Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Kılıçdaroğlu'nun dokunulmazlığı neden kaldırılacak?..

Abdülkadir Selvi, “Kılıçdaroğlu hapse girecek mi?” başlıklı yazısının bir yerinde bakın ne diyor:

“Allah korusun. Durup dururken (Kılıçdaroğlu) neden hapse girsin? CHP Genel Başkanı’nın hapse girmesinin bedelini Türk demokrasisi ödeyebilir mi? Ana muhalefet lideri konuştuğu için dokunulmazlığı kaldırılıp hapse atılacak olsa ilk olarak ben karşı çıkarım...”.



İyi de Abdülkadir...

Bir milletvekilinin dokunulmazlığı neden kaldırılır?..

Elbette yargılanması için...





Bir kişiyi niçin yargılarlar?..

Suçu sabit ise hapse atmak için...



Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığı kaldırılacak mı sevgili kardeşim?..

Büyük ihtimalle kaldırılacak...





Dokunulmazlığı kaldırılınca yargılanacak mı?..

Kesin yargılanacak...



Savcı hapis cezası isteyecek mi?..

Elbette isteyecek...



Ceza kesinleşirse...

AKP+MHP, Kılıçdaroğlu’nun milletvekilliğini düşürecek mi?..

Düşürecek...



Milletvekilliği düşünce polis, Kılıçdaroğlu’nu alıp götürecek mi?..

Götürecek...



Peki...

Nereye götürecek?..

Yemeğe mi?..



Tövbe tövbe tövbe...



Sevgili Abdülkadir...

Eğer “Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığı kaldırılmayacak” diyorsan...

Ve bu kesin bir bilgi ise...

Yoksa temenni mi açıkça yaz...



Eğer bu konuda bilgin yoksa...

Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığını neden kaldırıyorlar kardeşim?..

Spor olsun diye mi?..

NİHAYET RTÜK...


RTÜK, SÖZCÜ TV’nin logosunu “SZC” olarak tescil etti...



Tabii ki bu tescil idare mahkemesinin SÖZCÜ lehine verdiği kararın üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra oldu...

Ama...

Enseyi karartıp umutsuzluğa düşmenin de bir anlamı yok...



 



Şimdi yeni bir süreç başlıyor...

Bir TV kanalının yayın yapabilmesi için, bir platformda (DİGİTÜRK, Kablo kanal v.b.) yer alması şart...

Bu ise yine RTÜK’ün iznine bağlı...



Peki...

RTÜK bu defa da bu konuda engel çıkarır mı?..





(Bence) Çıkarmaz...

Zira...

Ve nihayet...

AKP’nin ilk başlarda kullandığı “Devlet Aklı” devrede...

Erdoğan son süreçte...

Devlet aklını temsil eden kesimle yakın temasta...



Önümüzdeki süreçte...

2002 – 2012 yılları arasındaki Erdoğan’ı izleyeceğimiz kanaatindeyim...



Yanılır mıyım?..

Yanılacağımı zannetmiyorum...

Zira...

Yanılırsam...

Gelecekle ilgili gördüklerim herkesin uykularını kaçırır...

PASAPORTU VE PARASININ, BİLET VE BAVUL KADAR DEĞERİ OLMAYAN ÜLKE...


Ülkeleri saygın kılan iki değerden biri:

Pasaportu...

Diğeri:

Parasının değeridir...



T.C. pasaportu, helvacı kağıdından farksız olduğu için...

Gelişmiş demokrasilerin hiçbirinde (Vizesiz) kabul edilmiyor...

Yani...

AB ülkelerinden birine...



Veya:

ABD’ye...

Veya:

Kanada’ya...

Veya:

İngiltere’ye...

Veya:

İskandinav ülkelerine...

Veya...

Avustralya’ya...

Veya:

Yeni Zelanda’ya gitmek isteseniz...



Yanınıza...

Uçak biletinizi...

Ve...

Pasaportunuzu...

Ve...

Bavullarınızı almanız yetmiyor...



Bir de ayrıca...

Pasaportunuzun...

Bu ülkelerin konsolosluklarından biri tarafından:

“Ülkemize şu kadar süre içinde, toplamda şu kadar gün kalmak üzere seyahat edebilir” diye onaylanması gerekiyor...



Yani canım...

Seyahat için gerekli olan, biletiniz ve bavullarınız...

Sizin pasaportunuzdan çok daha değerli...

TÜRK’ÜN TÜRK’E PROPAGANDASI...


Canlarım...

Parası ve pasaportu değersiz bir ülkenin:

Cumhurbaşkanının...

Bakanlarının...

Ve...



Kendilerine destek veren:

Gazetecilerinin...

Akademisyenlerinin:

“Büyük ülkeyiz...

Kodu mu oturturuz...

Ekonomik büyümede bir numarayız” gibi söylemleri:

Türk’ün Türk’e propagandasından başka bir şey değildir...

YA ALTI TANE SIFIR ATILMASAYDI...


Canlarım...

Eğer...

Ulusal paramızdan “6 tane sıfır” atılmamış olsaydı...

Bugün...

Bir dolar verenler...

Karşılığında:

Sekiz milyon yedi yüz yetmiş bir bin lira (7.871.000) alacaklardı...



Söyleyin bakalım...

Böyle bir ülke...

Gelişmiş ülkeler nezdinde ne kadar saygın olabilir?..



Ben söyleyeyim:

Arazisinin değeri kadar ancak...

ÇOK AYIP HATTA HAKARET BU...


Pasaportunun ve parasının değeri yerlerde sürünen bir ülkeyi...

Demokrasinin zafiyetinden yararlanarak yöneten politikacılar...

Halen “seçimleri kazanacağız” diyorlarsa...



Bilin ki...

O ülkede yaşayan seçmenlerin en azından yarısına:

Hakaret etmiş olurlar...

ENDİŞELENMEK İLE SUÇLAMAK AYNI ŞEY Mİ?..


En çok ne canımı sıkıyor biliyor muzunuz?..

Söyleyeyim:

“Bu muhalefet partilerinden bir cacık olmaz” diyenler...



Kimileriniz:

“Zaman zaman sen de muhalefet partilerini eleştiriyorsun?” diyebilir...

Evet ama...

Ben suçlamıyorum...

Ben...

Endişelerimi söylüyorum...



Bir kişinin endişelerini paylaşmasıyla suçlaması aynı şey olmasa gerek...