Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Kocaman bir kahkahayla cevap verdim

Canlarım...

Bazı akademisyenleri hiç tanımasam da...

Bazen...

Televizyon ekranlarında rasgeliyorum...

Bazen de...

Makalelerini okuyorum:

“Keşke senatomuz olsaydı da hanımefendi/beyefendi gibi senatörlerden oluşsaydı” diye düşünüyorum...



Sayıları çok az olan bu değerli akademisyenlerden biri:



Prof. Ersin Kalaycıoğlu...

Diğeri:

 

Prof. Mithat Baydur’dur...



Kalaycıoğlu ile hiç tanışmadım...

Hiç yazışmadık...

Hiç konuşmadık...





Mithat Baydur ise:

“Dostum/kardeşim” diye tanımlayabileceğim kadar yakınım...



Dün, Baydur’la mutat telefon sohbetlerimizden birini yaptık...

Tabii ki konu güncel siyaset...

Haliyle:

Anayasa idi...



Anayasa kutsal kitap olmadığına göre...

Maddeleri mantık açısından elbette eleştirilebilir bir kitapçıktır...

Ama...

Anayasa aynı zamanda...

Kutsal kitap gibi:

Emredici hükümler içerir...



Anayasamızın cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili 101 ve 116. Maddeleri:

İşte o emredici hükümlerden ikisidir...

Ve...

Çok net...

Çok açıktır...



Mantık açısından eleştirilebilir bile olsa:

Uyulup uyulmayacağı tartışılmayacak kadar:

Geneldir...

Eşitlikçidir...

Kesindir...



Bu iki maddeye rağmen...

İki defa üstü üste “cumhurbaşkanı” sıfatıyla cumhurbaşkanlığı yapmış birinin...

Anayasanın bu maddelerini tanımayabileceğinin konuşulması:

Ne kadar abes ise...



Anayasanın delinmesini göze alabilecekleri anlaşılan altılı ittifakın...

İki genel başkanının:

“Erdoğan mağdur olmasın” gerekçeleri de o kadar abestir...

Fenerbahçe kongre üyesi Prof. Baydur bunu bir örnekle açıkladı...



Yıllar önce...

Beşiktaş 3-0 önde...

Fenerbahçe teknik direktörü Mustafa Denizli:

Aynı anda en çok 5 yabancı oyuncu oynatabilme şartına rağmen...

Altıncı oyuncuyu:

Sahaya alıyor...





Bu öyle bir hata ki...

Maçın tekrarını değil...

Kural dışına çıkan takımın...

“Hükmen mağlup”:

Sayılmasını gerektiriyor...



Baydur sordu:

“Beşiktaş yönetimi ‘rakibimiz mağdur olmasın, maçı tekrar oynayalım’ diyerek, kuralın uygulanmamasını isteyebilir miydi?..”.



Bu soruya...

Kocaman kahkahalarımdan biriyle:

Cevap verdim...



Bu arada unutmadan...

Sizin cevabınızı da:

Tahmin edebiliyorum...

Senato


1961 anayasasının mükemmel yeniliklerinden biri:

“Senato” idi...

Senatoya girebilmek...

Yani...

“Meritler/Yüksek öğrenimliler meclisi üyesi bir senatör...” olabilmek için:

“En az dört yıllık bir üniversite mezunu” olma şartı vardı...





Aynı anayasanın getirdiği:

Tabii ve kontenjan senatörlüğü ise:

En büyük ayıbıydı...



3 yıllık harp okulu mezunu ihtilalci bir yüzbaşı:

Tabii senatör olarak...

Ve...

“Kaydı hayat” şartıyla:

Senatoda görev yapabiliyordu...



12 Eylül 1980’in gerici generalleri:

Meclisi ve senatoyu feshetti...

1982 anayasasında ise: Senatoya yer verilmedi...

Umarım


Ülke, cumhurbaşkanının da 3 yıl önce söylediği gibi:

“Çin modeline öykünerek” yönetiliyor...



Eğer...

Önümüzdeki seçimlerde...

Anayasa delinir...

İki dönem üst üste cumhurbaşkanlığı yaparak:

Yasal hakkını yitiren kişi...

Bir kez daha:

Aday olur...

Ve hatta...

Seçilirse...





Milyonlarca Müslümana zulmeden...

Soykırımı uygulayan Çin’in:

Kopyası oluruz...



Umarım seçmenler:

Bu hataya düşmez.

Bir gol daha


Hatırlayacaksınız...

Süleyman Soylu:

“İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye başkanıyken ihaleye fesat karıştırdı” iddiasıyla...

Başkan aleyhinde:

Soruşturma başlatmıştı...

Danıştay:

“İmamoğlu ihaleye fesat karıştırmamıştır” hükmüne vardı...

Ve böylece... Soylu, İmamoğlu’ndan:

Bir gol daha yedi...

Gülüyormuş


İngiltere Başbakanı Rishi Sunak:

Hareket halindeki bir araba içinde...

Sosyal medya için video çekimi yaptığı sırada...



Emniyet kemeri takmadığı için:

Para cezasına çarptırıldı...

Başbakan Sunak olay üzerine:

Özür diledi...

Son günlerde...

Erdoğan en çok...

Bu fıkraya:

Gülüyormuş...

İntikam seçimi


14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidar olan Adnan Menderes Hükümeti’ni...

27 Mayıs 1060’ta:

İhtilâlle deviren cuntanın başında:

Albay Alpaslan Türkeş vardı...





İhtilâlcilerin bildirisini radyoda okuyan:

NATO’ya ve CENTO’ya bağlılıklarını bildiren kişi de:

Albay Alpaslan Türkeş’ti...



Aynı Albay Alpaslan Türkeş:

Erdoğan’ın ortağı olduğu MHP’nin başbuğu idi...

Yani:

Bahçeli’nin patronu ve selefi (Bir önceki MHP Genel Başkanı...).



Eğer...

Erdoğan 14 Mayıs tarihini...

27 Mayısçılardan intikam almak için:

Tercih edecekse...

Menderes ve iki bakanını idam eden ihtilâlcilerin başı:

Türkeş’ten mi intikam almış olacak?..



Adnan Menderes’in gerçek mirasçıları olan:

İYİ Parti, DP, DEVA ve Gelecek Partisi seçmenlerinden mi?..

Sağır edeceksiniz


Sabaha karşı saatin üçü...

Belli ki sarhoş...

Çünkü...

Yalpalayarak yürüyor...

Onu bu halde gören Gece Bekçisi haykırıyor:

“Hemşerim, gecenin bu saatinden nereye?..”.

O sırada tam da evinin önüne gelmiş olan hırsız...

Zorla ayakta duruyor...

Bakışlarını...

Pencerede kendisini bekleyen karısına çeviriyor...

Ve cevap veriyor:

“Eve gidiyorum, nutuk dinlemeye...”.





  1. yüzyılın birinci çeyreği biterken...


Halen:

Bağırarak nutuk atanları:

Hiç sevmiyorum...



Yahu o nutuk modeli...

Günümüz teknolojisinin olmadığı...

Hatta...

Mikrofonun bile henüz: Bulunmadığı dönemlerdeydi...



Bağırmayın be...

Bağırmayın...

İnsanın kulaklarını:

Sağır edeceksiniz...

Nükte


“Sokaktaki cahil adamdan nefret ederim ve yanıma yaklaştırmam” sözüyle de bilinen ünlü Romalı ozan, mizahçı ve komutan Horace:

Azat edilmiş bir kölenin oğluydu...





En başarılı mizahın:

Tezatlardan doğduğunu bilen...

Kendisine karşı savaştığı Antonius’un bile:

Sevimliliği...

Esprileri nedeniyle affedip yanında bulundurduğu Horace...

Nükte için şöyle demişti:

“Bazen en önemli meseleleri, ciddilikten uzak bir nükte ile çözebilirsiniz...”.



Türkiye son 20 yılda...

Mizah ve nükte yönünden...

Yoksul politikacıların yönettiği bir ülke:

Hâline geldi...



Onların yoksulluğu...

Ülkeyi...

Ve...

Halkın %70’ini de: Fakirleştirdi...

Hesap sorulacak


Kemal Kılıçdaroğlu dedi ki:

“SPK’ya son kez çağrıda bulunuyorum; görevini yap, küçük yatırımcıyı koru. Pazartesi’ye kadar mühlet tanıyorum. Bu zor ekonomide kimsenin parasını arsıza, hırsıza yedirtmeyeceğim...”.





Kemal Bey...

Bir kere de şu YSK’yı uyarsanız...

Hatta daha şimdiden:

Kalabalık bir gurupla:

YSK’ya yürüseniz...



SPK nasıl olsa sizi dinlemeyecek...

YSK da dinlemeyecek...

Ama...

İtirazlarınız:

Arşive girecek...

Siz sormazsanız...

Sizden sonra gelenler mutlaka:

Hesap soracak...

Dil...


“Bir işin kavga ile sonuçlanacağını anlar anlamaz sabret, tahammül göster; bu suretle kavga kapısı kapanır.

İnat, haksızlık ve düşmanlık gördüğün vakit nazik ol. Çünkü keskin kılıç, yumuşak ipeği kesemez. İnsan tatlılıkla bir fili, bir saç kılıyla çekebilir...”.

Sadi-i Şirazi:

Bostan-Gülistan sayfa. 113.

Özlü söz:


Atatürk dedi ki:

“Zafer, ‘zafer benimdir’ diyebilenindir. Başarı ise ‘başaracağım’ diye başlayarak sonunda ‘başardım’ diyenindir...”.