iktidarın eğitim politikaları sert bir dille eleştirerek sahnelere döndü!

Son süreçte dini, günlük siyasete alet etmek konusunda atak yapan, Diyanet İşleri Başkanı’nı Yargıtay’ın açılışında, askeri törenlerde kullanmaya başlayan iktidar, bunlardan sonuç alabilir mi? Göreceğiz! Şimdilik, Z kuşağının sloganı ile yetinelim:

-AKP’ye oy moy yok!