Korkusuz

Kılıçdaroğlu’nun üzerinden yargı sopası kaldırılır mı?..

Kılıçdaroğlu’nun üzerinden yargı sopası kaldırılır mı?..
“Bülent abi” üzerinden sürdürülen kayıkçı kavgasının arasında kaynayıp gidecekti!.. Karar Gazetesi, çok dikkatli bir gazetecilik örneği sergiledi. Dünkü manşetinde, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın önceki günkü grup toplantısında farklı bir yargı ayarı yaptığı sözlerini gözlerden kaçırmadı;

Yargıda Fatura Muhalefete”...

Tayyip Erdoğan’ın, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala tartışmaları üzerinden muhalefete yüklenişi, yargıya seslenişi şöyleydi;

“...Ben buradan da yargıya sesleniyorum: Diyorum ki değerli yargı mensupları, Anayasa’nın 138. maddesi beni ne kadar muhatap alıyorsa aynı şekilde benim dışımdakileri de muhatap alıyor. 138. maddeyi eze eze kullananlara karşı gereğini niye yapmıyorsunuz? Gereken adımları niye atmıyorsunuz? Size birilerinin talimat verme hakkı var mı? Benim ne kadar talimat verme hakkım yoksa ana muhalefetin de talimat verme hakkı yok. Bunun dışındakilerin de talimat verme hakkı yok ama bu talimatlar verilirken niçin gereğini yapmıyorsunuz? Bunu söylemek zorunda kaldım çünkü atılan adımlar karşısında yargının bu denli sesiz kalmasını ben kabullenemiyorum. Her kim bu meseleyi hâlâ siyasetin konusuymuş gibi gündeme getiriyorsa niyetinden şüphe etmek hakkımızdır. Son günlerde yaşanan tartışmaların ve gelişmelerin bu çerçevede değerlendirilmesinde fayda görüyorum.”

Okuyunca inanamadınız değil mi?.. Bu sözleri nereye koyacağınızı şaşırdınız değil mi?.. Acaba, hangi muhalefet lideri, hangi hakime hangi savcıya nasıl talimat vermiş ve sonucu ne olmuş?.. Gerçekten bilmek isterim. Burada esaslı bir ironi olduğunu düşünüyorum. İYİ Parti lideri Meral Akşener, hakkında yürütülen içeriğini bilmediği gizli bir soruşturma yüzünden, yıllardır “Beni çağırın, ifade vereyim. Niye beni çağırmıyorsunuz?” diye dilekçe üzerine dilekçe veriyor, yaprak kımıldamıyor.

★★★

Peki,  mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen Anayasa’nın 138’inci maddesi ne hükmediyor;

“Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi’nde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”

★★★

Yargıyı hallaç pamuğu gibi atan 2010 referandumu ve ardından 2017 referandumu ile geçilen ucube rejimde yaşananları şöyle bir gözden geçirirsek, gerçekten şaka gibi!..

Peki, Erdoğan’ın söz konusu çıkışını nasıl okumalı?.. O zaman, Erdoğan’ın konuşmasının bir gün öncesine (Salı) dönelim. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na tehditler de içeren sert eleştiriler yöneltmişti. Kemal Kılıçdaroğlu da aynı gün öğleden sonraki grup toplantısında ; “  ‘Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığını kaldıracağız’ diyorlar. Eğer benim dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsiniz, vatan hainisiniz. Sizden mi korkacağım ben?” diye meydan okumuştu. Kemal Kılıçdaroğlu, göndermeyi sadece MHP’ye mi yapmıştı? Hayır... Bence, adreste saray da vardı...

★★★

Diyorum ya; bugünlerde olanların hiç biri tesadüf değil!..

TBMM’de, Kemal Kılıçdaroğlu hakkında kaç fezleke var? Sayısını bilmiyorum. Ancak, en popüler olanını hatırlatmakta fayda var;

MHP’nin oluşturduğu komisyonun başvurusu ile savcılığın TBMM’ye gönderdiği 10 sayfalık fezleke... Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması halinde, hakkında 3 yıl hapis öngören TCK’nın 215 ve 218’inci maddeleri uyarınca işlem yapılacağı vurgulanıyor... Fezlekede, CHP lideri için TCK’nın 53. maddesinin de uygulanarak muhtarlık dahil, seçme ve seçilme hakkından yoksun bırakılması, serbest meslek erbabı ya da tacirlik yapamaması da isteniyor...

Fezlekede, MHP’nin dilekçesinde yer alan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yaptığı 10 farklı konuşmanın TBMM grup konuşması olduğu, yedi farklı konuşmasında da suç unsuru olmadığı belirtilip işleme gerek görülmedi. Buna karşın fezlekede, Kılıçdaroğlu’nun Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunu, belediyelere kayyum atanmasını eleştirmesi; iktidarın yargıyı siyasallaştırdığını söylemesi suç unsuru olarak yer aldı.

★★★

Bu kadar hatırlatmadan sonra nereye mi varacağız?.. Bakın!.. Yaman bir soru hâlâ kabak gibi ortada duruyor?.. Devlet Bahçeli’nin kesin direnişi yüzünden, AKP, Meclis’ten bir yargı paketi geçirebilir mi?..  Pek ihtimal dahilinde görünmüyor değil mi?.. O zaman ezber bozacak bir tahminde bulunalım. Saray, iktidarını kurtarmak gayesiyle, gerçekten yönünü batıya çevirdiğini kanıtlayacak somut adımlar atması için Meclis’te CHP’nin öyle veya böyle desteğine ihtiyaç duyacak. Derim ki; Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerinden yargı sopası bir süre daha indirilmez. Sonra, nasıl bir yargı paketi gelir?..  Kemal Kılıçdaroğlu ikna olur mu?.. CHP buna destek verir mi vermez mi?.. Verirse ölçüsü ne olur?.. Bir süre sonra da Kılıçdaroğlu’nun fezlekesi unutulur mu?.. Sorulara yanıt vermek için kahin olmak gerek!..

★★★

Baştan uyarayım; aşağıdaki satırların yukarıda yazdıklarım ile zerre alakası yoktur. Lütfen değişik yorumlardan sakının!..

AKP kulislerinde bugünlerde önemli bir iddia dolaşıyor. Washington- Brüksel hattında sıkışan saray iktidarına kapıların açılması için ünlü bir CHP’linin devreye girdiği, randevuların sağlanması bazında bazı kontaklar kurduğu ileri sürülüyor. O ünlü CHP’linin de bu işi “devlet adamı sıfatıyla ve bunun bir devlet  meselesi olduğu” gerekçesiyle yerine getirdiği iddia ediliyor. Acaba kim bu CHP’li ünlü isim?..

★★★

Ulu Tanrı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.