Korkusuz

Kim bu S.E.K?

Kim bu S.E.K?
Gezi Direnişi, bu ülkenin havasına, suyuna, kuşuna, börtü böceğine aşık milyonların isyan çığlığıydı. AKP iktidarının doğaya ve çevreye düşman politikalarına itiraz eden, ülkenin yağmalanmasına sessiz kalmayan ve “Artık Yeter” diyenlerin ayağa kalkışıydı!

Gezi; Türkiye’nin en demokratik ve barışçıl eylemlerinden biriydi. Ancak buna rağmen, gözünü rant hırsı bürümüş AKP iktidarı, bu haklı ve demokratik tepkiye şiddetle karşılık verdi. Sekiz genç, iktidarın şiddet politikası yüzünden canından oldu. Birçok genç yaralandı, kimi gençler ise polis şiddeti yüzünden gözünü kaybetti.

GEZİ’Yİ UNUTAMIYORLAR!

Sadece 24 gün süren ancak buna rağmen tarihe kalıcı bir iz bırakan Gezi Direnişi’ne katılanlara yaşatılan kabus bunlarla sınırlı kalmadı. AKP iktidarı, Gezi’nin bitmesinden aylar sonra bir soruşturma açtırdı. Bu soruşturma hızlı bir şekilde davaya dönüştü.

Bu davada yargılanan TMMOB İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi Mücella Yapıcı, önceki gün yine hakim karşısındaydı. Ancak bu kez “müşteki” yani “şikayetçi” olarak.



İNSANLIK DIŞI TAVIR

Demokrasi mücadelesinin saygın isimlerinden biri olan Mücella Yapıcı ve kızı Cansu Yapıcı, Gezi soruşturması kapsamında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında tutulmuş ve iddiaya göre “çıplak arama’’ya maruz kalmıştı. Yapıcı Ailesi, kendilerine yönelik bu insanlık dışı muamelenin peşini hiç bırakmadı. Avukat Meriç Eyüboğlu, şüphelileri şikayet etti. Kamuoyu da ilgi gösterince, olaydan tam sekiz yıl sonra bir iddianame hazırlandı.

[caption id="attachment_303639" align="alignnone" width="600"] Mücella Yapıcı[/caption]

GÖZYAŞLARIYLA ANLATTI

İddianamede aramayı yapan iki polis ve nezarethane amirinin ‘işkence’ suçundan üç yıldan 12 yıla kadar hapsi istendi.  Mücella Yapıcı, kendisine ve kızına işkence yapıldığı iddiasıyla açtığı davanın duruşmasında, yaşadıklarını gözyaşlarıyla anlattı:

“Biz çağrılar üzerine kızım Cansu ile Gezi Parkı’na gittik. Benim yüzümden Cansu da gözaltına alındı. Apar topar gözaltı aracına götürüldük. Tacizler araçta başladı. Çok ağır şeyler yapıldı. Yaşım itibarıyla ‘Senin bir gözün toprağa bakıyor. Git evde namazını kıl’ dediler. Orada mide kanaması geçirdim. Çok ciddi kalp, tansiyon, damar ve KOAH hastasıyım. Hastanede de bunu biliyorlardı. Sonra emniyete getirildik. Didik didik arandık.”

DEHŞET DOLU SAATLER

Yapıcı, polislerin kızıyla kendini aynı hücreye koyduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:  “Gözaltına alındığımızda bir sürü boş oda vardı. Buna rağmen inanılmaz havasızdı. Sonra polisler geldi ve ‘İnce arayacağız’ dediler. Başka bir yere götürdüler, soyunmamı istediler. Ayıptır söylemesi ben o yaşıma kadar ilk defa gözaltına alındım. İki kadın polis vardı, ‘soyun’ dediler. İtiraz ettim. Ben yaşlı bir kadınım iki çocuk doğurdum. Çömelttiler. ‘Utanma’ dediler. Ben de ‘niye utanayım siz annenizin yüzüne bakarken utanın’ dedim.”

Mücella Yapıcı ve kızı Cansu’nun yaşadıkları bunlarla sınırlı değil tabii ki…

“İŞKENCE YAPTILAR”

Mücella Yapıcı, ısrarlı takibi sonrası açılan davanın görüldüğü İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sözlerini şöyle sürdürdü:

“İlaçlarımı istediğimde ‘Burada senin uşağın mı var’ dediler. Klima çalışmadığı için nefes almak mümkün değildi. Resmen mesane işkencesi yaptılar. Bir keresinde ‘Oraya yap’ dediler. Karanlık bir hücreye götürdüler. Bir kız çocuğu vardı orada. Su içmemiş tuvalete gitmemek için… Çünkü tuvalete giderken de elle taciz oluyormuş. Bunlar bize niye yapıldı? Bize işkence yapıldı. Bunları anlatmak da işkence. Sanıklardan şikâyetçiyim, bu sistemden şikâyetçiyim.”

“İNCE ARAMA”

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi, Yüksek Mimar Mücella Yapıcı’nın ifadeleri dehşet verici…  Cansu Yapıcı da annesiyle aynı muameleye maruz kaldığını anlatırken, yaşadıklarını şu şekilde kayda geçirdi:

“Sekiz senedir bu anlattıklarımızın bir karşılığının olması gerekiyor. Gözaltına alındığımda uzun süredir uğraştığım bir hastalığım nedeniyle kanamam vardı. Hastaneye gittiğimizde ped istedim. ‘Bunun bizimle bir alakası yok. Darp var mı yok mu ona bakıyoruz’ dendi. Kadın görevli yoktu. Üçüncü veya dördüncü gün geldi kadın görevliler. Nezarethaneye indiğimizde ‘ince arama’ diye bir şey denilerek başka bir yere götürüldük. Çıplak arandım. Dokuz senedir bununla yaşıyoruz. Şikâyetçiyim. Sadece polislerle ilgili de bir şey değil, bu sistemin çözülmesi gerekiyor.”

Mücella Yapıcı ve kızı Cansu Yapıcı, mahkemede sözlerini tamamlarken, her ikisi de “Sanıklardan şikayetçiyiz… Bu bir sistem meselesi…” diyor.

KİM YA DA KİMLER KORUYOR?

“İşkence” ne yazık ki; tam da Yapıcı Ailesi’nin vurguladığı üzere ‘münferit’ değil, sistematik bir uygulamadır. Eğer öyle olmasa, sanık polis S.E.K, çağırılmasına rağmen duruşmalara katılır; mahkemeye gelerek  suçlamalara ilişkin savunma yapma ihtiyacı hissederdi. S.E.K adlı polis mahkemeye gelmeye tenezzül etmiyorsa, güvendiği birileri var demek ki…

Neyse ki; 11. Ağır Ceza Mahkemesi, ‘’şimdilik’’ kararlı bir tutum içinde davayı sürdürüyor ve S.E.K’nın “savunma vermekten kaçındığı”nı belirterek hakkında yakalama kararı çıkarıyor.

Şubat ayına ertelenen bu davayı biz de takip edecek, S.E.K’nın kim ya da kimler tarafından korunup kollandığının izini süreceğiz.